Hac ve umre ibadeti sembollerden müteşekkil anlam abidelerinden oluşuyor. Başlamadan önce haram kılınan toprakların dışında temizlenme, niyet etme, ihrama girme ve ihram giyme ilk aşamalardandır.
Önce bedeni temizlik ile ruhsal temizliğe hazırlık yapılır. Haram kılınan topraklarda her türlü haksızlıktan, zulüm, canlı cansız hiçbir unsuru incitmeden, eliyle ve diliyle zarar vermeden, farklı yönlerden gelebilecek vesveselere aldanmadan, haram söz ve davranışlardan kaçınacaktır.
İhrama girme sadece erkekler için dikişsiz iki parça elbise, kadınlar için tesettüre uygun bir örtü değil takva ile kuşanmaktır. Dünyevi tüm sıfatlardan soyunarak sadece ve sadece insan olarak rabbinin huzuruna çıkacak bir hazırlık yapılır.
"Lebbeyke Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke Lâ şerîke Leke Lebbeyk. Inne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülke, Lâ şerîke leke” "Tekrar tekrar icabet sana Ya Rabbi, tekrar icabet sana, tekrar icabet sana. Senin ortağın yoktur. Her emrini ifaya hazırım. Hiç şüphe yok ki, hamd ve nimet sana mahsustur. Mülk (kâinatın mutlak hükümranlığı) senindir. (Bunların hiç birinde) senin ortağın (ve benzerin) yoktur" Allah’ın evi görünene kadar sürdürülen bu telbiyeler ile buluşma yerine gidilir.
Karşıda bir ev. Siyah bir örtüye bürünmüş. Meydanın, dünyanın, alemin, zamanın orta yerinde… ne genişliyor, ne büyüyor… ilk inşa edenin yaptığı temeller üzerinde… Kendisine yönelmiş ümmetin yaşadığı felaketlerden dolayı üzgün… bu ev bambaşka bir ev. Kralların, zenginlerin, tapınakların şekline ve yapısına benzemiyor. Odalar, katlar, bölümler yok burada. Tek katlı, kare ve kübik bir ev. İnsanın ilk evi. Allah’ın evi. Tek ev. Her yöne yönelen ve kabul eden. Ev sahibi içeriye buyur ediyor. Ağır ağır yaklaşıyorsun eve. Yaklaştık ev büyüyor, sen küçülüyorsun. Değer görüyorsun ve anlam kazanıyorsun.
Selam veriyorsun siyah taşa… Hacer’ül Esved’e… temelde olan bir taş. Yeni bir inşa hareketine başlama niyetini haykırıyorsun.
Büyük dönüşüme hazırsın. Yedi dönüşten oluşan hareket arınma, tefekkür, inşa etme, birleşme, kaynaşma haliyle bütünleşiyor. Harekete başladın… Hareket halinde düşünmeyi sona bırakmıyorsun. Veya önceki düşündüklerini yapmıyorsun. Hareket halinde her an yeniden keşf haliyle varlığının özüne yöneliyorsun. Dua diliyle nefsini, aklını, kalbini arz- ı hal ediyorsun. Düşünüyorsun, yakarıyorsun, söz veriyorsun, arınıyorsun, yeniliyorsun… İlk hikâyene doğru yola çıkmalısın. Şimdiye kadar yaşadığın hayat içinde Allah’ın huzurunda tekrar yüzleşeceksin. Geçmişte yaşananları hatırlama, geleceğe yönelik yeni karar ve irade beyanını getirecektir. Tekil olarak doğduğun ve öleceğin gibi yalnız yürüyeceksin. Ama kutlu yürüyüşte; çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler, yaşlılar herkes bu niyete ve arayışa ortak oluyorlar. Yaşarken şuur hali üzerinde bulunma… Uyuklama, gaflet, sapmalara karşı zayıflık olmaz. Her an birlikte yürüyüşte olduklarının haklarını da koruyarak dönüşüm için adımlar atıyorsun. Tavaf; süreklilik ve yenilik içinde bir hayat karakteri oluşturmanın provasıdır. Her dönüşte Hacer’ül Esved’e selam veriyorsun.
Misyonunu tamamlama ve kaldığı yerden devam etme çabası içindedir. Tavaf ederken sağ omzunu açıkta bırakır erkekler. Son Elçi’nin kendilerini seyredenlere karşı dimdik ve sabit durduğunun ifadesidir. Karşı tepelerin yerlerine konulan saraylarda ve zengin Karunların ikamet ettikleri onlarca katlı binalarda oturup seyredenlere karşı onurlu yürüyüş provasını devam ettirmelisin. Onların saltanatlarının sonuna yaklaştığını göstereceksin. Onların sahip oldukları güç ile şu anda tavaf ettiğin evin sahibinin gücü arasında kıyaslanmayacak bir fark vardır. Onları yerlerinden edecek, emanetleri ehline teslim edecek bir yürüyüş nesli görevinin bilincindedir. Tavafta toprak üzerinde- ki mermer var o da toprağın özü- yürüyeceksin. Sahaya inmelisin. Ayak bastığında bu uzun ve yorucu yürüyüşü gerçekleştirecek güç bahşediliyor sana. Özünde balçık tarafını toprağa bırakarak ruhunu Allah’a yönlendiriyorsun. Ve diğer ruhlarla birlikte fıtrat devrimi gerçekleşir.
Ve yalın ayaklısın. Yalınayaklılar devrimi tekerrür edecek. Yalınayaklılar bilinçlerini yeniden inşa edecekler. Gün, onların günüdür. Tavafta cinsiyetçilik yoktur. Kadın- erkek yan yana büyük yürüyüşünü gerçekleştirmek için yan yanadır. El birliği ile dönüşüm için karar ortaya konmaktadır. Her yerde tehlike ve fitnenin kaynağı görülen kadın Allah’ın evinde gerçek değerini, kimliğini ve yaşam pratiğini bulur. Dışlama, hor ve hakir görme, değersizleştirme gibi hiçbir ameliye Allah’ın kabulü olmuyor. O ev tek yani bir. O sabit sen hareketlisin. Ama bu merkeze yöneldiğin için her daim bir olanın yanında olan sıfırların değer gördüğü bir onuma göre sıralanmıştır. Bir’in önünde olan sonsuz sayıda sıfırlar” demişti büyük 20. yüzyılın devrimcisi.
Bahçesine giriyorsun yani Hicr-i İsmail’e… Evde kısa bir misafirlik… Bahçe de engin doyumsuz nimetler… Makam- ı İbrahim’de teslim oluşun engin mükâfatını görüyorsun. Teslim oluşun karşısında Allah senin nefsini, neslini ve mirasını kendisininmiş gibi sahipleniyor. Kendi varlığının özünü keşf ettin, sırrına erdin. Sırada başka insanlar için mücadele etmek var.
Sa’y’a gireceksin… Safa ile Merve arasında büyük bir yürüyüş başlatacaksın. Hacer oğlu İsmail’in derdine derman olmak umudunu yitirmeden arayışa girmişti. Bu çabasının karşılığı olarak Zemzem’i bulmuştu. Oğlunu bu suyla hem doyuruyor, hem susuzluğunu gideriyordu. Biz yeryüzündeki hangi açlığı sona erdirmek için yola çıktık? Hangi işgali sona erdirmek için cepheye koşuyoruz? Hangi yıkımı engellemek için canımızı öne seriyoruz? Hangi cehaleti ortadan kaldırmak için hakikat bilgisini yayıyoruz? Hangi kavgayı sona erdirmek için barış dilini inşa ediyoruz? Orada yürüyen herkes sadece 4 gidiş ve 3 dönüş için sarf ettiği çabayı yeryüzündeki eşitsizlik, cehalet, açlık, zulüm ve şirki ortadan kaldırmak için ortaya koysaydı, dünya hakikat ve barışa çoktan kavuşurdu. Bırakın başka İsmail’leri kurtarmayı, kendi İsmail’lerimizi dağların ortasında terk ettik. Onlar ise yabanilere yem oldular.
Arafat… Dağılmadan sonra toplanma… Parçalanmadan sonra birleşme… Ölümden sonraki toplanmadan önce son toplanış… Ölmeden önce ölmek… Hesap vermeden önce kendi kendinin hesabını görme… Rivayet atamız Âdem ve Havva ilk günahı işledikten sonra yeryüzüne dağılmış, yolunu kaybetmiş ve tevbe ile birlikte burada tekrar bir araya gelmişler. Çoğalan, farklı kabile ve milletlere ayrılan, diller konuşan Âdemler ve Havvalar tekrar burada bir araya geliyor. Verdiği söze sadakatini yeniliyor, hesaplaşmasını yapıyor… İnsanları birbirinden ayıran, parçalayan, bölen, öldürten, zulmettiren günahlara karşı tevbe ediyor ve döndüğü mahallede, şehirde, ülkede bu söze sadık kalmaya çalışıyor. Büyük buluşma gerçekleşmiş ve tevbe edilmiştir. Şimdi yola çıkma vakti. Eve doğru yola çıkmalı. Eve dönmeli. Akşam olmaktadır. Dönüş yolculuğu başlar. Mina ve Müzdelife üzerinden Ev(Kâbe)ye dönülecektir.
Dönüş yolu her zamanki gibi yeni tuzaklarla doludur. Nefis her an kendi isteklerini dayatmakta ve vesveseler kalbi sarmaktadır. Bunlar aşılmadan eve varılamaz. Bunlar red edilerek, bastırılarak, aşılarak eve dönülemez. Çünkü en küçük bir niyet sapması ve vesveselere uyma hali insanı varmak istediği yolundan alıkoyacaktır. Nefisten ve insanlardan gelecek bu tekliflere karşı durmak ve taşlayarak onu çevresinden uzaklaştırmalıdır. O güç senin hakikat bilgisine ve salih amellerle donanarak ev varmanı istemez. Eğer bunları yapmadan eve varırsan ayrılık, bozgunculuk, kaos kaçınılmazdır. Bunun için Hacc yapanlar 4 gün boyunca bunlara karşı şuur halinde olduğunu gösterir ve taşlar onu. Kovalar, yakınlaşmasına izin vermez, konuşmasına müsaade etmez.
Nefsine karşı bu büyük engeli aşanlar saçlarını traş ederek bedeninden o niyetleri, vesveseleri üzerinden atarlar. Onun varlığına müsaade edilemez. Aynı bedende iki kalp kabul edilmez. Dışlamak, ilişi kesmek, yolunu ayırmak gereklidir.
Kurban keserek bu büyük mücadeleyi kazanmasının ve yolculuğun şükrünü eda eder. İbrahim en değerli varlığı İsmail’i kurban etmek istemişti ancak onun yerine onu sembolize eden kurbanlık bir hayvan kesmesi emr edilmişti. Sahip olduklarımızın sahibine, bizi sahip kıldığı en değerli varlıkları adamak… Ve kendini adamak… En büyük adak; kendini adamak. Adanmağın en güzel hali şehit olarak kurban olmak bunun içindir ki yücelik kazanmaktadır.
Artık arınmış, teslim olmuş, mutmainleşmiş bir halde Ev’e dönebilir. Huzur yurduna, mutluluk bahçesine, barış ülkesine, güzel sözlere, Salih amellere… Fıtratına- vicdanının sesine kulak vermiş ve hakikati bulmuştur…
Bulmak, olmak son değil… Buluş ve oluş daima sürmektedir. Her adımda, her dönemde, her yaşta bu büyük dönüşüm- değişim yaşanmalıdır. Araçları, şekilleri, yapıları yenilenerek, süreklilik içinde devam edecektir. Her an ve durumda hazır oluşta olmalıdır.
24.11.2011
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.