Kasım ayının 13’ünde başlayan şölenin açılış sonrası bazı şiir fasılları Gümülcine, İskeçe ve Kırcaali’de muhteşem bir şekilde ( ilk defa böyle bir ilk adeta bir maratonu andırıyordu) muazzam bir etkinliğe dönüştü desem hiç te yalan sayılmaz.
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği, Trakya Üniversitesi’nin ev sahipliğiyle ve işbirliğiyle bu 13. şölene farklı coğrafyalardan 24 ülkeden 60 ‘a yakın şairler, yazarlar ve ilim adamları katıldı. Bu şölenin diğer bir İlki de, ilk defa şölen bir şaire değil de Koca Mimar Sinan’a adanmıştı. Ustalık eseri ve dünya şaheseri Selimiye’yi böylece bütün Türk Dünyasının tanınması uğruna seçilen bir yoldu bir bakıma. Ayrıca belirtmek isterim ki benim de büyük ve tarif edemediğim bir onurla katıldığım, insanları ve şiiri bir araya getiren, yaşatan bu güzel etkinlik adeta bir maratondu. Ben özellikle Şölenin finaline odaklanmak istedim, yani Kırcaali ziyaretine, çünkü benim için bu çok önem taşıyor ve de değeri daha bir başka... Tabii önce Edirne de buluştuk, tanıştık, dost olduk, eski dostlarla görüşme fırsatını yakaladık, yeni yeni dostluk köprüleri kurduk ve hep beraber elele, Gümülcineye vardık,
İskeceyi dolaştık, Dr. Ahmet Sadık’ın izinden yürüyen kardeşlerimizle hasbihal olduk, şiirle elele tutulduk, nihayet benim de şölen esnasında (herkes diyarından bahsederken ) gururla onlara (elimden, dilimden geldiği bir tabirle) anlata anlata bitiremediğim Rodopların İncisi diye bilinen hoşgörü Şehri Kırcaaliye ulaştık. “Ömer Lütfi Kültür Derneği” yöneticilerinden kocaman bir yüreğe sahip olan, yüzünden tebessümü esirgemeyen iş adamı Sayın Seyhan Mehmet ve ülke çapında çıkıp yayımlanan tek Türkçe gazetemiz “Kıcaali Haber” imtiyaz sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sayın Müzekki Ahmet çoktan zemini hazırlamışlardı... Şairler ve Şiir bekleniyordu anlayacağınız Kırcalimizde. İnanılmaz sıcak bir hava içinde geçen bu kasım akşamında tabii ki herkes mutluydu. Ama en çok Şiir ve Ben mutluyduk.
Türkiye Yazarlar Birliği beni Edirneye çağırmıştı ve Şiir eşliğinde Kırcaaliye geri getireceğini vaat etmişti, hem de tüm Türk Dünyasını kucaklayarak... ve vaadini seve seve yerine getirdi başta Şölen Daimi Heyeti, TYB Şeref Başkanı çok değerli Üstadımız D. Mehmet Doğan olmak üzere. Her ses tek bir dille şiiri yaşatıyordu ve dinleyen de bunu hissedebiliyordu. Rodoplarda zaten şiir kendini aratmaz, durup dururken yanı başına gelir oturuverir, bazen kederli ve hüzün doludur gözleri, kocaman ve yaşlı, bazen de gözlerinin içi bile güler umutlu mu umutlu...İşte ben buyum der yüreği geniş olanlara, sevdirir kendini sevmek isteyenlere, budur Rodoplarda Şiir- Seven ve Sevilen. Heyecan dorukta Türk Dünyasında şiiri yaşayan ve yaşatan dostlarım bana; “Hiç te abartmamışsınız Rodopları anlatırken Habibe,hatta anlattıklarından çok daha güzel ve şirin sizin Rodoplarınız” dediklerinde yorgunluğumu, uykusuzluğumu, heyecanımı bile unutmuştum...
Çok derin izlenimlerim var, çok beraber anılarda kalacak ,ama hep hatırlayacağımız fotoğraflar var, ama hepsini paylaşmak imkânsız. Hani derler ya, anlatılması zor ve imkânsız şeyler vardır diye...arkadaşlar.. İşte size anlatılması güç olanlardan anlatılamazlardan, sadece yaşananlardan... Yani kocaman bir Aşk, yaşanır-anlatılamaz... İfade edemediğim bir dille yazdıklarımı, anlatamadıklarımı çok değerli Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı çok Değerli Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan Üstadımızın söylediği sözlerle noktalamak istiyorum-
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.