Çocuk olur üşür yüreğim kimsesizliğin kahredici mevsimlerinde. Anlatamam, yalnızlığımda çektiğim kahrı, satırlarımda, mısralarımda.
Ürkekliğimi atamam bu yüzden, garipsenirim gündüz sayılan karanlığında ömrün. Sensizliğe bütün davetleri reddettim, ondandır tek başıma kalmam.
Hayatın sıkıntılarını toplayıp ömrümle çarparken beni nisyana terk edenleri böldüm, varlıklarıyla. Tek beden olan muhatap anlayışlar, varlığıma tahammül etmedikçe biledim kararlılığımı, var olma savaşıyla.
Hayatı bana çok gören kalabalıkların kendilerine benimsetilen ilkelerine baktıkça, onların çaresizliğine ağladım, tezat görülmesin düşüncem. Yanlışlar içinde bocalayanların doğru dedikleri ufuklardan aldatma haberlerinin sadece ve sadece yanlışlıklar-aldatmalar komedyası olduğunu söylemem bile, çevremde anlaşılmamam için geçerli oldu.
Niçin açlıkla imtihan ediliyor, insanlık? Katliamlarla yok edilmek istenen yüz milyonlarca insanın suçu, kabullenmemek midir, haksızlığı?
Kendilerine biat edilmedikçe ve kendilerinin belirlediği kurallar benimsenmedikçe haksızlık dozunu artıranlar, haksızlığın yeryüzünde sahibini tarih boyunca zelîl kıldığının farkında değil midir?
Başkasının mutsuzluğu üzerine bina edilen mutlulukların sürekliliğinin olmadığını, hayatın sadece altmış-yetmiş yıllık dünya yaşamı olmadığını söylemediler mi, birileri onlara? Onlar, görmüyor mu, düşünmüyor mu, bilmiyor mu?
Onlar, kendileri dışında başkasına hayat hakkı tanımamanın suç olduğunu belirlemediler mi, çıkarttıkları yasalarla? Onlar demediler mi artık köleliğin yeryüzünden kaldırıldığını? Onlar, siyahla beyaz arasındaki farklılıkları yazılı metinlerde ortadan kaldırıp, görünmeyen metinlere bağlılıklarını, ifade etmiyor mu, yaptıklarıyla?
Onlar, nasıl bir sarsılışın kendilerini beklediğini her düşündükçe uykularının haram olmadığını mı düşünürsün? Bu yüzden değil mi artan haksızlıklar, dökülen kanlar, işlenen katliamlar, açlıkla terbiyeler?
Bir insanın kemikleri sayılabilecek derecede zayıf düşünce ve ekmeğe-suya muhtaç kılınınca semiz olanların obezite problemleriyle uğraşan Hipokrat Yeminlileri, hiçliğe mi terk edecek, insanlığı? Hani barış havarileri, insan hakları nümayişçileri, hayvan hakları savunucuları, balina katliamına karşı duranlar, fokların katlini lanetleyenler, kızıl derililerin, siyah derililerin kendilerinin kardeşi olduklarını söyleyenler?
Onlar, insan sevgisini kalplerinde, ruhlarında köreltince, bu boşluklarını hayvanseverlikle doldurma telaşına düşmediler mi? Onlar, yeryüzünde besin kaynaklarının kendilerine yetmeyeceği düşüncesiyle, doğurganlığa engel olabilme adına çırpınmıyor mu, günümüzde?
Onlar, dünya krallığına talip olurken sadece binlerce, onbinlerce kişinin arasına girmek için olanca gücüyle çalışmıyor mu? Koskoca dünya ve bir küçük şehir… Dünyanın kaderini ellerinde tuttuklarını söyleyenler, nice firavunun, nemrudun nerede olduğunu sorgulamaz mı, benliklerinde, bunun muhasebesini yapmaktan çok mu acizler?
Bu dünyayı teslim alma adına sinema eserlerinde düşüncelerini açıkça ilan etmiyorlar mı?
Çocuk olan yüreği, kan ağlar insanlığın ahvaline. Ben, istedikleri adam olmaktan uzağım. Reddiyem, onlar için bedduadır, en tehlikeli silahıdır, devranın. Onlar, asarlar, biçerler, ortadan kaldırırlar, istemediklerini.
Ben celladımı tanırım, çocukluğumdan beri. O tanımamazlıktan gelsin, “Barış” desin, hümanzima şarkılarını söylesin, kendince.
Celladım, herkesin celladına benzemez. İçimizde büyüttük, zaman içinde katillerimizi. Şimdi çoğu kişi katillerinin başkalarının katillerinden daha merhametli olduğunu tartışır, durur.
Bunun ismine bize oyun gibi gelen demokrasi denir, günümüzde. Herkes demokrasisinin daha iyi olduğunu fısıldar, birbirine. Demokrasinizi sevsinler emiii!...
02.05.2014
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.