• İstanbul 13 °C
  • Ankara 11 °C

Büyük Türkçe dâvâsının kahramanları

Ahmet Tâlib ÇELEN

Türkçe meselesi bekâ meselemizdir. Dönüp dönüp Türkçe üzerine yazmamızın sebebi budur. Dilini kaybederek târîh sahnesinden silinen milletler vardır. Türkçemizi kaybedersek bizim başımıza gelecek olan da aynısıdır.

Türkçemizi binlerce yıllık birikimi ile sâhiplenmemiz gerekiyor. Onun bağrındaki her varlık ve her kelime, ifâde gücü olmanın yanında târîhî mâcerâmızın belgeleridir. Türk milletinin rûhu Türkçededir, kalbi Türkçede çarpar ve nabzı Türkçede atar. Eğer binlerce yıllık dil varlığımızın tamâmını bizim bilip sâhiplenmezsek, bilhâssa İslâm’a girdikten sonra kazandığımız ve İslâmî kimliğimizin belgesi, Müslüman rûhunun ifâdesi olan kelimeleri atıp yerine ya ölmüş köklerden kelime üreterek veya kök mök düşünmeden düpedüz uydurulmuş kelimeleri getirir bunu da devlet baskısıyla yeni nesillere dayatırsak Türkçenin kalbi parçalanır, nabzı durur. Türkçe rûhunu kaybeder. Türkçeyi kaybederiz. Nitekim bu cinâyet işlenmiştir ve bugün Türkçeyi kaybetmek üzereyiz. Dilimizin binlerce yıllık birikiminin çöpe atılması ve yerine uydurma kelimelerin getirilmesi ilk depremdi. Bunun üzerine günümüzdeki ecnebî (bilhâssa İngilizce) kelimelerin istîlâsı de eklenince Türkçenin kandili sönmeye yüz tuttu. 

Büyük Türkçeyi nasıl kurtarırız, günümüze nasıl taşırız, yeni nesiller arasında yeniden nasıl canlandırırız diye düşünüyor ve bulabildiğimiz çâreleri paylaşıyoruz. Bundan evvel bu husûsta yazılar yazmıştık. İnşâallah devletlilerimiz görür ve ortaya attığımız fikirleri geliştirerek tatbîkâta koyarlar. 

Büyük Türkçeyi müdâfaa ve kurtarmaya çalışma faâliyetleri yeni değildir. Türkçe o meş’ûm tasfiyecilik hareketine mârûz kaldıktan sonra işin vehâmetini anlayan ilim adamları, yazar ve şâirler de mücâdeleye başladılar aslında. Daha 1932 yılında gerçekleştirilen Birinci Türk Dili Kurultayı’nda Hüseyin Cahid Yalçın, sert tasfiyeciler karşısında mûtedil sâdeleşmeyi müdâfaa etmiş, yabancı kökenli olsa da yüzyıllardır kullanılan kelimelerin geldikleri dilden çok farklı biçimlerde kullanıldığını, Türkçenin dünyâsını yansıttığını, dolayısıyla bu tür kelimelerin yabancı sayılamayacağını dile getirmiştir. Sert tasfiyeciler onun görüşleri karşısında tutunamamış, çâresiz kalmışlardır. Falih Rıfkı, daha sonra Atatürk’ün o günle ilgili şunları ifade ettiğini belirtir: “Bir kara tahta vardır, bilir misiniz, hoca tebeşirle üstüne yazar, sonra siler, yine yazar. Hüseyin Cahit hepinizi bugün işte böyle sildi.” (Caner Kerimoğlu, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Dil ile İlgili Görüşleri, dergipark.org.tr)

Bu yazı toplam 86 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim