• İstanbul 21 °C
  • Ankara 16 °C

Semerkant Mektubu

Mustafa KARA

Akademik hayatım yarım yüzyıla  adım adım yaklaşıyor. Makale çapında ilk yaptığım çalışmalardan biri   Abdüllatif-i Kudsî  diğeri Abdullah İlâhî üzerine idi.

Her ikisi de  Batıdan doğuya giderek ;biri Kudüs’lü olup Zeynuddin Hafi’nin dergahına, diğeri Simav’lı olup Ubeydullah Ahrar’ın zaviyesine postu sermiş, tasavvufî terbiyesini tamamlamış geri dönmüştü. Birinin kabri  Bursa’da diğerinin Vardaryenicesi’nde.(Yunanistan). Bendeniz de onlarla birlikte gezmiş dolaşmıştım. Zeyniyye ve Nakşibendiyye’nin gönül yollarında.. Birinin halifesi Emir Ahmet Buharî diğerinin Şeyh Vefa. İkisi de İstanbul’da. Biri Nakşibendiyye’nin , diğeri Zeyniyyenin ilk dergâhlarını uyandırmışlardı Dersaadet’te. Buhara Bursa Bosna üçlemesi o günlerde doğdu. O gün bugün o topraklara karşı bir özlem oluştu. Sovyetler çökünce  sevgilinin memleketine doğru ufukta bir ışık gözüktü.  Umutlandım. O gün bugün fırsat kolladım.

Vuslat gerçekleşmeyince 2011 yılında kitabı yayınladım: Buhara Bursa Bosna.

Önce Türkmenistan’dan davet geldi. Aşkabat İlahiyat Fakültesi bize (Bursa İlahiyat Fakültesi) bağlı olarak 1992 yılında kurulmuştu. İki defa oraya gitmek nasib oldu. Fakat Özbekistan’a geçmek mümkün olmadı. Türk Cumhuriyetlerinin birbirleriyle ilişkileri de istenen seviyede değildi. Sonra Kırgızistan’ın Oş şehrinde kurulan İlahiyat Fakültesi davet etti. Sonra Kazakistan..Kazakistan’ın Yesi/Türkistan şehrinde Timur tarafından yaptırılan ve yüzyıllar sonra TİKA tarafından onarılan Ahmet Yesevî’nin o meşhur Türbe ve Dergâh’ının açılışını sabık cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile birlikte  2000 yılında yaptık. Zamanla  Azerbaycan/Baku’den Seyyid Yahya Şirvânî davet etti, icabet ettim. Zagatala’da kurulan İlahiyat Fakültesi’ne kadar gittim, konuşma yaptım. Fakat Buhara ve Semerkant’tan halâ ses yoktu. Daha doğrusu gelen davetler  zaman içinde çöldeki seraplar gibi kayboluyordu. Bir, üç,beş.. Soran arkadaşlara biraz da kendimi teselli etmek için “oranın büyükleri davet etmeyince böyle oluyor..Yaşayanların daveti kafi gelmiyor. Bekleyelim, büyükler davet edince bütün engeller ortadan kalkar, gideriz” diyordum. Hatta o davetlerden biri THY tarafından yapılmış idi. “Hocam, THY, Semerkant seferleri başlatıyor. Bir hafta özel misafirimiz olacaksınız, götüreceğiz, getireceğiz..”  Eyvellah dedik. Yine olmadı.

Nihayet bu yıl; 2022. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ile Semerkant Devlet Üniversitesi bir sempozyum tertipledi: Yıldırım Timur sempozyumu. Davete evet dedim ama..Tebliğin başlığı da tesbit edildi: Buhara Bursa Arasında Gönül Yolculukları.

Bekleyelim, görelim. Soranlara bu sefer şöyle diyordum. “Uçak Buhara hava alanına ininceye kadar inanmam” Evet 14 Ekim 2022 tarihinde uçağımız beş saatlik bir uçuştan sonra Buhara havaalanına indi, sonbahar sabahının erken saatlerinde.. Bursa’dan  Rektör yardımcısı Feridun Yılmaz, Doğan Yavaş, Sezai Sevim, Cafer Çiftçi, Bilal Kemikli, Asım Yediyıldız, Hasan Basri Öcalan. Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz.

 Buhara…Buhara.. İki gün Buhara’nın büyüklerine selam verdik. Bahauddin Nakşbend başta olmak üzere altın silsileye..Tarihî doku yeniden ayağa kaldırılıyor. Üzerinden Sovyetin paslı silindiri geçen bir toplum ve âbideler.. Yaklaşık yüz yıl önce Mehmet Akif’in Safahat’ta anlattığı Buhara Semerkant tesbitleri aklıma geldi.

Elliden fazla tebliğin sunulacağı sempozyumun ilk ayağı Semerkant’ta olacaktı. Oranın şivesiyle adı şöyle: “Sulton Yıldırım Boyazıd Va Amir Temur Mavzusıdagı Xalkaro Sımpozıum Samargand Bursa Anqara” Kara yoluyla oraya geçtik nar ve pamuk tarlalarından. Semerkant mütevazi Buhara’ya hiç benzemiyor. İhtişamlı  tarihî abidelerin hemen hepsi bu şehirde. Hayran kalmamak mümkün değil. Şöyle anlatayım: O eserlerin yanında bizim Yeşil külliyesi “minyatür” gibi kalıyor. Bakım ve onarım orada da devam ediyor. Dünya turizminin, UNESCO’nun merkez şehirlerinden biri. Camiler, medreseler, türbeler. Buhara’da Hz. Pir’e selam verdik burada da Ubeydullah Ahrar’a. Tabii ki Timur’a. Vasiyeti gereği Hocasının/mürşidinin ayak ucunda yatıyor. Dünyanın en muhteşem türbelerinden birinde   büyük cihangir derin bir sükünet içinde Sur’u bekliyor. Sempozyumun açılış tebliğleri aynı başlığı taşıyor: Bir Cihan İki Hükümdar. Biri Feridun Emecen’e diğeri Omonullo Buriev’e ait. Bir atasözünü hatırlatıyor: “Kırk derviş bir posta sığar iki sultan dünyaya sığmaz”

Özbekistan’ın hiç  toz kondurulmayan tarihî şahsiyeti Timur. Genelde bizde sevilmez. Biz Yıldırım’ı tutarız. Ama bilmem biliyor musunuz ülkemizdeki  tasavvuf ehlinin bir kısmı/özellikle Nakşiler  Yıldırım’ı değil Timur’u haklı görürler. Bunun bir sebebi de Timur’un  Hz. Pir’e saygı duyması ve türbesini yaptırması. Tarihî şahsiyetleri değerlendirmek kolay değildir. Ders kitaplarının verdiği “ders” her zaman doğru olmuyor.

Hediye edilmek üzere yanıma aldığım kitaplarımdan biri de Buhara Bursa Bosna. Sempozyumun açılış oturumunda  Üniversitenin rektörü Prof. Dr.  Rustam Halmuradov’a takdim ettim. Konuştuğumuz dil Türkçe ama birbirimizi anlayamıyoruz. Şive çok farklılaşmış. Araya Sovyet dönemi, Rusça ve  Kiril alfabesi de girince iş iyice sarpa sarıyor. Biz bizim şivemizle onlar da kendi şiveleriyle konuştular, tebliğlerini sundular. Sadece,  o dillere destan Medrese’de yapılan açılış oturumunda protokol konuşmaları karşılıklı olarak tercüme edildi, dinledik. Her iki dili de  iyi bilen Ali Asqarhon Kasımov’un yardımlarını unutmamak gerek.

Hızlı trenle ulaştığımız Taşkent ise yeni bir şehir. 1967 yılında meydana gelen büyük bir depremden sonra adeta yeniden yapılmış. Semerkant’a göre tarihî yapılar açısından çok zayıf. Ama başkent olduğu için gökdelenler birbiriyle yarışıyor. Türk firmaları sağ olsun! Bundan önceki cumhurbaşkanı İslâm Kerimov zamanında aramız iyi değildi. Bize kapıların açılmamasının bir sebebi de o idi. Ama üç beş senedir ilişkiler iyi. Daha da iyi olur inşallah.. Bunun işareti de son yıllarda Maturidî, Buharî.. isimleriyle açılan araştırma merkezleri: Xalqaro ilmıy Tadqıqot Markazi.

Sempozyum üç ayaklı düşünülmüş. İki gün Semerkant, iki gün Bursa, iki gün Ankara. Biz Timur’un kabrini ziyaret ettik, onlar da Yıldırım’ın kabrini. Bu vesile ile düşmanlıklar değil dostluklar kazandı. Sempozyum Yıldırım’ın türbesinin yanındaki Medrese’de  yapıldı. Bir ara Nurettin Topçu’nun Yıldırım’ın Huzurunda isimli hikayesini çoğaltıp sempozyuma katılanlara hediye etmeyi/huzurlarında okumayı düşündüm. Yıldırım Belediyesi de bastırdı. Fakat sonra vazgeçtim. Çünkü Topçu, hikayenin bir yerinde Timur’un askerleri için ağır bir ifade kullanıyordu. “Kaş yaparken göz çıkarmayalım, misafirlerimizi üzmeyelim” diye vazgeçtik.

Bursa’daki son oturumun/değerlendirme oturumunun son konuşmacısı bendeniz idi.  Semerkantlı Hazinî’nin  beşyüz yıl önce yazdığı ve İstanbul’a gelerek Osmanlı sultanına takdim ettiği Cevahiru’l-ebrâr isimli eserdeki  Türkçe düaları okuyarak hatm-i kelam eyledim.  Geçen ay basılan eserim yerli yabancı katılımcılara hediye edildi: Bursa’nın ve Balkanların Gönül Erleri.

Aslında biz Timur’a kızıyoruz, yürüyüşümüze engel, iç savaşa sebep oldu diye, ama onlar Yıldırım’a öyle kızmıyorlar. Niye kızsınlar? Zaten mağlup olmuş, işi bitmiş diye düşünüyorlar.

Bu mühim bilgi şöleninin mimarı Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi rektörü İbrahim Aydınlı. İlk teşekkürümüz ona ve “mutfak”ta çalışan yardımcılarına. İkinci olarak destekleyen belediyelere, kurumlara: Keçiören, Çubuk, Etimesgut, Bursa, Yıldırım. TİKA, TTK, YEE. Ve Bursa kanadını koordine eden Hasan Basri Öcalan’a.

Yüzyıllar boyu Buhara Bursa Bosna gönül güzergâhını açık tutanlara, nefes üfleyenlere, gönülden gönüle yol vardır hikmetinin  peşinde olanlara selam olsun!

Bu yazı toplam 166 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim