• İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 22 °C
  • Konya 18 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 20 °C
  • Trabzon 22 °C
  • Gaziantep 16 °C
  • Bolu 16 °C
  • Bursa 17 °C

Başbakan Davutoğlu’nun Açıkladığı İş Güvenliği Eylem Planı İş Kazalarında Yeni Bir Yaklaşım Olabilir Mi?

Başbakan Davutoğlu’nun Açıkladığı İş Güvenliği Eylem Planı İş Kazalarında Yeni Bir Yaklaşım Olabilir Mi?
Ülkemizde ölümlü iş kazalarında artış yaşanmaya devam ediyor. 13 Mayıs’ta Soma’da meydana gelen iş kazasında 301 madencinin ölümü ülkemizi yasa boğmuştu.
tarkanzengin1hd

Ülkemizde ölümlü iş kazalarında artış yaşanmaya devam ediyor. 13 Mayıs’ta Soma’da meydana gelen iş kazasında 301 madencinin ölümü ülkemizi yasa boğmuştu. O dönemde toplumun tüm kesimlerinde iş kazalarına ilişkin bir duyarlılık oluşmuştu. İş kazalarının önlenmesinde duyarlılığın üst noktalarda olması önemli bir unsurdur. Ancak bir süre sonra ülkemizin gündemi değişti ve iş kazaları gündemden düştü. Bir inşaat kazasında 10 işçimizi kaybetmemiz dikkatlerin yeniden iş kazalarına odaklanmasına neden oldu. 6 Eylül’de Mecidiyeköy'de Torunlar Holding'e ait yapılan rezidans inşaatında işçileri taşıyan asansörün zemine çakılması sonucu 10 işçi hayatını kaybetti. Bu olayın ardından Başbakan Davutoğlu önemli açıklamalar yaptı ve Çalışma Bakanlığında sosyal taraflarında katıldığı bir toplantının ardından “İş güvenliği eylem planını” açıkladı. Bu eylem planına ilişkin çalışmalar sürerken Karaman-Ermenek’ten üzücü haber geldi. 28 Ekim günü Has Şekerler Maden ocağında su baskını sonucu 18 işçinin mahsur kaldığı öğrendik. Özellikle torba kanunla maden çalışanlarının 8 saat günlük çalışma süresi 6 saate indirildi ve maden ocaklarında çalışanlarına en az iki asgari ücret verilmesi düzenlemesi yapıldı. İşçilerin mahsur kaldığı maden ocağında yemeklerin ve servislerin kaldırılması ile ücretlerinin yaklaşık üç aydır ödenmiyor olması yapılan bu düzenlemelere karşı işverenlerin acımasız karşı önlemleridir. Çalışanların emeklerini sömürme üzerine kurulu bir çalışma hayatı bu kazaların en önemli nedenleridir. Yasal tüm tedbirler alınmasına rağmen hala bu faciaların yaşanıyor olması bizleri yeni eylem planları yapmaya zorlamaktadır. Bu çerçevede Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 12 Eylül’de açıkladığı iş güvenliği eylem planını ülkemizde yaşanan iş kazaları çerçevesinde değerlendirmeye çalışacağız.

Ülkemizde son yıllarda iş kazalarında artış olduğu dikkat çekmektedir. Özellikle büyüyen inşaat sektörü ölümlü iş kazalarında ilk sırada yer almaktadır. İş kazalarıyla ilgili son resmi veri 2012 yılında yayınlanmıştır. Resmi verilerin son beş yılı esas alındığında en az iş kazası62 bin 903 sayısıyla 2010’da, en çok iş kazası ise 2012’de 74 bin 871 olarakgerçekleşmiştir. Ancak ülkemizde resmi verilere yansımayan çok sayıda iş kazasının olduğu bilinmektedir. Yaşanan iş kazalarının ölümlü olmasında son beş yıl esas alındığında en fazla ölüm 1700 kişiyle 2011’de, en az ölümlü iş kazası ise 744 kişi ile 2012’de gerçekleşmiştir. Resmi verilere göre 2008’de 865, 2009’da 1171 ve 2010’da 1444 kişi iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. Son beş yıl içinde en fazla iş kazası 2012’de gerçekleşmesine rağmen en az ölümlü iş kazasının yine 2012’de gerçekleşmiş olması dikkat çekici bir sonuçtur. Ölümlü iş kazalarının 2011’de 1700 kişiden, 6331 sayılı yasanın çıktığı 2012’de yüzde 56 azalarak 744 kişiye düşmesi yeni yasanın etkisi olarak değerlendirilebilir. Ayrıca yasa taslağının yasalaşması sırasında iş sağlığı ve güvenliğinin sosyal tarafların ve kamuoyunun gündeminde olmasının etkisi de ölümlü iş kazalarının azalmasında önemli bir faktördür. Son iki yılın resmi olmayan ölümlü iş kazaları istatiktikleri de durumun giderek kötüleştiğini göstermektedir. Zira 2013’te 1235 kişi iş kazaları nedeniyle hayatını kaybetmiştir. 2014 yılının ilk dokuz ayında iş kazaları nedeniyle ölenlerin sayısı 1413 kişidir. Soma maden kazasının yaşandığı Mayıs ayında iş kazalarında 417 kişiyi kaybettik. Mayıs ayından itibaren geçen 4 aylık sürede 584 işçi hayatını kaybetti. Bir başka anlatımla son dört ayda Soma acısının iki katı kadar işçi kardeşimizi kaybettik. Bu bakımdan durumun ciddiyetinin farkında olarak yeni yol haritaları çıkarmak zorundayız.

İş sağlığı ve güvenliği konusunda yasal düzenlemelerin tek başına yeterli olmayacağı bilinen bir gerçektir. En iyi yasalar yapılsa da uygulanmadıkça bir ilerleme sağlanamaz. İş kazalarını azaltmada iş sağlığı ve güvenliği bilincinin geliştirilmesi ve bir kültür oluşturulması gerekir. Bu çerçevede Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı “iş güvenliği eylem planı” yeni bir yaklaşıma işaret etmesi bakımından önemlidir. Ayrıca Çalışma Bakanı Faruk Çelik iş sağlığı ve güvenliği yasasının çıkması sırasında işçiler lehine tavır almış, 6331 sayılı yasanın çıkmasına önemli katkı sağlamıştı. Son yaşadığımız Ermenek faciasında Bakan Çelik “Bu acı çekilecek gibi değil. Ocağı kapatacağımız zaman işveren 50 kişiyi devreye sokuyor. Sorumluluk hepimizde can önemliyse kapatırız. İşverenler ‘İşçiye 3 kuruş ödeyeceğiz’ diye işçiden 5 kuruşu kesiyor. Biz o parayı kesilsin diye vermedik. Keşke kayıpsız aklımız başımıza gelse” diyerek öz eleştiri yapmıştır. Hükümet yetkililerindeki bu tavır iş kazalarında duyarlılığı artıran bir etkiye sahiptir.

Başbakan Davutoğlu 6 Eylül’de meydana gelen 10 işçiyi kaybettiğimiz inşaat kazasının hemen sonrasında yaptığı açıklamada “Her türlü soruşturma en detaylı şekilde yapılacak, bu olayın oluş şekli, varsa ihmal veya başka sebepler derinlemesine araştırılacak. Kamuoyumuzun şunu bilmesini isterim ki bu tür olaylarda bir an bile tereddüt etmeden gerekli her türlü araştırmayı, soruşturmayı yapar bir daha böyle bir olay yaşanmaması için de her tür tedbiri alırız. Bu konuda bütün sorumlularla ilgili olarak da en derin araştırma, soruşturma yapılacak” dedi. Son derece önemli ve zamanında yapılan bu açıklama olayın tüm taraflarının dikkatine neden olmuştur. Bu açıklama gerek hukuki gerekse idari soruşturmaların daha dikkatli ve titiz biçimde ele alınmasını sağlamıştır.

Siyasetin, ekonominin, iş hayatının, toplumsal hayatın bütün öznesi ve hedefinin insan olduğunu anlatan Davutoğlu, "İnsana hizmet etmeyen ve insanı esas almayan hiçbir faaliyet ne kutsal addedilebilir ne de topluma hizmet olarak görülebilir" demişti. Başbakanın bu sözleri insana bir kıymet olarak baktığını göstermektedir. Bu açıklamalar aynı zamanda son yıllarda iş gücü piyasalarında insana bir üretim aracı olarak bakan çarpık anlayışın yanlışlığına da işaret etmektedir. Başbakan Davutoğlu bu acı iş kazasından sonra ilk Bakanlar Kurulu’nun en önemli gündem maddesinin iş kazaları olacağını söylemesi de meselenin üzerinde hassasiyetle durulacağını göstermektedir. Son yaşadığımız

8 Eylül’de toplanan Bakanlar Kurulunda iş kazaları görüşüldü ve Çalışma Bakanlığında sosyal taraflarında katılacağı bir toplantı yapılması kararlaştırıldı. 12 Eylül’de Çalışma Bakanlığında yapılan toplantı sonucunda dört başlıktan oluşan bir eylem planı ortaya çıktı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, İş Güvenliği Eylem Planı’nı “süreç yönetimi”, “insan faktörü ve eğitim”, “toplumsal duyarlılık-bilinçlendirme ve iş güvenliği kültürü” ve “yasal düzenleme” olarak dört başlıkta açıkladı. Hazırlanan eylem planının temel amacının iş kazalarının minimize edilmesi olduğu söylenmektedir. Eylem planında bu amacın gerçekleştirilmesi için ne tür tedbirlerin alınması gerektiği üzerinde durulacağı planlanmaktadır.

SÜREÇ YÖNETİMİ

Başbakan iş güvenliği ilgili süreç yönetimine dikkat çekmektedir. Somut inşaat kazasında olduğu gibi, asansörlerin denetimi bir bakanlıkta, iş güvenliğinin denetimi başka bir bakanlıktadır. Maden ocaklarını da farklı yönlerden birden fazla bakanlığın denetimine tabidir. Bu durum işyerlerinde iş güvenliğine ilişkin önlemlerin alınmasında sorunlara neden olmaktadır. Başbakan Davutoğlu önemli bir ihtiyaca işaret ederek, kurumlar arasında koordinasyon sağlanacağını ve bir süreç yönetimi olacağını söylemektedir. Ayrıca bu süreç yönetimine işçi ve işverenlerin birlikte hareket ederek katkı vermesi gerekmektedir.

İNSAN FAKTÖRÜ VE EĞİTİM

Başbakan Davutoğlu, "Eğitilmiş insan olacak. En fazla üzerinde durduğum konu mesleki yeterliliğin güçlendirilerek devreye sokulması. Meslek okulları ve üniversitelerde iş güvenliği dersleri konacak. Bundan sonra emekçi tanımı saygı duyulan bir tanım olacak. Çalışanlar hangi mesleği yapacaksa onun belgelendirmesini alacak. Her iş yerinde çalışan işçinin sertifikası olacak" ifadelerini kullandı. Başbakanın ifade ettiği konu önemlidir. Mesleki yeterlilik kurumu ülkemizde mesleklerle ilgili standartları belirleyen bir kurumdur. Kurum belirlediği mesleki yeterliliklere ilişkin düzenlemelerin resmi gazetede yayınlanmasını sağlar. Çok tehlikeli ve riskli bir birçok mesleğin standartları henüz belirlenmemiştir. İş güvenliği eğitimi gündeme geldiğinde birçok kişinin aklına işçilerin eğitimleri gelmektedir. Ancak iş güvenliği alanında sorumlulukları ve yükümlülüklerini bilmeleri için işverenlerinde önemli ölçüde eğitime ihtiyaçları var. Zira işverenlerin büyük bölümü “iş güvenliği uzmanı istihdam ediyorum” ya da “gerekli ödemeleri yaparak iş güvenliği hizmete alıyorum” demek suretiyle sorumluluklarını yerine getirdiklerini yanlış olarak biliyorlar. Bu nedenle işçilerin eğitimin yanı sıra işverenlerin eğitimine de önem verilmelidir. Her büyük iş kazasından sonra işverenlerin yaptığı açıklamalar 6331 sayılı yasanın kendilerine nasıl bir yükümlülük getirdiğini bilmediklerini göstermektedir. Hele Ermenek’te yaşanan olaydan sonra Has Şekerler maden adına açıklama yapan işverenin çalışanlara sadece kaçmayı önermesi ise akılla izah edilecek bir şey değil.

TOPLUMSAL DUYARLILIK-BİLİNÇLENDİRME VE İŞ GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ

Başbakan Davutoğlu iş güvenliği eylem planının üçüncü adımını açıklarken "Sosyal duyarlılık kaza olduğunda ortaya çıkıyor. Toplum kesimlerine çağrıda bulunmak istiyorum, İşverenlerimizin iş güvenliğini teminat altına alacak maliyet iş güvenliği ortadan kalktıktan sonra bir işçi bile ölse ortaya çıkacak sosyal itibardan daha öncelikli olmalıdır. İşverenin itibarı esas ise bu itibara zarar veren iş kazalarını engellemek için harcama yapmaktan çekinmemeliyiz. Bundan sonra yaptırımları, yasal düzenlemeleri artıracağız ama ödülleri de artıracağız" dedi. Bu adımda yapılması gereken en önemli husus iş güvenliği kültürü oluşturacak çalışmaların/eğitimlerin artırılmasıdır. Ancak iş kazası olmayan yerlerin ödüllendirilmesi için işsizlik sigortası işveren payının devlet tarafından ödenecek olması kanımızca uygun değildir. Çünkü bazı işverenler bu ödülden yararlanmak için işyerlerinde meydana gelen iş kazalarını gizleme yolunu tercih edebilirler. Ayrıca son verilere göre 1 milyon 538 bin işyerini aynı kapsamda değerlendirmek ve teşvik vermek yerinde bir uygulama olmaz. İş güvenliği kültürü oluşturacak eğitimlerin çalışan, işveren ve Hükümetin ortak projeleriyle işyerlerinde hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca kısa metrajlı bilgilendirici filmler ve görüntüler hazırlanmalıdır.

YASAL ALAN

Davutoğlu, dördüncü alanın ise yasal alan olduğunu belirterek, "Bazen en önemli alan yasal alan zannediliyor. Çıkardık ama ondan sonra kaç tane kaç iş kazası yaşandı? Bu iş kazalarını durduracak net tutum almamız gerekir. Uygulamalardaki aksaklıkları görmek gerekir” dedi. Başbakan yasal tedbirlerle iş kazalarının azaltılamayacağını ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra işverenler bazen yasal zorunluluk olmasına rağmen, ilgili ILO sözleşmeleri onaylanmadı diyerek  (maden ocaklarında yaşam odalarının yasal zorunluluk olmadığını söylemesi gibi) yükümlülükten kaçınıyor. Bu mazeretlerin ortadan kalkması için Başbakan Davutoğlu, ILO sözleşmelerinin bütün unsurlarının uygulanacağını söyledi. Bu çerçevede Hükümet 23 Eylül’de, ILO’nun 167 sayılı İnşaat İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi ile 176 sayılı Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi’ni onaylanmak üzere TBMM’ye gönderdi. Kanımızca ILO’nun184 sayılı Tarımda Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi de onaylanmak üzere TBMM’ye gönderilmeliydi.

ILO’nun 2002 yılında hazırladığı “Güvenlik Kültürü Raporu”na göre, meslek hastalıklarının tamamı, iş kazalarının yüzde 98’i önlenebilir kazalardır. Birçok ülkede işyerlerinin daha güvenli hale getirilmesi sonucu iş kazalarında önemli oranlarda azalma meydana gelmiştir. Mesela işyerlerinin daha güvenli hale getirilmesi sonucu Japonya ve İsveç’te son yirmi yılda iş kazalarında yüzde 20, Finlandiya’da ise yüzde 62 oranında bir düşüş olmuştur. Bunu başka ülkelerin yaptığı metotları uygulayarak biz de başarabiliriz. Nitekim Başbakan "Dünyada iş güvenliği için ne yapılması gerekiyorsa bunlar yapılacak" demişti. İş kazalarını sadece yasal düzenlemelerden ibaret saymadan, bir süreç içinde eğitim, bilinç ve duyarlılık oluşturma, AB ve ILO normlarının gereklerini yasal olarak yerine getirme, her şeyden önemlisi iş güvenliği kültürünün tüm sosyal taraflarca benimsenmesi gereklidir.
Bu haber toplam 1250 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim