• İstanbul 18 °C
  • Ankara 15 °C

Topraksız Şaire Ağıt

Topraksız Şaire Ağıt
D. Mehmet Doğan: Sabah erken vakitte posta kutuma bir şiir geldi. Filistin’in büyük şairi Mahmud Derviş’e adanmış bir şiir.

*

Mahmud Derviş Filistin davasını hayatının ilmiklerinde hissetmiş, köyünden sürülmüş, yıllar sonra döndüğünde de köyünün yok edildiğini görmüş. Şairler zamanı aşan sözler söyler:

Kaydet; ben bir arabım...

kart numaram elli bin...

sekiz çocuğum var...

dokuzuncusu önümüzdeki yaz geliyor.

kızdın mı...

Kaydet; ben bir arabım...

(..) ama lütfen yaz... her şeyden öte...

kimseden nefret etmem ben...

Nazım Payam aynı tondan konuşuyor. Bizde son yıllarda nereden bittikleri belli olmayan bazı nesepsizlerin Filistin davasına bigâneliğine karşı söylenmesi gerekeni söylüyor:

 

 

Alıştım ayrılıklara

Yaz, ben Türk’üm

 

*

 

Nazım Payam

Topraksız Şaire Ağıt

 

                                   Mahmut Derviş’e

Kalaysız simgem

Çıplak kayam

Örtülmeyen zayıflığım

Seninle anılıyorum köşe bucak

Seninle iteleniyorum yalnızlığa

Seni yadsıyanlar arasında

Adın boynumda günah

Omzumda çarmıh

Ne vakit ümmetine gitsem

Bölünüyorum

Doğmuyorum artık ölümlerle

Giyindiğim sudan ucuz kanlı gömlek

Sudan ucuz kan

“Bir bıçak, bir yara, bir sargı” gibi

Çekiliyorum içime

 

Aklım almıyor doğrusu

Düpedüz tecrit bu

Neden güç vermiyor içtiği kana toprak

Neden buharlaşıyor kadınların çığlığı

Niçin sökülüyor binlerce yıllık ağaç

Koşar adım koparıyorlar dalını yurdundan

Ve “yalınayak

Kayaların yolunda

Bir ırma(ğı)” kuruturcasına

Siliyorlar mazini

Öyle ki hayalim, hıncım, çocuğum

Ölü gezginlerden dinliyor tarihini

 

Oysa o tarih huzur günlerini hatırlatıyor bana

İçime ferahlık düşüyor hayıflanıyorum

Kutsal beldem

‘Ay ışığında büyüyen’ yüzünle

Kâh Kudüs, kâh musalla

Kâh gurbetteki sılam oluyorsun

Sonra rüzgârın yönüne

Yüreğimi fırlatıyorsun sapanınla

 

Elimde defter

Kayda geçiyorum bütün bunları

Göğe ağanı

Yerin püskürttüğünü

Gül ve güller kokusunu

Onlarca mum eritiyorum varaklara

Fetvalar veriliyor

Fermanlar yazılıyor

Ama rağbette olan 

Nesepti, şecereydi, oymaktı

Hâliyle bulanıklığıyla dürülüyor zaman

 

Nitekim

Herkes sevdiğine belge arıyor

Herkes sevdiğini Tanrı’nın elçisi sanıyor

Herkes sevdiğinin efendisi

…Derken

Ayrılıkta öğreniyoruz aşkı

 

Alıştım ayrılıklara

Yaz, ben Türk’üm

 

Mesela sen;

Okunmuş buğday tanemdin

Dilimin altında taşırdım seni

Devretmezdim ele güne

Kızıl tüllü okuntuma dâhildin

Kıblenümam

Mümkün mü dargınlık?

Kıyamda tutardım sözünü

“Zamanın doğuşundan

Yılların başlamasından

Selvilerden, zeytinlerden

Otların yeşermesinden” bahsederdik

 

Ya şimdi…

Hafızaya püskürtülen üç beş mısra ağıt,

İslenmiş duvar gibi bir harita, bir avuç kül

Sanki onca yaşadığımız bu  

Toz bulutuna büründürüyor onuru…

Hâlsizim

Evsizim

Kahverengi gözlerinde kalıyorum

Hüzünle ağırlıyorsun beni

Suskunuz

‘Daha eskiye uzanıyor köklerimiz’

 

Bu haber toplam 707 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim