Vaktiyle Ehl-i Salîb ve Ehl-i Hilâl, yâni Haçlılar ve Hilalliler muhârebe ederken Müslümanlar“Allâhü Ekber!” (En Büyük Allah!) diye seslenirlermiş Hıristiyanlar ise “Deus vult!” (Tanrı (böyle) istiyor!).
Baksanıza, elinizi sallasanız ellisi!!!
Tabii Allâhın ne istediğini tabii netîceten ancak Allah bilir ama İsrâil’in ne istediğini bilmekiçin zannımca o kadar yukarılara çıkıp aranmaya gerek yok!
İsrâil Türkiye’yle hır çıkarmak istiyor! Türkiye’nin burnunu sürtmek!
Bu isme lâyık bir dış politika izlemeğe başlamasından sonra Ankara ile yıldızının kolay kolay barışamayacağını idrâk eden Tel Aviv (gerçi onlar Başkentlerinin Kudüs diye anılmasını tercîh ederler ama henüz o raddeye gelmedik, müsaadeleriyle!) evet, Tel Aviv, Türkiye’nin nasılsa uyanıp kendi mâzîsine sâhib çıkmaya başlamasından son derece rahatsız. Bunun, Arab Dünyâsına “sâhib” çıkmak, Ortadoğu’ya sâhib çıkmak ve en kestirmeden kendi öz menfaatlerine sâhib çıkmak demek olduğunu gâyet iyi bilirler. Onun için de bir “stratejik kuşatma” harekâtıyla Türkiye’yi bunaltmak amacına yöneldiler. İsrâil-Güney Kıbrıs-Yunanistan-Ermenistan çemberi içinde çâresiz kalmış bir Türkiye!
Doğu Akdeniz havzasında Rumlar ve mümkinse Yunanlılarla işbirliği ederek petrol vedoğalgaz alanlarında Türkiye’yi sıkıştırmak, bu stratejinin önemli bir ayağı.
Bence doğru hesablayamadıkları husus, eninde sonunda Rumların ve Ermenilerin de, kendigerçek çıkarlarının Türklerle itişmekde değil Türklerle anlaşmakda olduğunu kavrayacakları, târihin, enselerine vura vura bunu kendilerine öğreteceği vâkıası! Türklerle berâberce yürüyerek orta vâdede sâdece ekonomik olarak bile eski parlak yüzyıllardaki refah düzeyine erişmeleri pek zor değildir.
İsrâillilerle, daha doğrusu bu kafadaki İsrâillilerle omuz omuza yürüyerek nereye varacakları ise İsrâil’in bu kafayla bizzat vardığı noktadan belli!
İsrâil son zamanlarda üst üste biraz fazla hatâlar işlemeğe başladı.
Washington’da böyle düşünenler de var gibime geliyor.
Ne demişler:
Burnu fazla yukarıda gezenler önlerindeki çukuru göremezler!
Bu bağlamda Donanma’nın bundan böyle Adalar Denizi yerine Doğu Akdeniz’de daha sık volta atması mukadder görünüyor.
Dileğim, bu meselenin bu raddeden ileri gitmemesi.
Öte yandan Amerikan Deniz Piyâdelerinin (Marines) ana kuralı da aklımdan çıkmıyor:
“You have to put the boots on the ground!”
Yâni botları yere basmadan olmuyormuş bu işler...
Cenâb-ı Hakk encâmımızı hayreyleye, âmîn!
Sâhi, acabâ O ne istiyor?
21.02.2012 Star
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.