Ey Can!…Dünya hayatımda çektiğim acıları dışa vurmayalı, saçımın rengi yerini şahikası karla kaplı dağların görüntüsüyle müsavî oldu. Çektiğim kahır dolu seneler, kalabalıklarda kimsesizliğimize şemsiye kesilirken, kapımızı bâd-ı sabadan gayrı açan olmadı.
Ey Can!…Bir güzele vurulmuşluğumuz, bizi el-âleme şahsımızı meczup halde gösterirken, şikâyetimiz ayyuka çıkmadı. Güzelin güzelliği katlimize ferman olurken, halinden sitem etme hakkına sahip olmayan biz, her şeyi kabullenirken, durumumuza bakıp gülenlerin ahvaline dair akıttık gözyaşımızı bağrımıza.
Ey Can!…Adalet-hukuk-hak üçgeninde herkesin bir kısmı, emanet ehli olmamasına rağmen el üstünde tutulurken, itirazlarımıza siyasetin cilvesi diyenlerin adaleti-hukuku-hakkı oturtacak bir yer bulamamanın acizliğine tebessüm ettik, bedduada bulunmadık, insan olarak. İstediğiniz mevkiî ve makam ise, saltanat ise kendimizi bundan uzak tutmaya çalıştık. Ağlayışımız elimizi Mevlâmıza açarken söz konusu oldu, düşmanlar sevinmesin, istedik.
Ey Can!…Hayatı yaşamanın gayesini idrak eden biz, esvabın pahallısını reddettik, mekânların ihtişamlı olanlarını elimizin tersiyle ittik, bizim medeniyetimize ait olmayan yaşantıdan Rabbimize sığındık ve istediğimiz gibi bir hayatı sürdüremesek bile, ebedî hayatın varlığının bize yeterliliğine iman ettik.
Ey Can!…Dünyada yalancı cennetlerde yaşayanların nefislerine söz geçirmemesine alıştık, alıştırıldık gibi. Aç kaldık, kapılardan kovulduk, hor görüldük, insan olmadığımıza hükmedildi, bir zamanlar. Giyimimize-kuşamımıza ve dolayısıyla değerli olan her şeyimize dil uzatanlar, kendilerinin muktedir olduğunu söylerken, ellerimiz havada yorgun durdu, geceler boyunca. Gözyaşımızı akıtmadık mı, gizli gizli içimize?
Ey Can!…Tâif’te taşlananın, kovulanın, hor görülenin yanında çağdaş acı çekenler olarak biz, ikinci sınıf insan konumuna bile layık görülmezken, affedenin, hayra kapı açanın olduğuna inandık ve bugünlere gelmedik mi?
Ey Can!…Aç olanın doyurulması gerektiğini, açıkta olanın başını bırakacak bir barkının olmasının şart olduğunu, dünyaya gelen her insanın yeryüzü nimetlerinde hakkı olduğunu, onu dünyaya gönderen gücün, rızkını beraberinde gönderdiğini söylemedik mi? Zulme rıza göstermenin zalimlik olduğunu belirtmedik mi?
Ey Can!…Haksızlık nerede ve kimler tarafından yapılırsa yapılsın mazlum insanın acılarını paylaşmadıkça, onların sıkıntısını elimizle düzeltmesek dilimizle düzeltmemizin gerekliliğini belirtmedik mi?
Ey Can!…Gücümüz yetmediğinde kalbimizden buğzetmenin imanın en zayıf noktası olduğundan haberimiz yok muydu? Kötülükten sakındırmanın iyiliği emretmenin iman etme gereğimiz olduğunu, bunu kabul etmenin şahsa ait bir meziyet olduğunu kim bilmiyordu?
Ey Can!…Ayrışmanın, çözülmenin kimseye bir fayda vermediğini, bir arada oldukça kuvvetin varlığının söz konusu olduğunu, tevhidin gerekliliğini ifade etmedik mi?
Ey Can!…Birbirine kenetlenmenin, haklı iken güçlü olmadıkça kişiyi daima zor durumlarla karşı karşıya getireceğini, tarihte eskiyen yapraklara bakarak anlatmadık mı?
Ey Can!…Dünyada muhteris olanların kimi zaman şirke düştüğünü, şirke düşmenin küfürle eş olduğunu bilmediler mi, halka en olmadık sıkıntılar yaşatarak, sadece kendi egemenliğini sürdürme adına Kardeşi kardeşe kırdırtanlar? Tarihte kanın oluk oluk aktığını gövdeler üstünde baş bırakılmadığını bilmeyenler mi var?
Ey Can!…Dünyayı Yaradanın dünya işine karışma hakkını dondurduklarını söyleyenler, kendi kendilerine yürüttükleri hayat mecrasında ortaya çıkan olumsuzluklar karşısında sitem hakkı var mı?
Ey Can!…Bugün yeryüzü üzerinde katliamlar devam ederken, masum insanlar hayatını kaybederken, binlerce senelik medeniyeti ortadan kaldırmaya ahdetmiş olanlar, istedikleri saltanatlarının sürmesi için, bu zalimliklerini hangi isimlerin ardına gizlenerek sürdürecek?
Ey Can!…Ağlayışımız, insanlığın çektiği acıların son bulması için, duadır.
Ey Can!…Ağlayışımız, hakkı gasp edilen insanların ah u enînidir.
Ey Can!…Ağlayışımız, zulmetin yerini aydınlığa terk etmesi içindir.
Ey Can!…Ağlayışımız, dünyanın dört bir yanında dinmesini istediğimiz acıların son bulması içindir.
Ey Can!…Ağlayışımız, dünyalık peşinde olup, bunu Hakk adına yaptığını söyleyen insanların öze dönüşü içindir.
Ey Can!…Ağlayışımız, özünü kaybettiğini kabullenmeyen, haliyle hareketi ile insanlık için yüreği yanması gereken insanların mevkiî-makam ile huy değiştirmesinden duyduğumuz acılar içindir.
Ey Can!…Ağlayışımız, kadını zelîl hale getirenlerin bu suçu inanca yıkmasınadır.
Ey Can!…Ağlayışımız, kendi seküller anlayışları içinde çok kazanma için her şeyi mubah görenlerin kirlettiği insanlık vicdanının gittikçe kararmasınadır, merhamet duygularının yerini kine-öfkeye bırakmasınadır, kardeşin kardeşe düşman kılınmasınadır, insana değer verilmemesinedir, erdeme saygı gösterilmemesinedir, hakk ve hukuk adına işlenen cinayetleredir, insanlığın göz göre göre kimilerinin rahatı için halen köle olarak tabiî tutuldukları muameleyedir, zorbalığadır, dünyada ilahlık taslayanların ölümlü olduklarını bile bile yaptıkları firavunluğadır, emredilmemize rağmen gereğini yapmadığımız inancımızın yine kendimiz tarafından suçlanmasınadır, her kötülüğe meyilli olanların ahlâksızlığınadır, yeryüzünü ifsad edenlerin insanlığa saldıkları korkunun yansımasınadır, dürüstlüğün yerini yalana, emniyetin yerini hırsızlığa, adaletin yerini zalimliğe, merhametin yerini zulme bırakılmasınadır, aynı coğrafyada insanların birbirine düşman kılınmasınadır, aydınlık dururken karanlığa koşmayadır, fitnelerin insanları düşürdüğü durumlaradır, insanlığın açlıkla terbiye anlayışınadır, modernitenin teknolojik üstünlüğünün ilahlaşmış biçiminedir, zorbalığın her şeklinedir, İlahî olanla hareket ettiğini beyan edip Hakk olanın kurallarının çiğnenmesindedir., kendi inancına mensup olanları savunup, başka inançtan olanları yok saymayadır, kırk katır mı kırk satır mı diyerek aba altından sopa göstererek varlıklarını sahip oldukları güce dayandırıp, insanlığı susturmayı marifet bilenleredir, hileyle yalanla kandırılarak yüz üstü bırakılanlaradır, dünyevî düşünmekten başka bir işi olmayanlaradır.
Ey Can!…Ağlayışımız böyle iken kalabalıklarda kimsesiz bırakılan bizim, kendi ağlayışımız dahi engellenmek istenirse, istenmektedir, gözyaşımızı bağrımıza akıttırmak da mı suç teşkil edecek, global dünya düzeninde?
Ey Can!…Ağlayışımız sebebiyle yeşerecek, suyunu göz yaşından alan çiçek, hüzün kokmayacak mı? Rengini insan kanının toğrağa akıtılmasından alan gülün rengini sevmenin suç teşkil ettiği, hangi sistemde yargılanmayı gerektirir?
Ey Can!…Ağlayışımız, Rabbine kulluk anlayışını gereği gibi yerine getirmek içinse başkasının rahatsızlığı bizi nende bağlamaktadır?
Ey Can!…Kendi iç dünyamızda kurduğumuz hayallerin bile suç teşkil edebileceği zaman dilimlerini yaşayanlar olarak, ortaya konanların hangi zümreyi, zümreleri mutlu etmek için düşünüldüğünü bilmeyen var mı?
Ey Can!…Önce can sonra canan anlayışının sakıtlığını dile getirenler, canan için canından vazgeçerken neyi hedeflemektedir?
Ey Can!.. Dünya hayatını hiçe sayanlara, esas hayatın ebedî olan olduğuna iman edenlere en olmadık hakaretleri reva görenlerin merhamet edilmeye hakkı var mıdır? Merhamet etmeyene merhamet edilmeyeceğini bilenler olarak, hangi derdimize merhem olanları etrafımızda bulduk, en sıkıntılı zamanlarımızda? Rabbim!.. Bizi bize bırakma!.. Razık olan sensin, Kahhar senin sıfatındır, Rahiym senin sıfatındır, Celâl senin sıfatındır, Rahman senin sıfatındır.
Ey Can!..Yeryüzünde gadre uğramış olanların yanında olmak suç teşkil ediyorsa duruşumuz, senin rızana karşı çıkmamak, insan ve kul olmanın gereğidir, tavrımız. Dilini bilmediğimiz, inancını bilmediğimiz, farklı coğrafyalardaki insanların da yanındayız, gönlümüz. Onlar için yapacağımız son çare duadır, bilmektesiniz. Dualarımızı geri çevirmeyeceğini bilmekteyiz.
Ey Can!…Onların nasıl bir sarsılışla sarsılacaklarını, saraylarının yıkılacağını, saltanatlarının sona ereceğini müjdeleyen Kitabı’na iman edenler olarak, bizi omuzlayamadığımız yüklerin omuzlayıcısı kılma!..
Ey Can!.. Ağlarken gözyaşımızı bağrımıza gizli akıtırız. Biz, serden de candan da vaz geçerken, sitemimiz bizi anlamayanadır, bizi kendisinden bilmeyenedir, acılarla olgunlaşan yüreğimizde olanı bilmekten uzak dostlaradır, sadece kendilerini bilip, başkasını tanımayanadır, hayatın manasını kavramayanadır, doğrulukla sınanma dururken bizi ateşlere atanadır, birlikten beraberlikten yana olmamıza rağmen bizi düşman bilenedir, iki günlük dünyada ölümü düşünmeyenedir, biz sıkıntılar içindeyken bizi ifrad ve tefrit arasında med-cezirler yaşayıp kendince yok bilenedir.
Ey Can!.. Rabbimize el açtık, O'ndan yardım bekliyoruz, O'ndan derdimizin dermanı bulunmaktadır. Biz, ancak böyle imtihan edilirken, hatalarımızın affını niyaz ederiz. Biline ki biz, sadece ve sadece doğrunun takipçisi, yanlışların uzağında, Hakk olanın yanında, kötü olanın karşısında, var olmayı doğru buluyoruz. Biz, sadece ve sadece Rabbına kulluk etme bilinciyle ömrünü yaşayanlar olarak, bizi insanlığa düşman gösterenleri sadece ve sadece Sana şikâyet ediyor, senden yardım istiyoruz. Bizim sahibimiz sensin, başkası değil. Umudumuz sensin, ötekiler değil. Biz, senin ipine sımsıkı sarılıyoruz, senden yardım talep ederken, başkasına kulluğu, cehennemin açılan kapısı biliyoruz.
06.10.2013
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.