*
Mahmud Derviş Filistin davasını hayatının ilmiklerinde hissetmiş, köyünden sürülmüş, yıllar sonra döndüğünde de köyünün yok edildiğini görmüş. Şairler zamanı aşan sözler söyler:
Kaydet; ben bir arabım...
kart numaram elli bin...
sekiz çocuğum var...
dokuzuncusu önümüzdeki yaz geliyor.
kızdın mı...
Kaydet; ben bir arabım...
(..) ama lütfen yaz... her şeyden öte...
kimseden nefret etmem ben...
Nazım Payam aynı tondan konuşuyor. Bizde son yıllarda nereden bittikleri belli olmayan bazı nesepsizlerin Filistin davasına bigâneliğine karşı söylenmesi gerekeni söylüyor:
Alıştım ayrılıklara
Yaz, ben Türk’üm
*
Nazım Payam
Topraksız Şaire Ağıt
Mahmut Derviş’e
Kalaysız simgem
Çıplak kayam
Örtülmeyen zayıflığım
Seninle anılıyorum köşe bucak
Seninle iteleniyorum yalnızlığa
Seni yadsıyanlar arasında
Adın boynumda günah
Omzumda çarmıh
Ne vakit ümmetine gitsem
Bölünüyorum
Doğmuyorum artık ölümlerle
Giyindiğim sudan ucuz kanlı gömlek
Sudan ucuz kan
“Bir bıçak, bir yara, bir sargı” gibi
Çekiliyorum içime
Aklım almıyor doğrusu
Düpedüz tecrit bu
Neden güç vermiyor içtiği kana toprak
Neden buharlaşıyor kadınların çığlığı
Niçin sökülüyor binlerce yıllık ağaç
Koşar adım koparıyorlar dalını yurdundan
Ve “yalınayak
Kayaların yolunda
Bir ırma(ğı)” kuruturcasına
Siliyorlar mazini
Öyle ki hayalim, hıncım, çocuğum
Ölü gezginlerden dinliyor tarihini
Oysa o tarih huzur günlerini hatırlatıyor bana
İçime ferahlık düşüyor hayıflanıyorum
Kutsal beldem
‘Ay ışığında büyüyen’ yüzünle
Kâh Kudüs, kâh musalla
Kâh gurbetteki sılam oluyorsun
Sonra rüzgârın yönüne
Yüreğimi fırlatıyorsun sapanınla
Elimde defter
Kayda geçiyorum bütün bunları
Göğe ağanı
Yerin püskürttüğünü
Gül ve güller kokusunu
Onlarca mum eritiyorum varaklara
Fetvalar veriliyor
Fermanlar yazılıyor
Ama rağbette olan
Nesepti, şecereydi, oymaktı
Hâliyle bulanıklığıyla dürülüyor zaman
Nitekim
Herkes sevdiğine belge arıyor
Herkes sevdiğini Tanrı’nın elçisi sanıyor
Herkes sevdiğinin efendisi
…Derken
Ayrılıkta öğreniyoruz aşkı
Alıştım ayrılıklara
Yaz, ben Türk’üm
Mesela sen;
Okunmuş buğday tanemdin
Dilimin altında taşırdım seni
Devretmezdim ele güne
Kızıl tüllü okuntuma dâhildin
Kıblenümam
Mümkün mü dargınlık?
Kıyamda tutardım sözünü
“Zamanın doğuşundan
Yılların başlamasından
Selvilerden, zeytinlerden
Otların yeşermesinden” bahsederdik
Ya şimdi…
Hafızaya püskürtülen üç beş mısra ağıt,
İslenmiş duvar gibi bir harita, bir avuç kül
Sanki onca yaşadığımız bu
Toz bulutuna büründürüyor onuru…
Hâlsizim
Evsizim
Kahverengi gözlerinde kalıyorum
Hüzünle ağırlıyorsun beni
Suskunuz
‘Daha eskiye uzanıyor köklerimiz’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.