Moderatörlüğünü Dilara Özdoğan'ın üstlendiği söyleşide gençlerin sorularını cevaplayan Necip Tosun, edebiyat dünyasının kapılarının kimin tarafından açıldığının şaşırtıcı olduğunu belirterek sözlerine başladı.
Kendi edebi serüveninin Mavera dergisinin kapısını çalması ve Cahit Zarifoğlu'nun ona kapıyı açmasıyla başladığını dile getirdi.
Edebiyat dünyasına adım atan Tosun, yazılan yazıların ve ortaya çıkarılan eserlerin dilin rolünün önemine değindi. Söyleşiye başlarken Zarifoğlu'nun ilk tavsiyesi olan sözlük okumanın eserler üzerindeki etkisini vurgulayan yazar, Türk dilindeki sözcüklerin günümüze kadar ne kadar azaldığından bahsetti.
Edebiyat tarihine geçmiş yazarların anlaşılmadığı için kötü eleştiriler aldığını ifade eden Tosun, bazı yazarların ise eserlerini bilerek şifreli bir şekilde verdiğini söyledi. Bir yazarı sadece eserleriyle değerlendirmenin mümkün olmadığını belirten yazar, onu tanımak için tüm hayatını görmek gerektiğini vurguladı. Günlük ve mektupların da yazarları tanımanın önemli bir yolu olduğunu dile getirdi.
Necip Tosun, çoğu Türk yazarının günlük tutmadığını üzülerek belirtirken, çeviri kitapların duyguların aktarımı boyutunda şairler tarafından yapılmasının daha doğru olduğunu düşündüğünü ifade etti.
Söyleşide "Sanat öğrenilebilir ve öğretilebilir mi?" sorusu da gündeme geldi. Bu konuda kendi yazı hayatından ve disiplininden örnekler veren yazar, sanatın öğrenilebilir bir şey olduğunu belirtti. Aynı zamanda sinema hakkında sorulan sorulara da yanıt veren Tosun, bir süre yardımcı yönetmenlik yaptığını ve izlenecek olan filmin yönetmeni ve senaryo yazarı konusunda seçici olunmasını tavsiye etti.
Programın sonunda hediye takdimi ve toplu fotoğraf çekimi yapılarak söyleşi son buldu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.