Türkiye Yazarlar Birliği Genel Merkezi’nce ilki 1992 yılında Bursa’da yapılan ‘Türkçe’nin Uluslararası Şiir Şöleni’nin 11.cisi 1-4 Ekim tarihlerinde Kazan’da gerçekleşti. Tataristan Yazarlar Birliği ile ortaklaşa düzenlenen şiir şölenine Türkiye’den, Türk cumhuriyetlerinden ve diğer ülkelerden 100 kadar şair katıldı.
Açılışı Kazan Kerim Tincurin Tiyatrosu’nda yapılan şölenin açış konuşmasını Tataristan Yazarlar Birliği Başkanı Rafiz Kurbanov yaptı. Konuşmasında şölenin Türk dünyası yazar ve şairlerinin birbirini tanımasına imkan verdiğini, tüm konukları Kazan’da bir arada görmekten çok mutlu olduklarını söyledi. Türkiye Yazarlar Birliği şeref başkanı ve festival daimi komitesi başkanı D. Mehmet Doğan, şiir şölenleri ve Kazan’la ilgili çok nezih bir konuşma yaptı.
D.Mehmet Doğan, konuşmasında, kardeş ülkelerin vatanlarının ortak olduğunu belirterek, “Türk dünyasının bütün renkleri, sesleri, tatları, kokuları, hüzünleri, heyecanları birkaç günlük şiir şöleni dolayısıyla bir arada oluyor, buluşuyor ve o geniş coğrafyaların köklü tarihini, ihtişamını bir kez daha hatırlamamıza vesile oluyor” dedi. Kazan’ın çok çile çekmiş bir kent olduğunu, büyük badireler atlattığını ifade eden Doğan, güngörmüş olan bu güzel şehirle tanışmak, onun yüzlerce yıllık şiir sesini duymak ve bugüne gelen şairlerini yakından tanımak için Kazan’da bulunduklarını kaydetti.
Türkistan coğrafyasının kuzeyinden Tatarlar, güneyinden bizler yürüdük
Kazan’ın şairler ülkesi olduğunu belirten Mehmet Doğan, Yunus Emre ile Kul Şerif’i Kazan’da birlikte anmanın çok anlamlı olduğunu ifade ederek şöyle konuştu: “Mekan ve zaman ilgisi düşünülmeden insanları, eserlerini ne kadar anlayabiliriz. Kıpçaklar, Tatarlar burayı kalıcı yurt olarak benimsedi ve Kazan ve çevresi köklü bir medeniyet merkezi olarak yükseldi. Çok sevmek çok ızdırap çekmenin kardeşidir. Bu sevgi ve ızdırap Tataristan’ın ve Tatarların varlık sebebi. Tataristan’la benzer kaderi paylaşmışız. Türkistan coğrafyasının kuzeyinden Tatarlar, güneyinden bizler yürüdük ve bugünkü vatanlarımızı kurduk. Topraklarımızda var olduk, başımız dik yaşadık.”
Türkiye ile Tataristan’ın Türk dünyasının, İslam dünyasının modernleşme sancılarını erken dönemde çeken ülkeler olduğunu kaydeden Doğan, modern sömürgeciliğin bütün dünyayı istila ettiği bir dönemde kimliğimizi koruyarak, kendimiz olarak var olmanın mücadelesini Tatar halkının kuzeyde, bizim de güneyde verdiğimizi söyledi. Ülkelerimizin edebiyatçıları ve şairlerinin bin yıllık kültürümüzün yükünü asırlarca taşıdığını ifade eden Doğan, Gaspıralı İsmail’in Bahçesaray’da Tercüman’ı yayınladığını, Mehmet Akif’in İstanbul’da yayınladığı Sebilürreşat dergisi’nin Kazan’da, Taşkent’te, Buhara’da okunduğunu söyledi.
İran’ın Anadolu’nun Türkistan’la ilişkisini kesmesi nedeniyle, Hac yolunun İstanbul’dan önce Kazan’dan geçtiğini belirten D. Mehmet Doğan, Kazan’da yetişen âlimlerin, mürşitlerin de Türkiye’de hep hayırla yad edildiğini ifade etti. Bu yıl Kazan’da gerçekleşen şiir şöleninin de diğer şölenlerdeki gibi uzak coğrafyalardaki kardeşleri bir araya getirdiğini kaydederek, bu şölenlerin güçlü edebiyat mirasımızı geleceğe taşımanın zeminlerinden birisi, hatta birincisi olduğunu belirterek, “her şölenin uyandırdığı heyecan sonlara doğru bir sonraki şölenin heyecanını selamlıyor” dedi.
TYB Genel Başkanı Hicabi Kırlangıç ise yaptığı konuşmada, Kazan’da bizi kardeşlerimizle ortak bir uğraşımız olan şiirin buluşturduğunu, bu güzel buluşma için şiirden daha güzel bir bahanenin olamayacağını kaydederek, “23 yıl önce şölenin başlaması elbette önemliydi, ama devam etmesi de bir o kadar önemli; bunu gerçekleştirmede en büyük katkı da şairlerimizindir” dedi.
Rus yayılmacılığının etkisinde kaldılar ama dinlerini ve dillerini koruyabildiler
Açılış günü konuşmalardan sonra sahne alan Tatar milli sanatçılarının sergilediği müzikli gösteri ilgiyle izlendi. İlk gün Abdullah Tugay Şiir Faslı'nda, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen şairler şiirlerini seslendirdi. Her şölende olduğu gibi Kazan’da düzenlenen şiir şöleninde de 3 ayrı ödül tertip edilmişti. Tataristan’ın ünlü şairi Abdullah Tugay, Başkurdistanlı şair Remi Garipov ve Muhibbi mahlasıyla şiirler yazan Kanuni Sultan Süleyman adına büyük ödüller verildi. Ödüllerden birisi de Türkiye’den Ali Ural’a verildi.
Türkçe’nin 11. Uluslararası Şiir Şöleni’nde ikinci ve üçüncü gün de şiir okumaları devam ederken aynı zamanda oluşturulan şiir atölyeleri de Tataristan Yazarlar Birliği binasındaki ayrı odalarda çalışmalarını sürdürdü. Hazırlanan bildiriler katılımcılar huzurunda okundu.
Şölenin 4. günü Tataristan’ın önemli şehirlerinden Bulgar’a yapılan geziyle tamamlandı. Bulgar şehrinin önemi ise tarihe tanıklık etmiş bir kentin bütün izlerini taşıyor olmasından geliyor. Tatarların millet ve devlet olarak varoluşlarının mücadelesini haritalarda tarihi serüveni içerisinde izleme imkanı bulduk. Rehberimizin Türkçeyi çok iyi biliyor olması, anlatılanları daha dikkat ve ilgiyle takip etmemizi sağladı.
Bulgar, Tatarların İslamiyet'le ilişkisinin başlangıç yıllarından bu yana varolmuş, çok badireler atlatmış bir şehir. Tarihin acıları, istilaları, savaşların acımasız yüzü üzerine sinmiş adeta. Büyük bir sessizliği yaşıyor kent. Soğuğu da Türkiye’den gelen bizleri doğal olarak hemen etkileyecek kadar şiddetli. Şehri titreyerek gezdiğimizi söyleyebiliriz. Rüzgarın sesi yol arkadaşımızdı Bulgar gezisinde.
Tatarlar bu topraklarda ilkin İtil Bulgar hanlığından sonra Altınordu döneminde varlıklarını sürdürmüşler fakat Altınordu devletinin de yıkılışından sonra Astrahan hanlıklarını kurmuşlar. Bu parçalanma ve yıkımlar Rusların işine yaramış ve Kazan’ı ele geçirmişler. Rus yayılmacılığının etkisinde kalan Tatarlar buna rağmen dinlerini ve dillerini koruyabilmişler.
Tatarlar yaşadıkları sıkıntılı dönemleri atlatabilmek için halifeye elçi göndererek yardım istemişler. Zamanın halifesi de talebi hemen karşılamış ve bir heyetle, yiyecekle birlikte bir miktar da para göndermiş. Halifenin bu sıcak ilgisi Tatarları çok etkilemiş ve İslamiyet bu coğrafyada bu olaydan sonra daha çok yayılmış. Hicri 310, Miladi 922 yılında halifenin gönderdiği yardımları getiren elçileri Bulgar hanı tarafından 12 Mayıs günü karşılanmış ve bu tarih Tataristan’da bir bayram olarak kutlanıyor.
Camide yürek ferahlatan tablo
Tataristan’da toplam 72 cami var. Cuma namazını kılmak için Kazan’daki Mercani Camisi’ne gittiğimizde kapıda bir sürprizle karşılaştık. Caminin avlusundan yeni çıkmış bir grup ana okulu öğrencisi, 6 yaş grubu olduğunu tahmin ettiğimiz minikler bizi görünce ‘esselamü aleyküm’ diyerek öyle güzel selam verdiler ki hepimiz çok heyecanlandık. Kendileriyle konuşmaya çalışsak da mümkün olmadı, hocalarının yardımıyla diyalog kurmayı başardık ve çocuklar bize hep birlikte kıraate uygun biçimde Fatiha suresini okudular. Bu karşılaşma biraz olsun gönlümüzü serinletti, Kazan’da hiç rastlamadığımız bu güzel tablo çok etkiledi.
İçeriye girdiğimizde caminin iç içe geçen odalardan oluştuğunu gördük ve en ön bölüme geçtik. Gelen yaşlıları görünce, içimin acıdığını hissettim önce. Cemaatin arasına gelen tek tük gençleri görsek de yine de cemaatin çoğu burada da hep yaşlılardan oluşuyor diye düşündük. Namaz bitiminde caminin diğer bölümlerinden geçerken arkada gençlerin çoğunlukta olduğunu görünce bir ferahlık kapladı içimizi. Buradaki gençlerin, kapıda karşılaştığımız ana sınıfı yaşındaki Kur'an talebelerinin iyi yetişerek çok çalışmaları halinde bir beş yıl sonra, 10 yıl sonra ülkenin manevi kalkınmasında önemli rolleri olacağını düşünmek heyecanlandırdı bizi.
Türk cumhuriyetlerinden ve dünyanın çeşitli ülkelerinden şiir şölenine katılan şairlerin gerek şiirlerinde gerekse konuşmalarında kardeşlik vurgusunu öne çıkarmaları da önemliydi.
Şakir Kurtulmuş yazdı
Kaynak: http://www.dunyabizim.com/Manset/21700/kazan-ve-cevresi-koklu-bir-medeniyet-merkezidir.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.