• İstanbul 19 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 18 °C
  • Konya 17 °C
  • Sakarya 18 °C
  • Şanlıurfa 24 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 20 °C
  • Bolu 14 °C
  • Bursa 17 °C

Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay: Mehmed Âkif'in Gençliğe Bakışı ve Âsım'ın Nesli

Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay: Mehmed Âkif'in Gençliğe Bakışı ve Âsım'ın Nesli
Her dönemin bir gençlik anlayışı olduğu gibi şairlerin ve fikir adamlarının da farklı gençlik anlayışları vardır.

Neden? Çünkü herkes kendine göre bir gençlik gurubu yetiştirmek ve memleketin istikbalini onlara emanet etmek, onlar kanalıyla iktidara hakim olmak ister. Necip Fazıl merhum bundan dolayı "Bir gençlik arıyorum, gençlikte köşebaşı"diyor. Atatürk de memleketi ve cumhuriyeti aynı düşüncelerle gençlere emanet etmiştir.

Mehmed Âkif'in gençlik anlayışını ve Âsım'a bakışını iyi anlamanın yolu, aynı dönemin şairi ve Batıcı ideologu Tevfık Fikret'in ideal genç modeli Halûk'a bakmak ve onunla kısa bir mukayesede bulunmak icab eder.

T. Fikret, oğlu için yazdığı "Halûk'un Amentüsü"adlı şiirinde İslâmî amentü insanın kudreti, terakki, akıl, hak, hürriyet fen, dünya birliği ve irfanla yer değiştiriyor. Âkif'in örnek genci de terakkiye, akıla, bilime, tekniğe, irfana hatta atoma, atom enejisinin yeryüzünün çehresini değiştireceğine, fazilete, yeni metodlara, vatana, millete inanıyor,-ama bunlardan önce İslâmî iman esaslarına inanıyor ve bunların yerine ötekilerini ikame etmiyor. Halûk ise âhirete mukabil "dünya cenneti'Vıe inanıyor. T. Fikret'in ideal genç ve insan tipi ölü doğmuş bir çocuk gibidir. Çünkü Fikret oğlunu İskoçya'ya tahsile gönderirken;

"Bize ışık getir, nur getir

Düşmek etrafı görmemektendir"

diyordu.

Fakat Halûk bize ne nur getirdi, ne de kendini. Orada din değiştirdi ve baş piskoposluğa kadar yükseldi ve orada öldü.

Âkif Bey'in Âsım'ı, hayalî değil, gerçektir. Âsim ve arkadaşlarının niteliklerine geçmeden önce Mehmed Âkif'in menfi gençlik tipinden kısaca bahsetmek yerinde olur. 

Sene 1925, aylardan mart. Eminönü'nde tıklım tıklım bir salon. Çanakkale'yi anma günü. Kürsüye çıkan adam "Çanakkale muharebelerini en iyi anlatan, maalesef bizden olmayan birisi" deyip Mehmed Âkif Bey'in "Çanakkale Şehitlerine"yazdığı destanı okuyor. Bunun ardından öğretilmiş bir takım gençler, M. Âkif Bey aleyhine tempo tutuyorlar:"Kör, beyinsiz, sağır, "diye. Ertesi gün meşhur bir başmuharrir, Mehmet Âkif'e "Git artık kumda oyna!"diye bir baş makale yazıyor.

Haber Üstâd'a ulaşıyor, tabiî çok üzülüyor ve menfî gençlere neden kör, beyinsiz ve sağır olduğunu anlatan bir şiir yazıyor. Bu şiirde "yatmış inleyen halkı" kurtarmak için çalıştığını söyledikten sonra o gençlere şunları hatırlatıyor: Halkı kurtarmak endişesi taşımadıklarını, etraftaki feryatları duymadıklarını, milletin sesine kulak vermediklerini, millet için ağlamadıklarını ifade ediyor. Çünkü keskin bir idrakten, sıkılmak ve utanma duygusundan mahrumdurlar dolayısıyla onlara haya, ilim, marifet, fazilet ve ahlâk sahibi olmalarını tavsiye ediyor, işte o menfi tipli gençlerde olmayıp da olmasını istediği hasletler Âsım'da ve arkadaşlarında vardır.

M. Âkif Bey, İslâmî bir varlık meselesi olarak görüyor. "Leylâ"şiirinde o, "İslâm'ın âtisini/ geleceğini" Şark'ın "bütün dünyadaki Leylâsı" olarak belirtiyor. Onun yücelerden inmesiyle "Şu yanmış Yurda Mevlâ'dan müebbed bir bahar" ineceğine inanıyor. İslâm'ın gönüllere yerleşmesi için o şumüllü bir ıslahat proğramı yapıyor. Bunun birinci basamağında kaza, kader, tevekkül gibi günlük amelî hayatla ilgili kavramları yeniden tarif ederek bulanıklığı gidermeyi hedefliyor ikinci basamağında ise, ileriye dönük faaliyet sahasında canlı ve dinamik bir ulûhiyet, bir insan ve bir cemiyet anlayışı ortaya koyuyor, işte "Âsımîn nesli" ideali böyle bir ıslahatın vasıtasıdır. Bu sebeple o, 

Âsım'ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek 

dedikten sonra istikbalimizi de "Âsım'ın nesli" ile garanti altına alıyor. "Âsım'ın nesline münkâd olacak istikbal” diyor. Yani istikbalimiz Âsım'ın nesline inkıyad edecek demek, ona boyun eğecek ve onun emrine girecek demektir.

Şimdi, Âsim, nerden nereye geldi? Ona bir göz atalım.

Âsim, daha önceleri, havaî bir hayat yaşıyordu, hiç bir şey umurunda değildi. Fakat ne zaman ki arkadaşlarıyla birlikte Çanakkale muharebelerine iştirak ettiler, orada kanlarını akıttılar ve büyük kahramanlıklar gösterdiler. Zaten Almanya'daki tahsillerini yarıda bırakarak harbe iştirak etmişlerdi. İşte kanları pahasına yaşadıkları bu acı ve bir o kadar da tehlikeli, heyecanlı, manevî haz dolu bu tecrübeden sonra Âsim ve arkadaşları çok büyük bir dönüşüm ve değişim geçirdiler. Aslında bu dönüşüm, aynı zamanda M. Âkif Bey'in dünyadaki ve Osmanlıdaki hızlı değişim karşısında geçirdiği değişimin bir ifadesidir.

Yukarıda şairimize karşı saygısız ve terbiyesiz davranan menfî genç tipinden ve bunlara şairimizin verdiği cevaptan bahsettim. Esasında M. Âkif Bey'in tenkit ettiği bir başka menfi gençlik tipi de var ki kendisi de bu tipe dahildir: 

Bu başka menfi gençlik tipi, 300 senedir yanlış yetiştirilen, kendilerine hiç bir ümit, hiç bir ideal, hiç bir âtî hissi verilmeyen, hissi olmayan, fikri bozuk olan, haksızlığa karşı azmi mefluç yani felce uğramış bir gençler grubu. M. Âkif Bey de bu şartlarda yetişti, fakat o Baytar mektebinde anatomi, fizyoloji gibi tecrübeye dayanan müsbet ilimleri gördükçe ve babasından aldığı esaslarla dünyanın hızlı değişimi karşısında aklını iyi kullanarak o çenberi kırabilmiştir. Şairimiz bu menfi tipi şöyle tasvir ediyor:

-Neye? -Zerketmediler kalbime bir damla ümid

Hoca dünyada yaşanmaz, yaşamaktan nevmîd/ümitsiz.

Daha mektebte çocuktuk, bizi yıldırdı hayat;

Oysa hiç korku nedir, bilmeyecektik, heyhâti.

Neslim ürkekmiş, evet, yoktu ki ürkütmeyeni;

"Yürü oğlum!"diye teşci'edecek yerde beni,

Diktiler karşıma bir kapkara müstakbel ki,

Öyle korkunç olamaz hortlasa devlet belki!

Bana dünyaya çıkarken "batacaksın" dediler...

Çıkmadan batmayı öğren ne kadar saçma hüner!

Böylesine ümitsizlik, karamsarlık ve aşağılık duygusu aşılanarak yetiştirilen gençlik gelişebilir mi? Dolayısıyla üç asırdır gençlik serpilemiyor. Şaire kulak verelim: 

Bir ışık gösteren olsaydı, tek bir ışık

Biz o zulmetleri/karanlıkları bin parça edip çıkm ıştık..

İki üçyüz senedir serpemiyor, bizde şebap/gençlik;

Çünkü bîçârenin âtisine imanı harâb

Hissi yok, fikri bozuk, azmini dersen:

Meflûç... Hani ruhunda o haksızlığa isyan, o hurûç?/karşı çıkış

Karşıdan zinde görürsün, sokulursun ki: yarım ...

Yandık ecdâdımızın hâline, hâlâ yanarım!

(6. Safahât, Âsim, İstanbul, 1950, inkılâp kitabevi, s. 408)

Sonra şairimiz bize ümit telkin etselerdi neler olacağını şöyle ifade ediyor.: 

Bize telkîn-i ümit etmediler, yoksa bu din,

Yine dünyalara yaymıştı yeşil gölgesini;

Yine hakkın sesi boğmuştu dalâlın sesini (s. 409)

Âsım 'ın vasıfları ve kişisel nitelikleri nelerdir? 

Şairimiz, ülkemizi gelecekte de kurtaracak olan ideal genci temsil eden Âsım'ın ve neslinin meziyetlerini saya saya bitiremez:

Hele hayran kalır insan, yetişen gençlere de:

Bunların bir çoğu tahsil eder İngiltere'de;

Sonra dindaşlarının ruhu olur, kalbi olur;

Çünkü azminden ölüm çıksa da dönmez, sokulur, (s. 171)

Demek ki Batı'da müsbet bilim tahsil ettiği halde bu gençler, halktan kopmuyorlar, onu hor görmüyor, dindaşlarının ruhu, kalbi oluyorlar, milliyet hisleri sağlam, taklid özenmeyip yaratıcı faaliyetlere yöneliyorlar, fuhşu yok, içkisi yok, gözü tok, himmeti yüksek, dine olan hürmeti M. Akif'ten daha çok, cepheden cepheye arslanlar gibi korkmadan koşmuşlar, yalınayak Kafkasları, başı açık Sina çölünü tutmuşlar. 

M. Âkif Bey'e göre Asım, "hamaset şiiri", kalbi derin bir "iman denizi", hisleri inci gibi temiz, "ifrat ile rikkatli/incelik, hassas", "öğrendiği her şey sağlam", irfanı/manevî kültürü yüksek, "boynu dehşetli, evet, beyni de lâkin zinde", sohbetinden zevk alınır ve fayda sağlanır, güreşir, koşar ve her haliyle o "insan"dır. (s. 430) 

Asım ve arkadaşları dinî hassasiyetlerinden dolayı ramazanda meyhane basıyor, içki içtikleri ve nârâ attıkları için bir takım kişileri kovalayıp döğüyorlar. Büyük düşünen M. Âkif Bey, ferdî ve fevrî hareketlerin evvela dine zarar vereceği ve sonra toplum nizamın bozacağı için karşı çıkıyor. Onlara bu yolun kafalarını çarpacakları bir çıkmaz sokak duvarından sakınmalarını ve kanuna bağlı olmalarını tavsiye ediyor. Çünkü işini yumrukla gören bir cemaatın kafası bitmiş demektir, ve söyleyecek hiç bir sözü yoktur. . M. Âkif Bey soruyor, Âsım'a "Kuvvetin hakkı mıdır, enselemek bulduğunu?" diye. Sonra da millet olmanın, sürülükten kurtularak vahdeti temin etmenin yolu olara Kanunun pençesini gösteriyor.:

Bize, Asım ne şunun yumruğu lâzım, ne bunun;

Birinin pençesi ister, yalnız:

Kanun'un Ver bütün kudreti kanuna ki vahdet yürüsün...

Yoksa millet değil, ancak dağınık bir sürüsünlfs. 436)

Şu halde M. Âkif Bey'in ideal genci yani Asım ve nesli şu özelliklerle bezenmiş gençlerdir: Bilgili, imanlı, kültürlü,, bilgisi sağlam, milliyet hissi kuvvetli, dine milletin değerlerine karşı hassas, cesur, vatansever, vatanı için kanını akıtmaktan çekinmemiş, dinç, genç, enerji dolu, ahlaklı, millete önder, taklitten uzak, yaratıcı, terkibçi, terakki peşinde koşan, kanuna bağlı, birliği koruyan, fitne fesat çıkarmayan, iyimser, ümitli, istikbali ve sanatı olan, ye'si yani ümitsizliği yenmiş, teknolojiyi takibeden onu iyi kullanan, yenilikçi ve atom enerjisinin büyüklüğüne, önemine inanmış dört başı mamur"insan"dırlar. Asım ve nesli, dinamizmini, enerjisini nerden alıyorlar? imanından, milletinden, halkından ve yaşanan tarih ile yaşadığı tarihten alıyorlar. Demek ki kaynakları çok sağlam ve kurumayacak kaynaklar. Mühim olan bu kaynakları iyi tanıyıp onları, milletin ve insanlığın hayrına kullanabilmektir. Asım ve arkadaşları bu evsafa haizdirler. Bunu yapabilecek güce ve birikime sahitirler Böyle bir nesle bugün daha çok muhtaç değil miyiz? Âsım'ın nesli geliyor, dersek yanılmış olmayız, her halde. Allah M. Âkif Bey'e râhmet eylesin ve makamı cennet olsun.

"Mehmet Âkif, Türkiye'de Modernleşme ve Gençlik" 70 yıl sonra Mehmet Akif bilgi şöleninde sunulan bildirilerinden oluşan TYB'nin 30. Mehmet Akif Ersoy Araştırmaları Merkezinin 1. kitabı. Mart 2007.

Bu haber toplam 1883 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim