• İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C

Doç. Dr. Kala: Bireysellik ve bencillik insanı yalnızlaştırdı

Doç. Dr. Kala: Bireysellik ve bencillik insanı yalnızlaştırdı
TYB Genel Sekreteri ve AYBÜ Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Muhammed Enes Kala, “Disiplinlerarası Yaklaşımla “Aile Kongresi ”ne katılarak Ferdin Bânisi, Toplumun Vitrini ve Âlemin Aynası Olarak Aile” başlıklı bir bildiri sundu.

Türkiye Yazarlar Birliği Genel Sekreteri ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Muhammed Enes Kala, Memur-Sen ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinin ortaklaşa tertip ettikleri “Aile Kongresi’nde “Ferdin Bânisi, Toplumun Vitrini ve Âlemin Aynası Olarak Aile” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Aileye ilişkin sorunları teşhis ve tedavi etmek için, bir varlık ve âlem tasavvuruna sahip olmamız gerekir

Aile kavramına ilişkin geniş bir nazari bakışın, aileye dair meselelerin anlaşılmasını kolaylaştıracağını ifade eden Doç. Dr. Kala; “O halde kavramın açıklığı ve seçikliğine halel getirmeden bu kavramı ne kadar geniş bir açıdan ele alabilirsek o kadar nazari hareket alanımızı genişletebilir ve bu genişlikte aileye dair meseleleri daha bütüncül, kapsamlı ve dakik şekilde etüt edebilme imkânına sahip olabiliriz. Bu doğrultuda mutat olduğu üzere, aklımıza ilk geldiği şekliyle aileyi, sadece geniş veya çekirdek olarak nitelediğimiz eşikten kurtarıp, canlı-cansız tüm mahlûkâta devasa bir aile olarak bakabileceğimiz bir teorik çerçeveyi ortaya koyabiliriz. Bu ailede tüm mahlûkât, Yaratıcı’dan mahiyet ve derece olarak farklı şekilde ama birbiriyle de ilişkisini koparmayan bir varlık zincirini meydana getirirler. Her birisinin ortak özü “yaratılmış olmak” olan mahlûkât, devasa ortak bir aile kavramının altında bir araya gelebilir. Bu aile, Yaratıcıyla aralarındaki münasebete istinaden bir kutsallık barındırır. Yani mahkûkât kendisinde, ezeli ve ebedi ilahi bir nizamın izlerini gösterir. Bu izler, takip edeni mahlûkât üzerinden Hâlıka ulaştırabilir. Bu bakımdan alemler taşıyan âlemin büyük bir aile, ailenin ise büyük bir âlem olduğu ifade edilebilir. Aileye ilişkin büyük resim ne kadar büyür ve bütünleştirilebilirse anlamaya niyet ettiğimiz ailenin işlevi de o kadar billurlaşıp netleşebilir. Bu bakışa ihtiyacımız vardır zira, aileye ilişkin sorunları teşhis ve tedavi etmek için, aileyi konumlandırabileceğimiz bir varlık ve âlem tasavvuruna sahip olmamız gerekir. O halde bizler aileyi büyük bir aile olan âlem tasavvuru ekseninde ele almalıyız. Ailemiz, âlem içinde âlemden başlayıp, oradan canlılara, oradan insanlık ailesine, oradan ülkelere, şehirlere, mahallere kadar birbirine bağlı haleler şeklinde indirgenerek gelir. Bunları görmeden ve bunlardan bağımsız bir aile telakkisi eksik olur. Birbirine bağlı olan bu halelere ilişkin bütüncül tasavvurumuzdaki nakısa, anlamaya çalıştığımız en küçük sosyal birlik anlamındaki aileye ilişkin telakkimizde eksiklikler oluşturabilir.” dedi.

 Ailedeki her birey rolünü yerine getirdiği ölçüde güçlü aileden bahsedebiliriz

“Bu noktada en külli olandan en cüzi olana kadar, ailedeki her birey/varolan kendisine verilen rolü ve işlevi yerine getirdiği ölçüde güçlü aileden bahsedebiliriz. Bu güçlü aile, içinde yer aldığımız devasa âlemden, içinde yaşadığımız çekirdek aileye kadar her bir aile biriminde söz konusu edilebilir.” diye konuşan Doç. Dr. Muhammed Enes Kala sözlerini şöyle sürdürdü:

“Alemde var olan her bir varolan varlık zinciri dediğimiz o devasa ilk aile içinde kendi varlık tarzını ve işlevini yerine getirdiği ölçüde âlemde hak ettiği yeri doldurmuş ve vazifesini yapmış olur. Kuşkusuz bu var olanlar arasında irade ve idrakten mahrum olanlar bu rollerini insiyaki olarak ve sevki tabii ile yerine getirirlerken, ancak irade, vicdan ve idrak canlısı olan insan bu rollerini ve işlevini bilerek isteyerek yerine getirebilir. Bilerek isteyerek rollerini yerine getiren insan, bunları felsefe, bilim, sanat, ahlâk, hukuk, siyaset ve teknoloji dediğimiz insani faaliyetlerle ortaya koyar. İnsanın, âlemdeki doldurması gereken yeri gereği gibi dolduramamasından sadır olan noksanlıksa hem kendisine hem kendisinin doğrudan veya dolaylı olarak meydana getirdiği sosyal birliklere hem de tüm âleme olumsuz olarak sirayet eder. İrade ve bilincin ona yüklediği sorumluluk, hak ve hürriyet alanını bu çerçevede eksiklik ve tamlıkların ana sebebi olarak görebiliriz. Dolayısıyla insandaki zayıflık ve güç yukarıda zikrettiğimiz formatlarda karşılık bulan ailelere tesir eder. Şu var ki, insanın olumlu veya olumsuz tesirleriyle inşa olunan aile, karşılığında ise kendisini inşa eden insanı yeniden inşa etmiş olur.  O halde büyük aileden küçük aileye değin tamamlayıcılık ve bütüncüllük ilişkisini ilkin tasavvur etmek oldukça anlamlı görünür. Ancak modernitenin kurumsallaşmasının önemli saç ayaklarından olan bireyselleşme, bencilleşme, sekülerleşme ve rasyonelleşmenin, insanı külli ve cüzi tüm anlamlı bağlarından kopararak atomize ettiği, atomize bireylerin meydana getirdiği aile tasavvurlarının da bunlardan nasibini aldığı görülmektedir. Modernite sekürlerlik ile insanlığın ve âlemin üzerindeki onları koruyucu ve kollayıcı kutsallık tülünü yırtmış, insanı ilahi bakış ve anlayıştan mahrum ederek, yeryüzüne mahkum etmiştir. Bireysellik ve bencillikle ise insanı bağlarından azade etmek suretiyle âlemde yalnızlaştırmış ve yabancılaştırmıştır.”

Doç.Dr. Muhammed Enes Kala, söz konusu bu teorik çerçeveden hareketle sunumunda öncelikle geleneksel dünya görüşünün aile kavramına ilişkin bütüncül olduğunu düşündüğü yaklaşımını kadim Çin, Hint, Yunan ve özellikle İslam düşünceleri üzerinden ortaya koydu ve Batı dünyasında gelişen ve kurumsallaşan modernitenin, kurumsallaşan saç ayakları çerçevesinde insanı yalnızlaştıran, yabancılaştıran ve üzerindeki kutsallık tülünü kaldırıcı niteliğinin aile tasavvuruna etkilerine dikkat çekti.  

Bu haber toplam 745 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim