Sultan II. Abdulhamid’in tarihe geçen cevabı
Osmanlı İmparatorluğu’nun mali durumu bozulunca, fırsattan istifade, “Arz-ı Mev’ud”a dönme idealini sahneye koyan Yahudi -Haçlı ittifakı yeni tekliflerle II. Abdülhamid Han’ın kapısını çaldılar. Siyonizm’in kurucusu olan Theodor Herzl yaptıkları Siyonist kongrelerinde aldıkları kararlar doğrultusunda Sultanın huzuruna çıktı. Siyonist kongresine katılan bütün Yahudi banker ve zenginler Yahudi devletini kurmak için seferber olmuşlardı. Onların desteğiyle sultan II. Abdülhamid Han’a Filistin’e yerleşmek istediklerini icap ederse o toprakları satın alabileceklerini söyledi. Devletin maddi sıkıntılarını da kullanarak Abdülhamid’i ikna etme yollarını araştırmışlardı. Padişah Filistin’de altın para karşılığı toprak sattığı takdirde:
Yahudiler, Osmanlı Devletinin bütün borçlarını ödeyecekler, Sultan Abdülhamid Han’ın siyasetini Avrupa’da destekleyeceklerdi. Ayrıca Yahudiler, Osmanlı Devleti’nde inşa edilecek savaş üslerinin parasını ödeyecekler ve Sultan Abdülhamid Han’a şahsı için büyük servet vereceklerdi. Filistin’de kurulacak büyük üniversitede aynı zamanda Türk talebeleri de okuyacak, tahsil için Avrupa’ya gitmelerine de gerek kalmayacaktı. O günkü durumu Padişah II. Abdülhamit şöyle dile getirmektedir: “Amerika’da genç ve kuvvetli bir devlet doğmuştu. İspanya, sömürgelerinden sürekli olarak çıkarılıyordu. Dünya Yahudileri teşkilatlanmıştı. Mason Locaları yolu ile Arz-ı Mev’ud’un peşine düştüler. Bunlar daha sonra bana da gelmiş ve Filistin’de Yahudileri yerleştirmek için büyük paralar karşılığı benden toprak istemişlerdir. Tabii reddettim”. ( Alaaeddin Wahibi, Tez,. s.10)
Bu olay karşısında bu teklifi yapan Theodor Herzl’e Abdülhamid’in cevabı şöyle olmuştur: “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, Osmanlı milletine aittir. Milletim, bu toprakları kanlarını dökerek kazanmışladır. Ne ile aldıysak onun ile geri veririz…” Ve devam etti cennet mekan Sultan: “Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı, birer birer, Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Türk İmparatorluğu bana ait değildir, Türk Milletinindir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım, Museviler milyonlarını saklasınlar. Benim İmparatorluğum parçalandığı zaman onlar, Filistin’i hiç karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz parçalanabilir. Ben canlı beden üzerinde ameliyat yapılmasına, canlı canlı kesilmeye asla müsaade edemem” demiştir. Üstelik Sultan Abdülhamid, bu cevapla da yetinmeyip, Yahudileri Filistin’e yerleştirmemek için çeşitli tedbirler almış ve hatta toprak almalarını engelleyici kanun çıkarmıştır. Hatta hatta Sultan II. Abdülhamid ile beraber Tanzimat öncesi arazi politikasına dönen Osmanlı Devleti, Filistin’de toprak bütünlüğünü sağlamak ve Yahudi muhacirlerin iskânına engel olmak için tüzel müşteri olarak Filistin’de arazi satın almıştır... Yani Filistin topraklarının büyük bir kısmını arazi-i şahane ilan ederek şahsi mülkiyetine geçirmiştir. Şimdi soruyorum acaba padişahımızın mülkiyetinde olan bu toprakların tapuları nerede? Ve niye meydana çıkarılmaz? Padişahımız satmadığına göre…
İşte bütün bunlar II. Abdülhamid Han’ın ve Osmanlı’nın sonunu hazırlıyordu. Çünkü bundan sonra Siyonistler padişahımız ve Osmanlı aleyhine propagandalara başlayacaktı.
Siyonistler, II. Abdülhamid’in bu konudaki kesin ısrarı ve İmparatorluk parçalanmadan gayelerine ulaşamayacaklarını anladılar. Bunun üzerine, başka metotlar uygulamışlar; İmparatorluğun bölünme yolları aramışlardır. Bunun için Avrupa’nın büyük devletlerinin, İngiltere, Fransa ve Amerika’nın destekleri almışlardır. Bu devletler bir taraftan Yahudileri destekleyip, onlara Filistin’de devlet kurdurmaya çalışırken, diğer yandan Osmanlı İmparatorluğunu bölmek için Arapları ayaklandırmaya gayret ettiler. Lawrance, Filbi, Vambery ve benzeri casuslar, Arapları ayaklandırmak ve Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak için, var güçleriyle faaliyet göstermeye başladılar. Bütün bu güçler, Müslümanların gafletinden ve zaaflarından, yararlanmasını iyi bilmişlerdir. Hatta Şerif Hüseyin ve oğulları, “Büyük Arap Devleti” idealine inandırılmış, Türk ordularının Suriye cephesinde mağlup olmasında, Siyonistlerle beraber büyük rol oynamışlardır. Hatta Filistin’de çıkardıkları gazetelerde Osmanlı tebaasından olan Filistin halkına “Ey Filistinliler!” diye hitap ederek onların Osmanlı tebaasından değil Filistinli olduğuna vurgu yaparak milliyet duygularını kaşıyorlardı…
Diğer taraftan da ortaya konulan plan işliyordu. Osmanlı Devleti’nin aldığı tedbir ve kararlara rağmen yabancı Yahudiler tarafından bu tür izinsiz toprak ihlalleri sonraki yıllarda sürdü gitti. Yafa’ya ne şekilde geldikleri devletçe malum olmayan Yahudiler, izinsiz yerleştikleri miri arazilere köyler inşa ettiler. Bu tutum karşısında çözüm bulmak zorunda olan devlet, bu Museviler’in işgal ettikleri miri arazilerin özel mülke dönüştürülmemesi için, bu arazileri bedel-i öşre bağladı. Ayrıca böyle şeylere meydan verilmemesi ve bu tip girişimleri önlenmesi için gereğinin yapılması hakkında yerel yönetime 1885 yılında bir genelge gönderildi. Ancak bu tip önlemler yeterli olmuyordu. Çünkü karşılarında İngiliz kurnazlığı ve oyunu vardı. Bir de buna bazı Müslümanların hırsı eklenince işleri daha da kolaylaşıyordu. Yabancı Yahudiler, Filistin’de toprak edinebilmek için devlet memurlarına rüşvet veriyorlar hatta sahte isimlerle arazi satın alıyorlardı. Bazı devlet memurları da resmi defterlerde oynamalar yaparak satışı resmi gibi göstermekle kalmayıp bir de sattıkları miri arazilerin bedelini kendi zimmetlerine geçiriyorlardı. Peki, bu muhacir Yahudiler parayı, bu kadar çok parayı nerden buluyorlardı?
Yine Rothschild Ailesi…
Monte Fiori, Hersh ve Rothschild gibi Avrupa’nın büyük sermayelere sahip olan Yahudi bankerleri ve zenginleri, bu fakir Yahudilere madden destek vererek Kudüs’te iskânlarını sağlıyorlardı. Hatta bulunduğu ülke ve içinde bulunduğu imkânları bırakmak istemeyen bazı Yahudileri de vaatlerde bulunarak göçe zorlamışlardır. Mesela, Baron Rothschild, Hayfa’da daha önce satın almış olduğu arazisinde 1880 yılında yüzlerce Rus Yahudi’sini iskân ettirdi. Bu arazilere iskân ettirilen Yahudiler, çok geçmeden arazi üzerine birkaç köy inşa etmişlerdi bile…
06.09.2014 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.