Bilseniz sizi ne kadar özledim. Bir ben değil, sizi tanıyıp bilen, hatıralarınızı dilden dile dinleyen hemen herkes özledi. Ne çok hayır şahitleri biriktirmişsiniz güzel insan.
Hatıralarınız ve atasözü olmaya aday sözleriniz köyümüzün sınırlarını çoktan aştı. Farklı şehirlere ve ülkelere taşınanlar sizden alabildiklerini de yanlarında götürdüler. Sohbetlerine tuz-biber yapmaktalar.
Neydi o günler efendim, siz gelmeden düğünler başlamaz, davullar çalmaz, kazan kapakları açılmazdı. Düğünler bir tarafa siz gelmeyince cenazeler kalkmaz, defnedilmezdi. İyi günde, kötü günde gözler hep sizi arardı. Siz isim koyuncaya kadar çocuklar isimsiz büyümek zorundaydı. Bekir Amca gibi daha niceleri sizin tasvibinizi almadan doktorun verdiği ilacı dahi kullanmazdı.
Avşar Amca’nın oğlu İsmail, İstanbul’da bir okul kazanmıştı da kendisi de hanımı Hasibe Teyze de göndermemek için direniyordu, tâki siz; “İyi olur gitsin, ben İsmail’e güveniyorum, siz de güvenin, İsmail bizi utandırmaz!” deyince razı olmuşlardı. Şimdi savunma sanayiine yazılım programları yapıyor.
Kimin eline bir kitap geçse onu ilkin sizin incelemeniz gerekirdi, sizin onayınızdan geçmeyen kitaplar okunmazdı. Hasan Basri Çantay’ın Kur’ân-ı Hakîm ve Meâli Kerîm’i bile günlerce sizin tasvibinizi beklemişti. Üç ciltlik kitabın üçünü birden üç kere öpüp başınıza koymuştunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.