• İstanbul 16 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 12 °C
  • Bolu 10 °C
  • Bursa 14 °C

Mustafa Kutlu'dan: Kitap davası

Mustafa Kutlu'dan: Kitap davası
Kırk yıllık yayımcıyız. Ömrümüz kitap denizinde yüzmekle geçti. Ülkemizde öyle bir gerçek var ki, ara sıra (önemine binaen) halka hatırlatmak lazım. Efendim nüfusumuz yetmiş dört milyona çıktı.

Kitabevlerini ayakta tutan esasen MEB kitabı satışı idi. Yanında defter, kalem, çanta satarak okul sezonunu açar, bütçesini güçlendirir, yıl boyu kültür kitabına ağırlık verirdi.

Tıpkı televizyonun yaygınlaşması ile taşrada sinema salonlarının bir bir kapanması gibi; MEB, kitabı öğrenciye ücretsiz vermeye başlayınca zaten zor ayakta duran kitabevleri bir bir kapandı. Kırk bin civarında olan kitabevi sayısı 10.383'e düştü. Biz yayıncılar 1970'lerde bir kültür kitabını tahmini satışa göre ya üç bin veya beş bin basardık. Şimdi bu rakam ortalama bin'e düşmüştür.

Ters orantı dediğim budur.

Eğer Türkiye'de artan üniversite, orta öğrenim kurumu, öğrenci sayısını göz önünde bulundurursak doğru orantılı olarak yayıncıların bir kitabı ilk baskıda on bin, yirmi bin basmaları gerekirdi. Okumuyoruz (Bunca yıldan sonra bu hastalığın şifa bulacağına dair umudumu kaybettim). Bunun pek çok sebebi var. Bu yazıda hepsini sıralamak mümkün değil. En önemlisi okulların ilk mektepten itibaren çocukları, okumaya alıştıramamaları veya bunu hiç gündeme getirmemeleridir. Çünkü bırakın çocukları, öğretmenler okumuyor. Prof. Dr. Orhan Okay seksen yaşın tecrübesi ile geçenlerde bir gazetede "Edebiyatçılar edebiyat okumuyor" demişti.

Bu bana bir derginin dramatik kapanış yazısını hatırlattı. Bundan 15-20 yıl önce "Sonbahar" adlı kaliteli bir şiir dergisi vardı. Kapanırken şöyle bir yazı yayımladı:

"Eğer dergimize şiir gönderen şairler bu dergiyi alsalardı Sonbahar kapanmayacaktı." Ben de yirmi iki yıldır tek başıma çıkardığım Dergâh dergisinde böylesi durumlarla karşılaşıyorum. Adam şöyle yazıyor bana: "Gönderdiğim şiir eğer dergide yayımlanırsa lütfen beni haberdar edin."

Bu manzara içinde bir parlak köşe, okurları ve yazarları kışkırtıyor. O da tüketim kültürü paralelinde gelişen "popüler kitaplar". Bunlar içinde sağlıktan, dinden, siyasetten romana kadar pek çok çeşit var. Heveslenen gençler kısa yoldan para kazanmak için yayınevi kuruyor ve bu kitapların peşinde koşuyorlar. 2000'de 844 olan yayınevi sayısı 2010'da 1691'e çıkmış. 2000'de 140 olan senelik roman sayısı 2010'da 570'e fırlamış. Bunların çoğu muhtemelen ilk romanlardır.

Nobel Edebiyat Ödülü'nü de alan Türkiye'de beş on yazar gerçekten yüksek tirajlara ulaşan romanlar yazıyor ve bu tirajlar gençlerin gözlerini kamaştırıyor. Bir "meta" haline gelen kitap elbette yılın "moda terlikleri" kadar satabilir. Bunun küçümsenecek bir yanı yok.

Terlikler ne kadar dünyayı takip ediyor, bir kalite ve çekicilik taşıyorsa, kitapların da bir kalitesi olmalı değil mi?

Elbette vardır.

Konu iyi seçilmiş, iyi anlatılmıştır.

Kitabın tanıtımı iyi yapılmıştır.

Ve netice alınmıştır.

Buna da takılıp kalmamalı. Büyük fotoğrafı görmeli. Televizyon yaygınlaşınca radyonun pabucu dama atıldı. İnternet ve görsel medya zaten zayıf olan yazık kültürü büsbütün köreltiyor. Dünyada bırakın edebiyatı, alışkın olduğumuz sanatın sonunun geldiği tartışılıyor. Demek ki bir problem var.

Dâvâ konusu olan bir mesele.

Bu meseleye Fransız kalmayalım.

06.07.2011 Yeni Şafak

Bu haber toplam 763 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim