“Yeni Ankara kadim ve gerçek Ankara’nın inkârı üzerine kurulmak istenmiştir.”

“Ömrüm Ankara Bir Ankara Şehrengizi” kitabının yazarı Doğan; Ankara’nın tarihi, kültürü, coğrafyası ve sosyolojisi hakkında Mehmet Önder Karakaş’ın sorularını cevaplandırdı.

23.06.2020 tarihinde TYB'nin instagram hesabından canlı olarak yayınlanan söyleşide konuşan Doğan, Ankara’nın Anadolu’nun tam ortasında olması sebebiyle tarih boyunca coğrafi açıdan çok önemli ve merkezi bir şehir olduğunu belirtti.

Köklü bir şehir olan Ankara’nın bir itibar suikastine maruz bırakıldığının altını çizen D. Mehmet Doğan, Ankara’nın Frigler ve Roma dönemlerinde de mühim bir merkez oluşunun yanı sıra Bizans-Arabistan ticaretinin de kavşak noktalarından biri olduğunun altını çizdi.

Selçuklular döneminde Ankara’nın şehzade sancağı vazifesi görmüş olduğunu vurgulayan Doğan, tüm bu tarihî süreçler sonucu ortaya çıkan medeniyet ve kültür mirasının soyut ve somut görünümlerinden bahsetti.

Bir dönem Ankara’yı ahi şeyhlerinin yönettiğini ve şehirde ahilik kültürünün yakın zamanlara kadar hâlâ izlerinin silinmediğini söyleyen Doğan, ekonomik anlamda tiftik keçisinin Ankara’yı önemli bir merkez kıldığını ve bunların yanı sıra Ankara’nın güçlü halk kültürü, mûsıkî ve sivil mimari merkezi olduğunu belirtti.

“Ankara’nın kent olmasını istemem.”

Batı Türkçesinde “kent” kavramının esasen “köy” demek olduğunu ifade eden D. Mehmet Doğan,” Ankara’nın kent olmasını değil şehir kalmasını isterim. Yapılacak kültürel, sosyal, mimari çalışmalarla Ankara’nın kadim kültür mirasının güçlendirilmesi gerekir.” diye konuştu.

 “Yeni Ankara kadim ve gerçek Ankara’nın inkârı üzerine kurulmak istenmiştir.”

Cumhuriyet’ten sonra oluşturulan “Ankara önemsiz bir yerdi, başkent yapıldıktan sonra yoktan var edildi” iddiasının saçma olduğunun belirten Doğan, yeni Ankara’nın, kadim Ankara’nın inkârı üzerine kurulmak istendiğinin altını çizdi.

Kadim Ankara’nın, mütevazı, iddiasız ama esaslı bir kültür ve medeniyet merkezi olduğunu belirten Doğan, şehrin Anadolu’nun manevi mimarlarından Hacı Bayram-ı Veli ile bütünleştiğini, Osmanlı devletinin kuruluşunda ve İstanbul’un fethinde oynadığı önemli rol ve Milli Mücadele’nin merkezi olmasının Ankara'yı öne çıkardığını söyledi.

Kadim Ankara’nın, camiler ve mescidler şehri olduğunu, yeni bir Ankara meydana getirmek isteyenlerin mabedsiz şehir kurmak iddiasıyla şehir kimliğini yok saydıklarını, bu sapmanın 1950’lerden itibaren düzeltilmeye çalışılarak köklü ve modern şehir kimliğinin oluşturulmasına önem verildiğini belirtti.