• İstanbul 23 °C
  • Ankara 25 °C

Fatih Ertugay: Bilim ve Bilimizm: Coğrafya Dersi mi Din Dersi mi?

Fatih Ertugay: Bilim ve Bilimizm: Coğrafya Dersi mi Din Dersi mi?

 “… coğrafya dersini kaldırır yerine iki tane din dersi koyarsanız netice böyle olur?”

“Bilim var olan her şey hakkındaymış gibi görünür. Fakat, bilim son derece dışlayıcıdır.”

(Paul Feyereband, Bilimin Tiranlığı)

 

Bilimin alamet-i farikası yöntemidir. Bilim belirli ve çok somut bir araştırma yöntemine sahiptir. Ayrıca araştırma nesnesi açısından da oldukça belirgin bir alanı inceleme konusu yapar. Gözlemlenebilir olay, olgu, durum ve nesneler bilimin araştırma sahasına girer. Sonuç itibariyle bir bilgi elde etme türü olarak bilim, niyetlerden ve yargılardan arınmış (!) nesnel bilginin peşindedir veya böyle bir çaba içerisinde olduğu iddiasındadır. Bilimin açıklamaları ise bilim insanlarının dilinden insanlarla ve dünyayla buluşur. Bilimin nesnelliğinin kerteriz noktası da burada açığa çıkar. Zira bilgiyle söylemin, söylemle bilginin iç içe geçtiği, aralarındaki mesafenin bulanıklaştığı yer burasıdır. Bilimin yansızlığı iddiası, yeterli ısıya (ideoloji ve bir dünya görüşüne-dünya resmine) maruz kaldığında tam da bu noktada buharlaşmaya başlar.

Bilimin verilerini, açıklama ve öngörülerini temel alıp, politik ve ideolojik alana girildiği andan itibaren bilimin alanından çıkılmış olunur. Başka bir anlatımla bilim, bir aparata ve silaha dönüştürülmüş olur. İfadeyi tekil şahıs kipi ile belirtecek olursak, bir noktadan sonra objektif alanın sınırlarını ihlal ederek sübjektif yargılarınızı bilimin itibarından yararlanarak dayatmacı bir mantıkla meşrulaştırmaya çalışırsınız. Bu, yöntemsel olarak doğru olmadığı gibi ahlaki olarak son derece sakat ve tartışmalı bir tavır ve durumdur. Ve artık bu sınırdan itibaren bilimin korunaklı alanından da çıkmış ve her türlü karşı açıklama, argüman ve itiraza; sizin kullandığınız üslubun aynısı ile size mukabelede bulunulmasına açık hale gelirsiniz. Dolayısıyla bu, bilimin inkârı olmayacak, sizin öznel yargılarınızın deşifre edilmesi ve kritiği olacaktır. Zira söz konusu mukabele bir bilim adamına değil bir ideoloğa karşıdır artık.

Son tahlilde karşı karşıya olduğumuz şey, Feyereband’ın eleştirel ifadesiyle “[b]ilim başarılıdır; tek yapabileceğimiz, çenemizi kapamak ve onun ideolojisini dikkate almak” şeklindeki dayatmacı, kısıtlayıcı, tahakkümcü ve indirgemeci bir yaklaşımdan başkası olmayacaktır. Bilimin bu şekilde tahakkümcü ve dışlayıcı bir ideolojiye dönüşmesi ise bilimizmden başka bir şey değildir. Bilimizm, bilimin bizzat bir ideolojiye dönüşmesidir. Bu ideoloji de tıpkı diğer ideolojilerde olduğu gibi kendi ötekisini yaratır; nefret objeleri üretir. Kabulleri ve retleri ile kendi dünyasını inşa etmeye çalışır.

Bu girizgâhtan sonra başlıkta vurgulanmaya çalışılan ve bu yazıya sebebiyet veren güncel olaya dönersek, aslında tam da böylesi bir ideolog tutumu ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Bir örnekle ilerleyelim: Bir hekim-hasta ilişkisi düşünelim. Hekimin önüne bir hasta gelmiş olsun. Bu hastanın boğazında şişlik, hafif ateş ve kuru bir öksürüğü var. Bunlar birer semptom, birer hastalık belirtisidir. Ancak bunlar birer neden değildir, göstergedir. Bunlara bakarak bir teşhis konur, bir hastalığın tanımına ulaşılır. Örneğin ilgili kişi soğukta kalmış ve soğuk almış olabilir, soğuk havada soğuk bir şey içmiş ya da bir enfeksiyona maruz kalmış olabilir vs. Doktor ilk aşamada hastalığa bunlardan hangisinin sebep olduğunu bilemez. Bu, ayrı bir araştırma ve soruşturma gerektirir. Fakat hastaya, genel olarak bu nedenlerin böylesi bir sonuç doğuracağı söylenebilir ve bir daha böyle bir sorunla karşılaşmamak için bunlardan uzak durmasını telkin edebilir. Tüm bunların dışında söz konusu belirtiler ve hastalıkla, örneğin hastanın namaz kılıyor olması, futbol izlemeyi seviyor olması, bir ağacı kutsal kabul ediyor olması arasında bir ilişki kurmaya kalkarsa düpedüz ya cahillik ya da mesleğine ihanet etmiş olur.

Devamı: https://www.insaniyet.net/bilim-ve-bilimizm-cografya-dersi-mi-din-dersi-mi/

Bu haber toplam 204 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim