• İstanbul 20 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 20 °C
  • Konya 23 °C
  • Sakarya 22 °C
  • Şanlıurfa 29 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 26 °C
  • Bolu 20 °C
  • Bursa 22 °C

Çocuğunuz işitme engelliyse bu şehirde lise yok!..

M. Ali ABAKAY

Daha önce kaleme aldığımız engelli insanımıza dair birkaç makalemiz oldu. Elbette yazılan birkaç makale ile gönlümüzden geçeni dile getirdik, bu sessiz çoğunluğun sesi olma adına.

İşitme engelli insanın dünyasında kişinin kendisini dış dünya ile bağını koparması, onların durumunu anlama için gereklidir. Bir kimse işitme engelli insanın durumu hakkında ezber bozucu açıklamaları, onlarla bir arada yaşamadıkça, onlarla hemhâl olmadıkça anlayamaz. Hocanın, “Bana ağaçtan düşeni getirin, benim halimden o anlar.” misali, işitme engellilerle iç içe iki senem geçti, görme engellilerle oldukça görüşmem söz konusu oldu.

Ses duymaya can atan, konuşmak isteyen, kendisi gibi insanlardan yana içine kapanık, iç dünyasında fırtınalar kopan, kendisini tarif edemeyen, başkasına bakarken her daim üzülen, gereği gibi eğitim ve öğretim görme imkânından yoksun, eğitim ve öğretim görürken hemcinslerine göre dezavantajlı olan işitme engelliler-görme engelliler, mezun oldukları ortaokuldan sonra lise eğitimi ve öğretimi için kendi şehirlerinde okul olmadığı için oldukça sıkıntı çekmektedir.

Şehrimizde öncelikle 1956 yılında açılan ve yakın zamanda ismi değiştirilen Sağırlar Okulu, açılışının üzerinden 59 sene geçmesine rağmen, bir bölge okulu olmasına rağmen, şehrimizde kendilerine yönelik lise açılmadığı için civar illere, uzak şehirlere liseyi tamamlamak için gitmek zorunda kalmaktadır. Şehir dışına gidemeyenleri de normal öğrenci statüsüne tabii olmak şartıyla mesleki liselere devam etmeye çalışmaktadır. Çoğu öğrenci, özel eğitim kurumu olmadığı için okula devam edememekte ve kendisine uzatılmayan yardım elleri sebebiyle hayattan kopmakta, diğer ülkelerdeki kendilerine tanınan pozitif ayrımcılıktan uzak düşmektedir.

Yakın zamanda ilimizde açılan Görme Engelli Öğrencilere yönelik ilk ve ortaokul sonrası lisenin olmayışı da ayrı dert. 1959’da açılan işitme engellilere yönelik ilk ve ortaokulu takiben lisenin düşünülmemiş olması, taleplerini yazılı biçime dönüştürme bilincine sahip olmayan velilerin bilgisizliği söz konusudur. Sadece veliyi suçlu görmek, lisenin açılmamasında onları günah keçisi ilan etmek, var olan hakikatı gizleyebilir mi? Şehrimizde açılması gereken lise, 1956’da ilk ve ortaokul mezunları düşünüldüğünde 1964 yılında açılması gerekirdi.

1964 yılı baz alındığında lisenin açılmayışının üzerinden yarım yüzyıldan fazla bir zaman geçmiştir:52 sene. Her yıl mezun olacak öğrenci sayısı asgarî 30-40 rakamıyla hesaplanırsa, bir bölge okuluna sahip şehrimizden mezun olan öğrencilerin gerçek sayısı ortaya çıkacaktır. Yaptığımız araştırmada çevre illerden şehrimize gelen ve sekiz yıl eğitim ve öğretim gören öğrencilerin bir kısmının liseye devam etmediği tespit edilmiştir.

İşitme engelli çocukların eğitime ve öğretime kazandırılmamış olanlarının sayısını tam olarak  gösteren bir istatistiğe sahip değiliz. Daha çok saklı tutulan işitme engelli çocukların okula kayıtlarının yapılmaması, Şehrimizde eğitime ve öğretime devam eden öğrenci sayısının düşük olmasına sebep olmaktadır. Bölge merkezi olan okulda Bingöl-Batman-Mardin-Şırnak ağırlıklı  devam eden öğrenciler yanında şehir merkezi ve ilçeler toplamı öğrenci sayısı genelde 170-180 arasıdır.

İşitme engelli öğrenci velilerine gereken bilginin verilmemiş olması, resmiyette ve yerelde engelli insanların sembolik olarak hatırlanması, şehirde bu engelli çocukların sesinin duyulmamasına sebebiyet vermektedir. Engelli denince ortopedik sakatlıkların sadece düşünüldüğünü varsayıyoruz. İşitme veya görme engelli insandan toplumun haberi adeta yoktur. İşitme ve görme engelli insanın işi-gücü olmamalı, evinde oturup, silik şekilde bir yaşam düşünülmeli.

Avrupa görmüş kimilerinin allandıra-ballandıra anlattığı okulları, bu satırların sahibi kalem de yakından görmüştür. Essen Eyaletinde tümüyle tekerlekli sandalyeye bağımlı bir yetkilinin işini gücünü ihmal etmediği gözlemlenmiştir. Onların eğitiminin ve öğretiminin oldukça önemli olduğunu, onları ilerideki yaşamlarında iş-güç sahibi kılma çabasının hem ailelerine hem de devlete yük olmaması için devamlılık arz ettiğini gördüm, gördük.

Bizde 1964 yılında açılması gereken bir lisenin 2015 içinde açılmamış olması, bizim farkında olmadığımız eksikliklerimizden biri olduğunu ifade için oldukça önemli bir tablodur. Bir ara resmiyette çıkış yolunu aralamaya çalıştık, kimi siyasîlere durumu ifade ettik, eğitim ve öğretimle içli-dışlı olduğumuz için kurum yetkililerine durumu izah ettik.  Son on yılda açılan onca okul içinde on sınıflı bir İşitme Engellilere yönelik lise için ne gibi eksiklik söz konusudur?

Elazığ’da, Erzurum’da, Gaziantep’de, Mersin’de ve daha uzak illerde bir bölge ortaokulundan mezun olan öğrenci için alıştığı ortamdan farklı bir ortamda bulunmanın sakıncaları nelerdir? Bir çocuğun yatılı olmasına rağmen evinden, annesinden, babasından, kardeşlerinden ayrı düşmesi ne problemlere sebebiyet verir? Çoğu yoksul olan ailelerin çocuklarını ziyaret etme, onların ayda bir gidişlerini ve gelişlerini sağlama zorluğunu herkes bilir mi?

Çok değil, şehrimizde sadece on sınıflı-şimdilik iki sınıflı- bir lisenin açılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Durumu arz ettiğimiz kimi yetkililer, “Yer bulun hemen açalım.” demiştir. Geçici de olsa yeni açılmış kimi okulların bünyesinde 20-30 civarı iki sınıftan müteşekkil bir lisenin şimdilik açılması gerekir. Bir yıl sonrasında sosyal ihtiyaçlara cevap verecek, spor alanları bulunan, bahçesi olan, öğrencinin rahat edeceği okul yapılıncaya kadar, geçici olanla yetinmek lazımdır.

Günümüzde mevcut bulunan ilkokul ve ortaokul, şehrin merkezinde sıkışmış durumdadır. Yatılı olan okulun mevcut konumunu bahçesinde açılan farklı bir engelli okulu hareket edemeyecek denli kısıtlamıştır.

Geçici olarak lise açılacaksa ileride ilkokul ve ortaokul da şehir içinde çıkartılmalıdır. En azından şehir merkezinden uzak olacak okulda öğrencilerin daha rahat biçimde eğitime ve öğretime kendisini şartlandırması söz konusu olabilir.

Eğitim camiasından biri olarak, şehir merkezinde özel öğretim kurumu olabilme oldukça zordur. Eğitim ve öğretim, çocuğun yemeğini vermekle onu yatırmakla sınırlı düşünülemez. Oyun alanlarının, kabiliyetine göre uğraş atölyelerinin olması gerekir, tabiatla içiçelik şart. Taşımalı sisteme harcanan ve senede bir okulun yapılmasına eş düşünülebilecek masraflar gerektiren özel öğretim okulu, ilk-orta-lise bir arada olduğu vakit, giderler daha düşecektir.

Çocuğun bahçede yetiştireceği çiçeği için toprak bulamıyorsunuz.

Çocuğun rahatlıkla oyun oynayacağı, top sektireceği saha söz konusu değil.

Çocuğun yeşillikler içinde yetiştireceği dalından meyvesini kopartacağı ağaç yok.

Çocuğun iç dünyasını değiştirecek, tavşanı, tavuğu, güvercini, kaplumbağası, kuzusu, oğlağı yok.

Çocuğun yattığı pansiyonda dört duvardan ibaret dünyasında neler olabilir? Önüne dünyanın en güzel yemeklerini bıraksanız bile kolu kanadı kırık.

O tabiatla iç içe olmalı, ders dışı zamanında başka işlerle meşguliyetle başarılı olacak alanlara, kanallara yöneltilmeli.

Ben özel eğitimci değilim. Eğitimci olmama rağmen onların dünyasına istediğim oranda giremedim.

Yazdıklarımız eğer hüsn ü kabul görürse, bu şehrimize elli seneden beridir yapılması şart olan işitme engellilere yönelik lise açıldığında belki emekli olmuş olacağız. Bilmiyoruz, elli senedir bu okulsuzluğa sessiz-sedasız kalanlar, işitme engelli öğrencilerin sesini duyacaklar mı?

Hiçbir zaman siyasî düşüncelere angaje olmadan, her yazdığımız makalede herkese seslenen yapıda, bu şehre dair olması gerekenleri dile getirdiğimiz yazılarımızda çoğunlukla eğitimci olmanın vermiş olduğu tecrübeyle otuz yıldır yazı dünyasının içindeyiz, kitaplarla iç içeyiz.

Denilebilir ki “Madem engellilerle ilgili düşüncelerin var, yazılar yazıyorsunuz. Kitap yazmayı düşünmediniz mi?”

Evet, bu şehri konu alan onlarca kitaba imza attık, kendi çabamızla yayınladık.

Gelin görün ki kimseler kitap okumuyor, artık.

İsteyen onlarca engelli insanımızın hikâyesini yazdığımız “HANÇEPEKLİ” adlı kitabımızı okusun. Duyduğumuz acının, ıstırabın, yaşadığımız sıkıntıların ne olduğunu bu hikâyelerden öğrensin.(*)

Sahi siz Diyarbakır’da çocuğunuza, öğrencinize devam edebileceği lise ararsanız, yorulmayın, zahmete katlanmayın. Çünkü şehrimizde birçok dalda, alanda lise açılmışsa da işitme engelli lise talebi olmadığı için açılmadığı söyleniyor. Biz böyle işittik, böyle duyduk!..

(*)HANÇEPEKLİ Diyarbekir Hikâyeleri 144 Sayfa Kasım 2014-Kendi Yayınımız

Bu yazı toplam 1616 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim