Aleviliğin kimlik krizi

Rüstem BUDAK

Müslüman toplumlarda geçmişten bugüne tevarüs eden yollardan biri de Aleviliktir. Aleviliğin günümüzde kendini nasıl konumlandırmaya çalıştığı ve hangi istikamet üzere yol almaya çalıştığı üzerine duracağız.

Türkiye Aleviliğinin cumhuriyet dönemi ile birlikte yeni edindiği kimlik krizi bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminde diğer cemaat- mezhep ve dinlere yönelik yapılan yasaklar Alevileri de etkilemiştir. Dersim- Koçgiri merkezli isyan denemelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla büyük kıyım yaşadılar. Anadolu’nun farklı yerlerinde bulunan alevilerin büyük kısmı CHP şemsiyesi altında siyasete atıldılar. CHP kendilerini koruyacak ana merkez kabul edildi. Ve kendi kültür, gelenek ve taleplerini ötelediler. Cumhuriyette seçkinlerden olmak isteğine karşılık tüm taleplerinden vazgeçtiler. Düşünce- ideoloji boşluğunu sol- sosyal demaokratlık- sosyalizm ile doldurdular. Sünni kesim cumhuriyet yasaklarına karşı medrese, Kur’an kursu, ve karşıt mücadeleyle kendi kimliğini korumaya çalıştı ve direndi. Alevi kesim bu direnci ve mücadeleyi Aleviliğin kodları ve varoluş alanları üzerinden vermedi. Sol damar üzerinden hakim olabileceğine inandı. İran başta olmak üzere diğer kendine yakın kurumsal yapılardan destek almadı. Aksine 2010 yılına kadar İran’ı Türkiye Devrimi’nin düşmanı kabul etti. Tekke ve Zaviyelerin kapatılması kanunun kabul edildiği 1925’ten 2000’li yıllara kadar Alevilik öğretisi gündeme alınmadı, tartışılmadı. 90 yıllık büyük kopuş şimdi inşa edilmeye çalışılıyor.

Aleviler, 1990’lı yıllardan itibaren Alevilik kültürünü tanıtmak, etkin kılmak ve yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Sünni kesiminin dergahlarının kapanması gibi cemevleri de kapalı bulunmaktaydı. Özellikle Avrupa’ya göç eden aleviler bu noktada Türkiye’de olanlara yol gösterici olmuşlardır. Avrupa’da elde edilen bir çok kazanım Türkiye’ye aktarılmaya çalışılmaktadır. Aleviliğin farklı kesimlerini temsil eden televizyon kanalları Avrupa merkezli finans desteği ayakta durmaktadırlar. Artık resmi olarak henüz kabul görmese de Cemevleri kültür merkezleri adı altında faaliyet göstermektedirler. 

Cemevleri yeni kuşakların tekrar alevi kültürü ile tanışma mekanı olmaya çalışmaktadır. Camilerin insansızlaşması gibi cemevleri yeni kuşaklara çekici gelmiyor. Orada yapılan ritüeller yeni kuşaklar için anlamlı gelmiyor. Cemevindeki ritüelller seküler ve sol zihin üzerine bina edilmiş alevi gençliğine hitap etmiyor. 

Cemevleri dışında önemli ibadet merkezleri türbelerdir. Özellikle köylerde bulunan bu mekanlar insanların dilek, dua, kurban etkinlikleri ile halk muhayyilesinde önemli yere sahiptir. Sünnilerin türbe düşkünlüğünün emsali Alevilerde bulunmaktadır. Türbede medfun bulunan kişilerin hayat mücadelesi, hatıraları ve zamanı aşan söylemleri yerine dilek kabul ettirme merkezlerine dönüşmüştür.

Sözlü geleneğe dayalı Alevilik yeni zamanlarda hem söz zenginliğine yeni şeyler katamadı hem de yazılı kültüre adapte olamadı. Alevilik kültürünün yazılı kaynakları sadeleştirilmedi. Diyanetin bazı adımları olsa da bu adımların Aleviler içinden gelmemesi manidardır. Aleviliğin çağdaş yorumu ve inşası adına yazılı metinler çıkarılamadı. 

Otantik- folklorik öğelerle dolu bir yapı olmaya gidiyorlar. Cemevlerinde Hz. Ali’yi tasvir ettiği düşünülen günümüz starlarını andıran fotoğraflar, Atatürk’ün resimleri, Hz. Ali’nin kılıcını resmeden tasvirler, saz- deyiş eşliğinde yapılan semahlar modern zamanda nafile var oluş öğelerini taşımaktadır. Anadolu müslümanlığının diğer önemli varlığı olan Mevlevilik gibi belli iktidar alanlarınca kullanılmaya adaydır. 

Alevilik kültürünün düşünce alt yapısındaki sorunlarla yüzleşmeye dair tartışmalara yaşanmıyor. Yaşanan tek tartışma Alevilik- İslam ilişkisidir. Biri kısım aleviler İslam ile özdeşlik içinde olduklarını iddia ederken, önemli bir kısmı İslami temelde kendilerini ifade etmemektedirler. Bu tartışmayı aşamamış Alevi geleneği, sosyal hayat, bireysel duruş, küresel tavır noktasında bir felsefe ortaya koymaktan uzaktadır. Heşeyini ödünç aldıkları akıllarla yapılmaktadır. Alevilikten ilham alan bir tavır ve duruş sergilenememiştir.

Dedelik faktörünün şehirlerdeki yeri ve değeri açısından tanımlamalar yapılamıyor. Sünni gelenekteki tarikatlarda olduğu gibi babadan oğula aktarılan Dedelik kurumu tartışılmamaktadır. Dedeleri yetiştiren ve denetleyen herhangi bir kurumsal yapı olmadığı için nitelik açısından bir çok sorunlar barındırmaktadır. Dedelik Ehl-i Beyt’ten olma zorunluluğu bilgi ve inancı sınıfsal alana mahkum etmektdir. Son seyrettiğim Alevilere televizyon kanalında ateist Dede olabileceğini iddia edenler vardı. 

Sünniliği devlet ile özdeşleştirerek devletin yaptığı baskı- komplo- oyunlarla yüzleşemiyorlar. Aleviler Sünniler, Sünniler Aleviler konusunda akıl tutulması yaşıyorlar. Devletin yaptığı herşeyi sünnilere mal etme gibi çok statik ve sabit yaklaşımları bulunmaktadır ve bunu herşeye rağmen aşamamaktadırlar. Aleviler içinden Alevilere yapılan oyun ve komplolar bile devletten bilinmektedir.

Sembol kişi(Pir Sultan Abdal- Hacı Bektaş Veli) ve olay(Madımak- Maraş- Çorum, Malatya) gibi referanslara sığınarak kendilerini dar alanlara mahkum ediyorlar. Kişilerin geçmişte bir örnekliği ve mücadelesi vardır. Ancak Alevilerin tarihsel kişiliklere atfen ortaya koydukları örnekliği, son 100 yılda kendi içlerinden dini- düşünsel önder çıkaramamışlardır. Aleviliğin ruhuyla donanmış liderleri- önderler- düşünürler bulunmuyor. Cumhuriyet döneminde Alevilere yönelik yaşanan katliam- operasyon- komplolarda kemalist- laik- ulusalcı oligarşi dolayımında CHP var iken bu olgu- olaylara ilişkin hiç bir eleştiri getirilmemektedir. 

Sünni kesim gibi Asr-ı Saadetleri olmadığından kendilerine modelleyecekleri dönem ve çağları bulunmuyor. Tarihteki devlet olarak Alevi- şii geleneğe dayalı olanları ise kabul etmiyorlar. Peygamberimiz büyük Alevi kitlesi için değer ve pratik olarak Hz. Ali’den sonra gelmektedir. Hz. Ali’nin hayatı ise mitolojik öğelerle dolu bir şekilde sunulmakta, Hz. Hüseyin’in şehadeti ile sembolik olay örgüsünde değerlendirilmektedir. 

Sosyal yaşam alanına ilişkin kavramsal- pratik dayanaklar(Müsahip- Düşkün olma) şehirleşme ile birlikte etkisini yitirmiştir. Ekonomik- sosyal ve siyasal hayat ilişkin kurucu ortaya koyacak kadar güçlü değildir. Bu noktalarda sabiteleri bulunmuyor. Böyle olunca kendilerine ait hayat sistematiği yerine gidilen yerdeki hakim olan yapıya göre şekil almaya başlamışlardır. Değişen- olgunlaşan ama belli sabiteleri olan yaşam fıkhı geliştirememişlerdir.

Osmanlı- Cumhuriyet dönemleri boyunca baskı- tehcir- soyutlama- sürgün gördüklerinden dolayı Aleviler bir nevi kendilerini “eleştirel dokunulmazlık” içinde görmektedirler. Alevilere eleştiriler bayağı- banal olanlarını dışarda tutarsak bilgi ve hikmet merkezli olarak değerlendirme olanağı olmamıştır. Orhan Türkdoğan ve Ahmet Yaşar Ocak’ın değerli çalışmalarına ek olabilecek çalışmalar, değiniler ve eleştiriler yapılamamıştır. Bu çalışmaların özellikle içerden yapılmaması sol- kemalist ideolojinin Alevileri küstürmek istememesindedir. Bu ülkede her türlü kavram, ideoloji ve yaklaşım tartışılmıştır ama Alevilik olgusu- algısı hakikat merkezli samimi çabalardan payını alamamıştır. 

Modern zamanların akışı içinde kendilerini yaslayacakları bir düşünce ve pratik bulunmuyor. Diğer kimliklerin yaşadığı krizlerde olduğu gibi Alevilik yaşadığı kriz karşısında nasıl tutunacağını- çıkış bulacağını zaman gösterecek. İzlenimim o ki yeni zamanlar karşısında onlar da tutunamayanlardan olacak görünüyorlar. Tüm dünyada dinsel alanın yeniden keşfini ifade eden arayış Alevilik açısından imkanlar barındırmaktadır. Kaybolmaya yüz tutan yeni kültürlerden biri olmaya aday gözükmektedirler. Sol içinde var edemediği dili yeniden keşfetmek adına verdikleri mücadele zamana bağlanmayı değil kopuşu hızlandırmaktadır.

Bu yazı toplam 1020 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim