• İstanbul 14 °C
  • Ankara 18 °C

Türkçe Ezan Meselesi Ve Bir Şiir

Mustafa KARA

Bursa/Muradiye’de bulunan Mir-i Büdelâ diğer adıyla Kediler tekkesi şeyhi  Şemseddin Efendi’nin şimdi  okuyacağınız  şiiri, mühim bir olaya şahitlik etmektedir.

 Bilindiği gibi ülkemizde  II. Meşrutiyet döneminde başlayan Türkçe ibadet-Türkçe ezan tartışmaları Cumhuriyet döneminde uygulama alanı bulmuştur. Uzun tartışmalardan sonra  ezan, 1932-1950 yılları arasında 18 yıl Türkçe olarak okunmuştur. Allahu ekber Allahu ekber … şeklinde değil de Tanrı uludur Tanrı uludur.. biçiminde  icra edilmiştir. Tek parti döneminin baskıcı rejimi sebebiyle ilk on sene buna güçlü bir itiraz da ol(a)mamış özellikle şehirlerde –kerhen de olsa- uygulanmıştır.  Yıllarca Ulucami’de müezzinlik yapan Bayram Sarıcan’dan şu hüzünlü hatırayı duymuştum: “Minareye çıkar önce hafif bir sesle ezanı orijinal diliyle okur daha sonra yüksek sesle Türçe ezanı okurdum”

1945’den, yani ikinci dünya savaşından sonra dünya şartları değişmeye başlayınca ülkemizde de bazı “şey”ler değişmiştir. 1946 da tekrar başlayan çok partili hayatla birlikte din ve vicdan hürriyetinin bazı unsurları yeniden tartışmaya açılmıştır. İmam Hatip mektepleri, okullarda din dersleri,  İlâhiyat fakültesi, bazı türbelerin ziyarete açılması gibi konularla birlikte dinî neşriyat da çeyrek yüzyıllık bir aradan sonra tekrar gündeme taşınmıştır.

17 Haziran 1950

 14 Mayıs 1950 seçimlerinden sonra Adnan Menderes’in kurduğu hükümetin ilk işlerinden biri, Ezanı aslına döndürmek olmuştur. Bu karar ülkede büyük bir heyecan yaratmış  sözkonusu kararın Ramazan’ın başladığı güne rastlaması ise ayrı bir tecelli olmuştur.

İşte  1925 yılına kadar adı geçen tekkenin şeyhi , daha sonra yakınındaki Kocanâib camii imamlığı yapan  Şemseddin Efendi’nin  bu şiiri  o günlerin hatırasını  , heyecan ve sevincini aksettirmektedir:

 

Nûr-i Kur’ân açarak dîn râhımızı,

Asumân aks eyledi dil râhımızı.

Titreten tekbir ile cângâhımızı,

İsm-i zâtıyla duyup Allah’ımızı.

Buldu ol yüce ezan dilhânımızı.

 

Gasp olur mu şem-i hurşîd-î ilâhi,

Eyle bir teftîş ziyâ-î nûr-i mâhı.

Böyledir bu hikmet-î âlem kemâhı.

Âlim-ül esrârdı ol emrin penâhı.

Buldu ol yüce ezan dilhânımızı.

 

Bâg-ı cennetten gelen nûr-î hilâldir,

Hem safâ-î tab’a mümkin zernihâldır.

Yakdı kandil her minâre bî-zevâldır,

Korkma bu da’vet Resûl-i Zülcelâl’dır.

Buldu ol yüce ezan dilhânımızı.

 

Matla’ından nurla doldu ramâzan,

Bahr-i hikmet mevc urup doldu cihân.

Da’vet etti ahsen-î savt ile Rıdvân,

Mest olup bir dem işittik savt-ı cânân.

Buldu ol yüce ezan dilhânımızı.

 

Câm-i destinde tutup da dinle hürrem,

Dem-i halvethâne-i aşk al da bir dem.

Nûş edip iftârına bir ayn-ı zemzem,

Zahm- i kalbe eyle anı şimdi merhem.

Buldu ol yüce ezan dilhânımızı.

 

Mevc urup deryâ-yı envâr- î İlâhî,

Çün temessül etti vahdet cilvegâhı.

Bahr-i ihsan nûra gark etti bu mâhı,

Hem emânet oldu âdemde vicâhî.

Buldu ol yüce ezan dilhânımızı.

 

Cilve- î lutfu görüp de anla kahrın,

Nûra gark etmek için üftâde-zârın.

Ol kûsûf- î canda istişkaakı devrin,

Zevki rûh tecdîdidir bu safha seyrin.

Buldu ol yüce ezan dilhânımızı.

 

Ehl- i temkin ol, tecellî eyler elbet,

Kıldı dermân ol tabîba verdi nusret.

Vâkıf- î arz- î senâ ol bunda hikmet,

Korkma kopmaz böyle canlarda kıyâmet.

Buldu ol yüce ezan dilhânımızı.

 

A’zam-î eltâf-ı ‘âli hikmetinden,

Bir ışık hâlinde ayn-î rahmetinden.

Yıkanıp nûr ile dâmen ismetinden,

Şükrü izhâr eyle Şemsî kısmetinden.

Buldu ol yüce ezan dilhânımızı.

  

Bu yazı toplam 334 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim