Bir ülke düşünün… Bombalanarak yerle bir edilmemiş binâ kalmamış, halk her gün oradan oraya savrulmakta, derme çatma çadırlarda hayâta tutunmaya çalışmakta, bu hâllerinde de her gün tepelerinden yağmur gibi bomba yağmakta, her gün 50-100 şehit vermekteler. Hastâneler de yerle bir edilmiş, doktor da kalmamış. Bunlar bile bir tarafa, artık insanlar açlıktan ölmeye başlamış. Ülkenin sınırlarına binlerce TIR yardım için dizilmiş ama bu aç-bî-ilâç insanlara ellerindeki gıdâyı ulaştıramıyorlar. İsrâil izin vermiyor, İsrâil’i bırakın sözde Müslüman ülke Mısır’ın firâvunu izin vermiyor. Bu insanlar el uzatımı kadar yakındaki gıdâlara ulaşamadıkları için açlıktan ölüyor. Bakınız Hamas liderlerinden Halil el-Hayyâ ne diyor: “Ey Mısır halkı, ey Ürdün halkı, orduları, kabileleri, aşiretleri, âlimleri! Gazze’deki kardeşleriniz, sizin sınırlarınızın hemen yakınındayken açlıktan mı ölecekler?”
İnsanlıktan nasipsiz siyonistler açlığı da yok edici bir soykırım silâhı olarak kullanıyorlar. Böyle bir savaş görülmedi.
“Bir bebek daha açlıktan öldü!” Bu haberi o kadar çok işitiyor-görüyoruz ki… Bu bebeğin bizim olduğunu farz ederek düşünürsek vehâmeti bir miktar anlayabilir miyiz?
Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-talib-celen/bir-bebek-daha-acliktan-oldu-49747.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.