• İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C

2016 Yılının Son Yazısı

M. Ali ABAKAY

Gittikçe yaşlanıyoruz, farkında mıyız?

Yazabilmek üzerine düşündüğüm notlarıma baktığımda nelerden bahsetmemin gerektiği hususunda endişelerim oldu.

Yazacağımız bir makaledir, bir gazetenin köşe yazısıdır veya kendimizle muhasebemizdir, nihayetinde.

Alışılagelmiş şekilde her senenin sonunda kaleme aldığımız bir yazı.

Biz, dünya siyasetine göre yazılarımızı şekillendirmediğimiz için, olaylardan-savaşlardan-ihanetlerden bahsetmiyoruz.

Gittikçe yaşlanıyoruz, farkında mıyız?

Biz, anlı-şanlı-ünlü bir yazar veya şair değiliz, aldığımız ödülleri ele alarak, bize ödül verenleri göklere sığdıralım.

Biz, dergilerde sık sık görünenlerden olmadığımız için yazdığımız dergiler bir elin parmağını geçmez.

Biz, taşrada yaşayanlar olarak, çıkan kitabı, dergiyi ay geçtikten sonra okuruz.

Biz, fuarlara-festivallere sık sık katılmayız, yazdıklarımızla.

Biz, yolu sık sık İstanbul’a, Ankara’ya düşen değiliz, edebiyatın ve sanatın dahi kültürün konuşulduğu mahfiller hakkında söz edelim.

Gittikçe yaşlanıyoruz, farkında mıyız?

Bize imzalı şekilde hiçbir kitap gelmez, yazarından, şairinden.

Biz, dünyada olanı ve biteni, sizin gibi takip etmeye çalışırız, iletişim araçlarından.

Bize uğraştığımız alanlarla ilgili bir konferans verme teklifi gelemdi, bu güne kadar.

Bizim katıldığımız sempozyumlar eşin dostun isteğiyle veya bulunduğumuz yere yakın oluşuyladır.

Gittikçe yaşlanıyoruz, farkında mıyız?

Biz, doğrusu yazarken ve çizerken sadece sorumluluk gereği, duyduğumuzu-hissettiğimizi dile getiririz.

Biz, bize söyleneni değil, ancak yazdığımızı yazarız.

Biz, 2016’nın nasıl geçtiğini, on iki ay ya da elli iki haftadan mürekkeb,  üç yüz altmış beş gün altı saatten oluşan bir seneyi kısacık yazıda yorumlayamayız.

Biz, ikide bir kendisinden görüş alınmak üzere televizyon kanalları arasında mekik dokuyan değiliz.

Biz, ulusal gazetelerde yazmadık, yazdıklarımızı yazacaklarımıza emsal düşüncesiyle gazetelere göndermedik.

Biz, kendi halimizde insanlarız.

2016 Senesi, nasıl geçti?

Tarihe düşülen notlara bakıldığında gözyaşı-ihanet-katliam etiketli birçok olayın olduğu görülür.

İnsanın bu yüzyılda bunca vahşetle yüzleşmesinin sebeplerini irdelemek, ancak eserlerinde olur, yazarların.

Bize sorulacaksa insanlığın nevş û nemâ bulduğu söylenen bu yüzyılda teknolojik üstünlüğün kimi zaman ölümden başka bir şey getirmediğini söyleyebiliriz.

Biz, gördüklerimizin tanığı olarak, yapılanların şahidi sıfatıyla medeniyete düşman olanların, inançtan dolayı tahammülsüzlüğün, vahşi kapitalizmin ve bunu varlıkları için destekleyenlerin hiçbir zaman muvaffak olamayacağını söyleriz.

2016’da hiçbir şekilde bahis oyunu oynamadım, oyuna gelmemek için AVM Kapılarından yaptığım giriş sayısı beşi bulmadı. Mahalle bakkalından, semt pazarından alışverişimi yaptım.

2016’da yayınlanmış makalem olmadı, günlük ceridelerde. Böyle bir endişe de taşımadım, açıkçası.

Dergilerde görünmedim, bilerek.

Kendi halimde bir insan olarak, vatandaş olarak, içimi döktüğüm köşemde sadece yazdıklarımı okuyan insan sayısıyla mutlu olmaya çalıştım.

Gittikçe yaşlanıyoruz, farkında mıyız?

2016 Nasıl Geçti?

Ömrümüzden düşen takvim yaprağında, dünya hayatımızın sermayesi olan yaşamdan tükenen yüzlerce günümüz oldu.

İki günümüzün birbirine benzememesine çalıştık.

Bana sorulsa cevaben bunu söylerim.

Başka yazılacak ne var?

İnsanlar, bir birini sevsin, kardeşçe yaşamalarını isterim.

Bu milletin, milyonlarca insanın birliğinin, beraberliğinin sürmesi karşısında duyduğum sevinci dile getiririm.

Gittikçe yaşlanıyoruz, farkında mıyız?

Hayatımızda yer vermekten kaçındığımız kitapla içiçe bir yaşam geçirmediğimiz sürece kitapta yer alanlara uymadığımız müddetçe sefaletin ve rezaletin diz boyu devam edeceğini söylemek isterdim.

Hesap gününde hesabın eksik kabul edilmediğinin şuuruyla donatılmış bir yaşama, yaşamın içinde olduğu ömre, ömrün isim olduğu hayatın endişesi içindeyiz.

Gittikçe yaşlanıyoruz, biliyoruz.

Yaşlandığımızın gereği olan tecrübeyi, gençlere miras bırakma derdimiz var mı?

Biz, bunu kendimize dert etmiş olanlar olarak, başkasının ne övgüsüne ihtiyaç duyarız ne sırtımızı sıvazlamasına.

Gittikçe yaşlanıyoruz, ölmenin mukadder olduğunu unutmamalıyız.

Sahi 2017 geride kalırsa ve biz, emaneti sahibine teslim etmesek, kararımız değişecek mi?

O, her şeyi bilendir, işitendir, görendir. 

Bu yazı toplam 802 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim