• İstanbul 15 °C
  • Ankara 24 °C

Mesut Bilginer: Yeniden Âdâb-I Muâşeret Zamanı

Mesut Bilginer:  Yeniden Âdâb-I Muâşeret Zamanı
Gençler hayalleriyle, yaşlılar hatıralarıyla yaşarmış. O yüzden ne zaman oturup yazmayı düşünsem “biz eskiden eskiden, su içerdik testiden” tekerlemesi geliyor aklıma.

Eski Yeşilçam filmlerindeki sempatik kötü adamları testiyi kafasına diker, suyu içerken üstüne başına döker ve hunharca gülerdi. Benim hiç böyle kendimden geçerek döke-saça testiden su içmişliğim yoktur. Ama çocukluğumuzda testiden değil de bakır tastan su, ayran içmişliğimiz vardır.

                                Ne bulursak okurduk

Biz eskiden çok okur muyduk? Evet, galiba çok okurduk. Bizi meşgul edecek internet ve TV olmadığı için bulabildiğimiz her şeyi okurduk; çizgi romanları da Kemalettin Tuğcu kitaplarını da. Bütün arkadaşlar eş-dost birbirleriyle kitap-dergi değiştirirdi. Hatta bakkaldan bir şeyler alındığında ambalaj için kullanılan yarım gazete kağıtları bile çok kıymetliydi; evde biz çocuklar arasında elden ele dolaşırdı. Babacığım her gün Tercüman Gazetesi aldığı ve “hadi oğlum sırayla oku da dinleyeyim” dediği için bütün köşe yazılarını ve misafir akademisyenlerin yazılarını sesli olarak okurdum. Aslında bu açıdan şanslıydık; her gün gazete alınıyor ve Müftü olan Babacığımın kütüphanesi elimizin altındaydı ama bizim okumak istediğimiz romanlar o kütüphanede yoktu.

                         Dört ayrı ilkokul ve öğretmenlerim

Merhum Babacığımın görevi sebebiyle ilkokulu dört ayrı şehirde dört ayrı okulda okuduğum için dört ayrı ilkokul öğretmenim oldu. İlkokula Elbistan’da başlamıştım, üçüncü sınıfın dönem arasında Maraş’a geldik ve Kurtuluş İlkokulunda üçüncü sınıfı tamamladım. Dördüncü sınıfı ve beşinci sınıfın ilk yarısını Darende’de okuyup ilkokulu Adıyaman Gölbaşı’nda bitirdim. Bütün öğretmenlerimin mekânı cennet olsun. Ama bende en çok iz bırakan ise Darende’de bulunduğumuz yıllarda ilkokul 4. ve 5. sınıftaki öğretmenim Ahmet Yüksel’di; hâlâ hayırla yâd ederim. Bizim sınıfta tekne kurup ebru yaptığını hatırlıyorum.

                           Biz de roman isteriz!

Ahmet Hocam, sınıftan iki takım oluşturarak bilgi yarışması düzenlemişti. Okuldaki diğer öğretmenler jüri üyesi ve veliler de davetli olduğu için salon tamamen doluydu. Yarışma başladı, her iki grup da sorulara cevap verirken bir soruda takıldık. Grup başkanı olarak jüriye itiraz ettim ve “soruların dengeli ve âdil olmadığını” söyledim. İlkokul son sınıftaki öğrencinin câhil cesaretine bakar mısınız? Kenarda oturan ve hiçbir şeye karışmayan Hocama baktım, yüzünün kızardığını gördüm, itirazıma üzülmüştü. Neyse yarışma bitti, sonucu hatırlamıyorum bile. Ödül töreninde diğer gruba romanlar hediye edilirken bizim gruba “Âdâb-ı Muaşeret Kitabı” yani “Görgü Kuralları” kitapları hediye edildi, o tarihlerde yaygındı. Romanlarda gözüm kaldığı için ödüllere de itiraz ettim; “ödüllerde bile eşit davranmadınız, biz de roman isteriz” diye. Sabır taşı çatladı ve Hocam sesini yükseltti: “Mesut, bu görgü kitabını al-oku, bir daha da öğretmenlerine itiraz etme!” Sonraki yıllarda Hocamın sözünü tuttum ve asla hiçbir Hocama itiraz etmedim.

Bu olayı hep hatırladığımda düşünüyorum da o dönemlerdeki alım gücüne göre kitap çok da ulaşılabilir bir nimet değildi. Hatta ilkokullardaki sınıf kitaplıkları da çok zengin değildi. Yani benim derdim satın alamadığım romanlardı, hediye de edilmeyince, ona itiraz etmiştim. Sonraki zamanlarda Babacığımdan Hocalara hürmet konusunda birkaç vaaz dinlediğimi hatırlıyorum. Hatta o kadar titizlendim ki Babacığıma benimle ilgili bir şikâyet gelir diye çok çekinir oldum.

                          Önce veliler mi eğitilmeli?

Bir diğer husus da şu; seneler sonra çocuklarımın okullarında karşılaştığım bazı velilerin öğretmenlere karşı nobran söz ve davranışlarını görünce “Keşke, Ahmet Hocam sağ olsa da bu şahıslara da Hal ve Gidiş Dersi verse, Görgü Kitabı hediye etseydi” diyorum… O veliler de belki, Babacığımın bana anlattıklarını kendi çocuklarına anlatırdı.

Bir de merakım var: İlkokulu dört ayrı şehirde dört farklı okulda okuduğumu anlattım, ya. Öğretmenlerimiz sınıf içi zorunluluktan dolayı bazen öğrencilerin oturduğu sırayı değiştirince okula seğirterek “çocuğumuzun sırasını değiştirdiğin için travma geçiriyor” diyen bazı velileri görünce acaba diyorum, benim de psikolojimin bozuk olmasının sebebi ilk okulu dört ayrı şehirde dört ayrı okulda okumam olabilir mi?

 

 

 

 

Bu haber toplam 449 defa okunmuştur
  • Yorumlar 2
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim