• İstanbul 19 °C
  • Ankara 17 °C

Bir zamanlar “büyük ve derin Türkçe” halkın dili idi

Ahmet Tâlib ÇELEN

Dil ve kültür meseleleri ülkemizde müşterisiz metâdır. Ama hâlâ merâklı ve hassâs insanlarımızı görmekten mutlu oluyoruz.

Yeni bakanların açıklanmasından bu tarafa -bilhâssa Millî Eğitim Bakanımız görür, işitir ve müspet bir şeyler yapabilir ümîdiyle- dil meselemizle alâkalı bir hayli yazı yazdım. Bu müşterisiz metâ kabîlinden yazılara ilgi gösterip uzun yorumlar yazan kardeşlerimiz oldu. Onların ciddiyet ve ilgisi karşısında ben de kanâatlerimi yazmadan edemedim. Yazdıklarımı sâdece internet üzerinden okuyanlar görebildi. Basılı gazete okuyucuları da görsün diye -bir miktâr elden geçirerek- köşeme taşıyorum:

Ben bugünkü “yaşayan Türkçe”nin çok fakîrleştiğini, gerek tasfiyecilik gerekse İngilizce kelime istîlâsı sebebiyle neredeyse sönmeye yüz tuttuğunu söyledim. “Serlevha”nın yaşayan Türkçede bulunduğunu söylemedim ki… Ama “serlevha” ve daha buna benzer binlerce kelime “Büyük ve derin Türkçe”miz içinde vardı ve bu Türkçeyi kullanan insanların ifâde güçleri ve incelikleri olağanüstü idi; bugünkü ile kıyaslanamazdı. Elinize herhangi bir Türkçe Sözlük’ü alınız ve “serlevha” kelimesine bakınız. Hemen hemen bütün büyük Türkçe sözlüklerde bu kelimeyi göreceksiniz. Peki, bu kelimenin Türkçe sözlükte ne işi var? Türkçe sözlükte Türkçe kelimeler bulunur, değil mi? Ya da dil içinde yüzlerce yıl edebiyatçılar, şâirler bu kelimeleri kullanarak Türkçeleştirdiği için bulunur. Evet, “serlevha” da Türkçeleşmiş bir kelime olduğu için Türkçe sözlüklerde yer alır. Bakınız Kubbealtı Lügati’nde nasıl almış bu kelimeyi: 

SERLEVHA: 1. Bir yazının başlığı, başlık: Tâ ki hikâyemizin işbu birinci cüz’üne serlevha ittihaz eylediğimiz kelimâtın hükmü cümle indinde taayyün edebile (Ahmed Midhat Efendi). Fatma Aliye Hanım’ın, mânâsını hâlâ bilemediğim ve hatırlayamadığım bir Arapça serlevhalı eseri… (Refik H. Karay). Roman adına benzer bir serlevha seçtim (Burhan Felek). 2. El yazması kitapların ilk sayfalarına yapılan süslü başlık: Çin zevkinde ejder kıvrıntılarıyla başlayıp Îran tarzında bulut olan ve Türk selîkasında “Rûmî çiçek” iklîline inkılâp eden nakışlarla süslü şemseler çevrelerde, serlevhalarda, tahta kürsü oymalarında, minber mermerlerinde hep aynı zarif mişvârı cilvelendiriyor (Rûşen E. Ünaydın). 

Örnek cümleler alınan Refik Halit Karay, Burhan Felek Türkçeyi en güzel kullanan yazarlarımızdandır. Ruşen Eşref Ünaydın ise daha dün denecek kadar bize yakın bir yazar. Yeteri kadar okumayan arkadaşlarımız kendi bildiği sınırlı sayıda kelimeden başkasını Türkçe saymıyor. Oysa o kadar az kelime biliyorlar ki… Ama kendi bildiği yabancı kökenli kelimeleri bile Türkçe zannedebiliyor. Meselâ günlük hayatta kullandığımız birkaç kelime: Hayat, meselâ, örnek, pencere, balkon, merdiven, pantolon, kemer, mükemmel, hârika, mendil, çıra, vapur, kelime, sebze, meyve, muz, portakal, patlıcan, domates, patates…

Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-talib-celen/bir-zamanlar-buyuk-ve-derin-turkce-halkin-dili-idi-42976.html

Bu yazı toplam 135 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim