• İstanbul 15 °C
  • Ankara 21 °C

Veda Geceleri

Mustafa KARA

YAKUP KADRİ’NİN İTİRAFLARI

Osmanlı  döneminde doğup yetişen , Cumhuriyet  yıllarında yazıp çizmeye devam eden insanların hayatlarında çok değişik “renk”ler ve “dalgalanma”lar vardır. 1920’li yıllarda din ve kültür hayatında yapılan köklü değişiklikler bu insanların bir kısmını devre dışı bırakırken bir kısmını da muhalefet saflarına sürüklemiştir. Üçüncü gurup ise yeni  değişim ve dönüşümlere  ayak  uydurmaya çalışmış  “eskiyi unut, yeni yolu tut” sloganına bel bağlamıştır.

Bunlardan biri de 1889 Kahire doğumlu olan, çocukluğu Manisa’da, gençliği İstanbul’da geçen, Cumhuriyet döneminde daha çok romanlarıyla (Nur Baba, Kiralık Konak, Yaban…) tanınan  Yakup Kadri Karaosmanoğlu’dur. (ö. İstanbul 1974)  Aşağıda okuyacağınız  ve İstanbul’un Batı’lı emperyalistler tarafından  işgal günlerinin  Ramazan’ında  kaleme alınan  103 yıllık yazı yukarıda ifade edilen  sosyal ve ruhsal gerçeklerle yakından  ilgilidir.

*

RAMAZAN’A  VEDA

“Ramazan gidiyor. Eski padişahlarımızdan birinin dediği gibi “Senenin on bir ayı hasreti çekilen” bu kısa gufran devresi, bu sefer kimse farkına varmadan nihayete eriyor. Dün gece minarelerden “Elveda” sesleri duyuldu. O zaman anladım ki mübarek ayın sonundayız.

Çocukluğumda Ramazanın yirmisinden itibaren beni garip bir hüzün kaplardı. Oyunlarıma bir neşesizlik, çalışmalarıma bir isteksizlik gelirdi. Her sabah yatağımın içinde kalbimde bir derin acıyla uyanırdım ve kendi kendime “Bir daha gitti, bir gece daha gitti. Bugün yirmi beşi, yarın yirmi altısı, öbür gün…” daha ziyade sayamazdım. Bu bana yakınımdan birinin öleceği günü hesap etmek gibi müzlim ve acayip görünürdü. Vakıa bir zamanlar salih, abit müslüman evlerinde Ramazanın son günleri bir hastanın sekerât (son) demleri gibi müellimdi.(üzüntü vericiydi) Herkeste sanki aile rüesâsından(büyüklerinden) biri ölüm döşeğine yatmış gibi bir his hasıl olurdu. Teneffüs edilen havada mukaddem bir yas kokusu sezilirdi. Ve camilere gidilip ağlanırdı. Oraları hüzün ile taşan gönüllerin alabildiğine boşandığı yerlerdi.

Hiç unutmam bir gün -Ramazanın sonlarına doğru idi- evimizin yakınında bir küçük camiye gitmiştik. Beyaz sakallı küçücük bir ihtiyar hoca vaaz ediyordu. Cemaat çok değildi. Fakat kürsünün etrafı pek samimi bir halka ile çevrilmişti. Vaizle samiler (dinleyenler) âdeta tatlı bir hasbihâle (sohbete)dalmış gibiydiler. Beyaz sakallı hoca diyordu ki:

-Ey din kardeşlerim! İşte Ramazan-ı şerifin sonuna eriyoruz. Mübarek ay bizi terk edip gidiyor. Fakat bana öyle geliyor ki, o bu yıl bizden küskün ve muğber(kırgın) ayrılıyor. Zi­ra bu yıl geçen yıllardan daha çok günah işledik. Gelecek yıl günahlarımız daha ziyade artacak. Zira devirler deği­şiyor. Devirlerle beraber gönüller de değişiyor. Gitgide he­pimizden Allah korkusu kalkıyor. Peygamberin emrine itaat azalıyor. Birtakım bidatler (yanlış dinî davranışlar) eski âdetlerin yerini tutuyor. Ahkâm-ı Kur’aniye yerine birtakım batıl kitaplara itikat ediliyor. Gençlerimizde ulü’l-emre(yöneticilere) itaat kalmadı. Büyüklerimizin kalbinde sıdk ve hulûsdan,(samimiyetten) şefkat ve mer­hametten eser yoktur. Ey din kardeşlerim, günahlarımız başımızdan aştı. Mübarek ayın huzur-ı Rab’de bizim için şefaate yüzü kalmadı. Vay hâlimize, vay hâlimize!

Devamı: https://www.insaniyet.net/veda-geceleri/

Bu yazı toplam 357 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim