• İstanbul 17 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 11 °C
  • Sakarya 16 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 9 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 16 °C

Diyarbakır Merkez Hanları Üzerine

M. Ali ABAKAY
Düne bakarken ülkelerin ekonomisinde hanları, o ülkelerin çağdaş borsaları konumunda görmek gerekir. Şehirlerde  hanların aynı merkezde bulunması, şehrin ekonomik aynasını yansıtır. Ülkewler genelinde  hanların ekonomiyi belirleyen şehirleri, genelde ticaret yollarının kesiştiği noktalarda bulunur. Bu şehirlerin ülkenin jeopolitik önemi de bulunmaktadır. Bazen bunun ötesinde deniz ulaşımının kolaylık sağladığı kıyılarda kurulu olan şehirler de bu derecede önemlidir.  İstanbul'un iki kıtayı birleştirmesi ve Bursa'nın, İzmir'in deniz kıyılarına yakınlığı, bu şehirlere bu özelliği verir. Trabzon'un Karadeniz'in Asya'ya uzanan kapısı olması, Zigana Geçidi'nin anahtar oluşu gibi. Basra'nın, Musul'un diğer ülke şehirlerine açılışı gibi Diyarbakır, Asya'ya ve Avrupa'ya ulaşım bakımından ithalatın ve ihracaatın yoğun olduğu bir şehirdir. Seyyahların notlarında, Seyahatnamelerinde şehre atfedilen önem ve yapılan gözlemler, bunu gösterir.
Diyarbakır'ın Hanları hakkında özet bir bilgi ve günümüzde korunması gereken Çifte Han üzerine kurulu bu makalemizde ekonomi açısından çok, hanların mimarî özellikleri ve kendilerini değerli kılan hususları üzerinde duracağız. Elbette İpek Yolu üzerinde bulunan Diyarbakır'da belli mesafelerde kurulu hanlar vardır. Çınar'da Hana Ahpar, Ergani'de Hana Gevra, Eğil'de Hana Telham, Lice'de Hana Çeper  gibi. Bu hanlar da ilerde bir makalemizde özellikleriyle ele alınacaktır.
Kadîm Mezopotamya’da ticarî yolların güvenlik noktaları olan hanlar, İpek Yolu  üzerinde birbirine eşit mesafede, gündüz yola çıkanın akşama doğru varacağı doğrultuda  sistematik biçimde yapılmıştır. Hanları üretim ve satışın yapıldığı ile konaklama amaçlı hanlar şeklinde ayırmak  lazımdır. Konaklama amaçlı hanlar, incelememizin dışındadır. Bu  sebeple Diyarbakır hanlarını ele alırken daha çok şehir merkezinde bulunan hanların özelliklerini ele alacağız.
Ticaretin yoğunlaştığı İpek Yolu’nda kervanların konaklaması, ihtiyaçlarının giderilmesi yanında çıkış noktasından varış merkezine kadar güvenlikli ulaşım için caydırıcı kimi özelliklere de sahiptir.
Hanlar arası güvenlik, hanlara kadar refakat eden bölgenin devlete bağlı yerel yönetimlerince sağlanır. Bu yerel yönetimler, merkeze karşı sorumludur. Bu sorumluluk, devletler arası iktisadî gelişmenin de merkezinde bulunmanın işaretidir. Güvenlik hizmetlerinin gerçekleşmesinde alınan vergiler etkindir. Bir kervan, sorumluluğu üzerine alsa bile, belli sınırlar içinde güvenlik tedbirleri alınır, yerel yönetim sınırları dışına çıkıldığında mesuliyet, tacirin sorumluluğundadır.
Hanların iktisadî manada gelişmenin merkezinde bulunuşu, şehrin üretim beraberinde ihracatla kendisini gösteren ithalatın da alanıdır. İktisadî her işleyişin gerçekleştiği hanlar, günümüzdeki borsalarla aynı işlerliğe sahiptir.
Özellikle Osmanlı Dönemi’nde sınırların genişlemesi ve birden çok milletin iç içe girmesiyle oluşan grifit yapı, ekonomik kimi tedbirlerle belli kurallar içinde işlerlik kazanmış, her yerde geçerli kurallara göre hareketi sağlamıştır.
Ticaret kurallarının herkesçe kabulü,  belli standartların getirilmesi, yaygınlaşan hanlara özellikler kazandıtmış, her üretim alanına mahsus hanların oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Evliya Çelebî Seyahatnamesi incelendiğinde her meslek kolunun yer aldığı hanlar, ayrıntılarıyla görülecektir.
“Günümüze Ulaşamayan Hanlar” başlıklı araştırmada günümüze varmayan merkez hanlar şu şekilde tespit edilmiştir:
“İbrahim Paşa Hanı, Tütün Hanı, Rüstem Paşa Hanı, Melek Ahmet Paşa Hanı, , Kayseriye Han, İpekoğlu Hanı, Han-ı Cedid, ” (1)
İbrahim Paşa Hanı: "1810 (H. 1225 ) tarihli Şeyhzâde İbrahim Paşa Vakfiyesi'nden anlaşıldığına göre, Salos Mahallesi'nde, Muallak Camiî alt tarafında ve Deva Hamamı yanında bulunan han, Vakfiye'de şu şekilde geçer: "... fevkanî kırk bir oda ve tahtavî kırk oda ve ahur fevkanî ve tahtavî memşalar kapu hâricinde bir sağîr dükkan ve dâhilinde bir sağîr dükkan ve on iki masura ab-ı Hamravatdan mâ'ı-i cârisiyle havuz ve havlu..." dan müştemildi. İbrahim Paşa tarafından 1810 tarihinden önce inşa edilmiş olmalıdır." bilgisini veren Yılmazçelik, bu hanın yıkılmasının tarihinin belli olmadığını belirtirken, diğer ayrıntıları verir." (2)
Tütün Hanı: Abdal Mahallesi'nde Deva hamamı bitişiğinde ve devamı hamamın arkasında bulunan han,  1810 tarihli İbrahim Paşa Vakfiyesi'nden anlaşıldığı gibi, İbrahim Paşa tarafından  1810 tarihinden önce yapıldığı onbeş odadan oluştuğu, iki ahırının bulunduğu bilinmektdir.(3)
Rüstem Paşa Hanı: Yeni Kapı girişinin sağında bilinen han, Rüstem paşa tarafından yaptırılmıştır.Han'ın sağ girişte yer aldığı belirtilmektedir. Yapılacak kazılarda hanın temellerine  ulaşmak sözkonusudur. Muhtemelen yıktırılan hanın taşları, diğer yapılarda kullanılmıştır.
Melek Ahmed Paşa Hanı: Urfa Kapı’dan içeri girilirken cadde üzerinde yapılmış olan Han, Melek Ahmed paşa'nın hayratından olan hamam, camii, medrese ile birlikte dördüncü eseridir. Yapılan han, öncelikle Vali Dilaver Paşa tarafından hana çevrilmiş, askerlere mahsus hale getirilen han, 19. Yüzyıla kadar gelmiştir.Kaynaklarda bu bilgiler yer almaktadır.
İpekoğlu Hanı: 1676 Tarihli Vakfiyede İskender Paşa Camii batısında bulunduğu bilinen han, Bengî Han olarak da bilinir. Sahibi Hacı Mustafa Çelebî’dir. Han 54 oda, 1 dükkan, 1 ahır ile su kuyusundan oluşmaktadır. XIX. Yüzyıl’ın ikinci yarısına kadar geldiği bilinen Han, 1. Dünya Savaşı döneminde yıkıldığı, günümüze böylelikle ulaşmadığı sanılmaktadır.
Han-ı Cedid: Han, Behram Paşa tarafından inşa edilmiştir.  paşa camii arkasında iki katlı, 33 odalı, avlulu ve avlusunda bir havuza sahip olduğu bilinen hanın harap olduğu tarih, bilinmemektedir.
Kayseriye Hanı: İskender Paşa Vakfiyesi’nde Paşanın yaptırdığı Han’ın yeri Paşanın yaptırdığı camii  ve Yeni Hamam civarı olarak yer alır. Günümüze ulaşmayan hanın 12 hücre, 1 hela, 4 dükkan ile mahzenden oluştuğu bilinmektedir.
Fazla bilinmeyen ve zamanla önemini kaybetmiş Sipahioğlu Hanı, Halid Ağa Hanı, Şevketlü Han, Gümüşhaneli Defterdar Han, Börekçiler Hanı, Alaca Han, İskenderoğlu Hanı, Karakaş Hanı, İshakoğlu Hanı, Artuklu İç Kale Zincir Han, hanlar içinde bilinmektedir.(4)
"Hanlar Köşkler Evler" isimli Şehir Tanıtım Kitabı’nda yukarıda yer verilen hanların dışında yerleri kesin olarak tespit edilmeyen hanlar, şu şekilde verilmiştir: Sipahioğlu Hanı(1842), Fatih Mehmed Paşa Evkafından Halid ağa Hanı (1842), Şevketlü Han(1723), Gümüşhaneli Defterdar Han(1844), Börekçiler Hanı( 1799), Alaca Han (1676), İskenderoğlu Hanı (1842), Karakaş Hanı (1800), İshakoğlu Hanı (1817) Zincir Han (1837) (5)
Diyarbakır Hanlarının merkezde olanları, tüccarların alış-veriş beraberinde dinlendiği, iş bağlantılarını gerçekleştirdiği mekânlardır. Hanların işleyişinde geçerli olan kurallar, üretim mahfillerince geçerli kılınmış, İç Anadolu’da da görülen Âhî Teşkilatı benzeri loncalarla alışlarda ve satışlarda emniyetin sağlanması amaçlı dinî-ahlâkî kurallara bağlılık tesis edilmiştir.
Şehir Merkezi Hanlar’da en çok gözde olanlar Çifte Han- Borsa Hanı, Hasan Paşa hanı ve Husrev Paşa –Deliller Hanı’dır. Şehrin iktisadî can damarları, bu üç hanın etrafında atmaktadır. Balıkçılarbaşı’nda şekillenen ticarî hayat, hanların birbiri etrafında kümelenmesine zemin hazırlamışsa da zaman içinde kimi hanlar ya yıkılmış ya da özelliklerini yitirmiştir. Melek Ahmed Paşa Hanı’nın yol ortasında kaldırılması gibi durumlar daha çok Osmanlı’nın son döneminde gerçekleştirilmiş ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında görülmüştür.
YENİ HAN
“Seyyid Hacı Abdullah tarafından yaptırıldığı bilinen Yeni Han, 18. Yüzyıl sonuna endekslenmektedir. Mimarı bilinmeyen han, Ulu Camii güneyinde, Zinciriye Medresesi’nin arkasında yer almaktadır. İki katlı olarak yapılmış hanın dört tarafı revaklarla çevrilmiş ve bu revakları çevreleyen ince sütunlar kemerlerle birbirine bağlanmıştır.Revakların arkasında yer alan han odaları, düz damlı olup, bunlar revaklara bir kapı ve bir pencere ile açılırlar. Revaklı avlunun ortasında da bir kuyu vardır. Moloz taştan yapılan hanın girişinde, solda ikinci kata çıkışı sağlayan bir merdiven bulunmaktadır. Yeni han, zaman zaman yapılan onarımlarla özelliğinin bir kısmını yitirmiştir.” (6)
ÇİFTE HAN
Çifte Han, günümüzde önemini yitirmiştir. Hanın kalan kısımları harap durumdadır. Deliller Hanı ile Hasan Paşa son dönemde turistik yönden ele alındığı için ön plândadır. Han, Diyarbakır'da günümüze gelen hanların üçüncüsüdür. hanın yapısı, bize XVI. Yüzyıldan geldiğine dair bilgi vermektedir. Osmanlı yapısı olan hanın kim tarafından yapıldığı bilinmemekte olup, kitabesi bulunmamaktadır.
Hanın Günümüzdeki Durumu: “Yapı, Gazi Caddesinin doğusunda Borsa Sokağı’nda bulunmaktadır. yapının kim tarafından ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte  XVI. Yüzyıl eseri olduğu tahmin edilmektedir. Han, iki bölümlü olarak yapıldığından Çifte Han adını almıştır. Yapının ikinci bölümü, Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan yol çalışmaları sırasında yıktırıldığından, günümüze kadar gelememiştir. Yapı, orijinal haliyle günümüze kadar gelebilmiş olsaydı, Diyarbakır Hanları içinde birbirine bitişik Çifte Han planlamasıyla değişik bir plan örneği olacaktı. Doğu-batı doğrultusunda uzanan han, iki katlı olarak düzenlenmiştir. Han ortada avlu ve avlunun üç tarafında basık kemerli revaklarla çevrilidir. Revakların gerisinde han odaları bulunmaktadır. Yapıdaki ana girişin hemen önünde, soldaki taş merdivenler, ikinci kata geçişi sağlamaktadır. Hanın doğu cephesi de çerçevesinde yer alan yapılarla kapatılmıştır. Hanın giriş katı, depo olarak kullanılırken, üst kat hiç kullanılmamaktadır. Hanın bodrum katı, ahır bölümüne ayrılmıştır.
Çifte Han, plan olarak Deliller Hanı ve Hasan Paşa Hanı’na göre çok daha sade tutulmuştur. Günümüzde sadece bir kısmı ayakta olan   “XVIII: Yüzyılda buraya gelen İnciciyan, bu hanı, Diyarbakır’ın en büyük hanları arasında saymaktadır. Günümüzde orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.” (8)Han, yıkılmadan önce Borsa olarak kullanılmaktaydı.”  (7)
DELİLLER HANI
Deliller Hanı, Husrev Paşa Dönemi’nde dış ticaret eksenli düşünülmüş ve Mardin Kapı girişinde inşâ edilmiştir. Son yirmi yıldır belgeli turistik konaklamaya elverişli hale getirilerek, işletme hüviyetindedir.
Husrev Paşa Hanı, Hacc farizasını yerine getirmek isteyen kervanlarla gelen hacı adaylarına rehberlik edenlere-delillere hizmet vermiştir. İlk Katı ticarî, ikinci katı konaklama, zemin katı binek hayvanlarının barınağı olan Han, son dönemde Husrev Paşa Medresesine bakan bölümünde ilavelerle genişletilmiştir.     Husrev Paşa Hanı, “Mardin Kapısı’ndan şehre girilirken sağdaki ilk büyük bina, günümüze kadar gelebilmiş hanlardan biri olan ve kervansaray olarak da bilinen Husrev Paşa Hanı’dır. Han 1527 yılında Diyarbakır ikinci Valisi olan Husrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapı o dönemde, hacı adaylarına rehberlik yapan delillerin burada konaklamasından dolayı, Deliller Hanı olarak da bilinmektedir. Hanın karşısında yer alan geniş alana ”Hacılar Harabesi” denilmektedir. Plan olarak yapı, oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Han şadırvanı orta avlu etrafında revaklar ve revakların gerisinde han odaların sıralanmasıyla oluşturulmuştur. Yuvarlak kemerli revaklar, kalın ayaklar üzerine oturtulmuştur.  Odaların kapılarının dış kısmında bulunan pencereler revaklara açılmaktadır. Odaların köşe kısmını oluşturan bölümün üst kısmı aynalı tonozla örtülüdür.” şeklinde kaynaklarda yer alır.” (9)
"Daha önce deve ve atların gecelediği ve yaklaşık 6-7 m. yüksekliğinde ahır olarak yapılmış bölüm, günümüzde kapalı restaurant olarak kullanılmaktadır. Restaurant 300 kişi kapasiteli olup yalnız otel müşterilerinin değil yerli halkın da yemek yeme amacıyla kullandığı bir mekân durumundadır. Cadde üzerindeki cephede bulunan dükkânlar turistik amaçlı alışveriş imkânına sahiptir. Giriş katı iki kol idari bürolar, şark odası, oyun odası, bar olarak düzenlenmiş, diğer iki kol ise yatak odalarına ayrılarak işlevlendirilmiştir. “ (10)
"“Evliya Çelebî'nin de bahsettiği üzere oldukça fazla syıdaa odası bulunan Deliller Hanı, 20 Haziran 1603 Tarihli bir vakfiye'de "” Mardin Kapusu Menzil Han” şeklinde geçmektedir.  "(11)
SÜLÜKLÜ HAN
Sülüklü Han, 2010 itibariyle düzenlenmiş, mevcut ilk katı ile turizme endeksli çehreye  sahiptir. Handa daha önce demircilik- haddadlık, bakırcılık el sanatı yapılmaktaydı. İsmini handa bulunan kuyudaki sülüklerin tedavî amaçlı kullanımından alan han, işletmeye açıldıktan sonra dinlenme amaçlı zemin+1. kattan müteşekkil yapısıyla diğer hanların da hayata kazandırılmasına emsal teşkil eden yapıdadır.
“Han 1683 yılında Hanilioğlu Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından yaptırılmıştır. Restorasyonu 2010 yılı itibariyle tamamlanmıştır. Han içerisinde bulunan kuyudan sülük çıkartılıp tedavi amaçlı işlemler yapıldığı için ismini sülükten alan han, Kurtuluş Savaşı Döneminde birliklerin karargahı şeklinde kullanılmıştır.” (12)
“Demirciler Çarşısında yer alan Sülüklü Han, Diyarbakır’daki bir diğer önemli ticaret yapısıdır. Günümüzde yapının bir bölümü restore edilerek kafe amaçlı olarak işlevlendirilmiştir.
Han’a giriş kuzeyden açılan büyük ve geniş kapıdan sağlanmaktadır. Girişten sonra  birbirine geçiş veren kemerli koridorlarla avluya geçilmektedir. Dikdörtgen avlu  etrafında basık kemerli revakların gerisinde birer mekan olarak yer almaktadır.
Bu mekanların üstü ahşap tavan kirişi ile örtülüdür. Zemin ise bazalt taş ile döşenmiştir. Avluya açılan koridorun kuzey ve güneyinde basık kemer kapılı bir bodrum bulunmaktadır. Kuzeydeki bodrum yapıyı”L” biçiminde sarmaktadır. Üstü beşik tonozla örtülü olan bodrumun iç kısmı kemerlerle iki bölüme ayrılmıştır.   Güneyindeki bodrum ise diğer bodrum ile aynı özellikleri taşımakta olup avluya bakan üç küçük pencere açıklığı bulunmaktadır. Yapıda bazalt kesme taş kullanılmıştır.” (13)
Diyarbakır merkezde yer alan belli başlı hanlar hakkında genel bilgilere yer verdikten sonra Hasan Paşa Hanı’nı ele alınacaktır.
HASAN PAŞA HANI
Hasan Paşa Hanı, Ulu Camii doğusunda, Ulu Camii’e karşı olan alanda inşa edilmiştir. Hanların ibadethanelerin etrafında şekillenmesi esasına uygun tarzda inşa edilmesi, kalabalık mekanlarda ticaretin yaygın olması, güvenliğin bulunması gibi etkenler, Hanın inşâ sebebidir, bu alanda.
“İki katlı olarak düzenlenmiş olan yapı, bir avlu etrafında revaklar ve revakların gerisinde sırlanmış mekânlardan oluşmaktadır. Yapıya güney, doğu ve batı cephelerinde yer alan açıklıklardan giriş sağlanmaktadır. Ancak esas giriş kapısı olarak üzerinde kitabesi de olan batı cephesindeki açıklık olarak kullanılmaktadır. Diğer cephelerde yer alan girişler, hana bitişik olan kapalı çarşıya (Kuyumcular Çarşısı) açılmaktadır.
Batı cephesindeki ana giriş kapısı, basık kemerli olarak düzenlenmiştir. Giriş Kapısından sonra üzeri beşik tonozla örtülü bir bölümden avluya geçilmektedir. Girişin solundaki ve karşısındaki merdivenler üst kata geçişi sağlamaktadır. Avlunun ortasında, altı sütun üzerine oturtulmuş üst kısmı kubbe ile örülü şadırvan yer almaktadır.
Hanın alt katı üzeri beşik tonozlarla örtülü odalardan oluşmaktadır. Bu odalar sivri kemerli revaklarla avluya açılmaktadır. Yapının üst katı da revaklı olarak düzenlenmiştir.
Revakların gerisinde odalar mevcuttur. Üst katta göze çarpan en önemli özelliklerden birisi; avluya doğru taşan konsolların yer almasıdır. Yapının genelinde siyah-beyaz bazalt taşı kullanılmıştır. Osmanlı Dönemi şehir hanları mimarisinde görülen hayvan barınma bölümü olan ahırla, gelen yolcuların konakladıkları yerler, Hasan Paşa Hanı’nda da ayrılmaktadır. Yapının altındaki ahır bölümüne avludan bir rampa ile inilir. Birinci kattaki odalar, konaklamaya ayrılırken, zemin kat mekânları ticaretle işlevlendirilmiştir.
Deliller Hanı’ndan sonra aradan geçen süre içinde Osmanlı Mimarisinin ulaştığı düzeyi bütün açıklığıyla yansıtan bu yapı, aynı zamanda han mimarisi içinde önemli bir örnektir.” (14)
“1572-1575 Yılları arasında dönemin Dönemin Valisi Sokulluoğlu Vezirzade Hasan Paşa tarafından yapımına başlanılmıştır. Ancak bu süreç içerisinde Vali Hasan Paşa başka bir göreve atandığından hanın tamamlanması dönemin valisi Osman Paşa döneminde olmuştur. Yapının doğusu, güneyi ve giirş kapısının üzerinde hanın ne zaman ve kimler tarafından yaptırıldığına ilişkin bilgiler veren kitabeler vardır.
1612 yılında Diyarbakır’a gelen ve şehri gezen Polonyalı Simeon, seyahatnamesinde handa ’Çok sayıda oda ve 500 beygiri barındırabilen yer altında iki büyük ahırın var olduğundan’ bahsetmiştir.
XVII. Yüzyılda şehre gelen Evliya Çelebî, Hasan Paşa Hanı’nın ‘Kale misali, gayet metin ve müstahkem bir yapı’ olduğundan bahsetmiştir. Kentin ticaret merkezinde bulunan Hasan Paşa Hanı, Deliller Hanı’ndan sonra Diyarbakır’daki ikinci büyük handır. Dörtgen plan şemasına sahip avlulu, iki katlıdır. İki renkli taş sıralarının yatay olarak cephelerde kullanılması yapıyı olduğundan da daha uzun göstermektedir. Eyvanın sağında ve solunda merdivenle inilen kapılar bulunur. Avlu dikdörtgen planlı ve oldukça geniş tutulmuş, ortasında yer alan altı sütunlu, üstü kubbeyle örtülmüş bezemesiz bir şadırvan avluya hareket katmaktadır. Avluya açılan batı ve doğu eyvanın sağ ve solunda üst kata çıkışı sağlayan merdivenler bulunmaktadır. Üst katarda da revaklar bulunmakta ve bu revaların arkasında odalar yer almaktadır. Han, bodrum, avlulu bölüm ve üst kat olmak üzere üç katlıdır. Hanın bodrum kısmında gelen kervanların hayvanlarını barındıracak ahır kısmı ulunmaktadır. Şu an turistik bir gezi mekânı olan Hasan Paşa Hanı, restore edilip, çeşitli turistik işletme, hediyelik eşyalar ve kafelere ev sahipliği yapmaktadır. Daha önce deve ve atların gecelediği ahır olarak yapılmış birimin bir kısmı günümüzde kapalı restaurant bir kısmı ise kitapevi olarak işlevlendirilmektedir.” (15)
Metin Sözen, Hasan Paşa hanı hakkında şu açıklamalarda bulunur:” Diyarbakır’ın ticaret merkezinde yer alan Hasan paşa hanı, bu gün çeşitli amaçlar için kullanılmakta, bu yüzden çalışma olanakları güçleşmektedir. Buna rağmen az çok kimliğini koruyabilen hanın, en dikkat çeken yerlerinin başında batı cephesi gelmektedir. Altta beşik tonozlu dükkânların, ortada yapının ikinci katını da taşıyan iki süslü pencereyle dışarı açılan orta kısım, yapının gene çizgilerini tamamlamaktadır. Deliller Hanı’nın yalın ikinci kat penceresine karşılık, burada köşelerinde başlıklı sütuncuklar, üzerinde boşaltma kemerleri veya köşelere rastlayanlardaki gibi mukarnaslı dolguları olan pencereler, ikinci katı kuvvetle ortaya koymaktadır.
İki renkli taş sıralarının yatay olarak cephelerde kullanılması, yapıyı olduğundan daha uzun göstermektedir. Yine iki renkli olarak yapılmış ana kapı ve pencere kemerlerinde bu yatay çizgi kesilmektedir. Yapıyı yukarıda taş konsollar üzerine oturan bir silme sınırlamakta ve geriden han odalarının kubbeleri görünmektedir.
Üzerinde kare çerçeve içinde kûfî yazılı süsü bulunan yapının, batı kapısı dışarıya taşkınlık yapmamakta, adeta bir eyvan gibi içeriye doğru derinleşmektedir. Basık kemerli bir kapıdan geçildikten sonra tekrar beşik tonozlu bir kısım gelmekte, avluya bu kısım bütünlüğüyle açılmaktadır. Girişin solunda ve tam karşısındaki merdivenlerden yukarı kata çıkışlar vardır.
Avlunun ortasında bezemesiz başlıklara oturan altı sütunlu, üstü kubbeli bir şadırvan yer almaktadır. Polonyalı Simeon’un sözünü ettiği rengarenk demir parmaklıklardan eser kalmamıştır.
Hafif sivri kemerli, sütunlara dayanan iki katlı revakların avluya bakan yüzleri, tamamen iki renkli taş sıralarıyla zenginleştirilmiştir. Burada batı girişinin tam karşı kısmı, Deliller Hanı’ndaki gibi dolu yüzeyler olarak düşünülmemiştir. İkinci kata birer eyvanımsı kısımla, yanlarına birer pencere konarak derinlik sağlanmıştır.
Alt kat odaları sivri kemerlerle avluya açılmaktadır. Han odalarının duvarlarına da birer kemerle bağlanmış olan revakların üstü çapraz tonozludur. Ayrıca revakların köşeye rastlayan kısımları birer sütun üzerine oturtulmamıştır. Alt kısımları boşlukta, iki yarım sütunla biçimlene ayak izlenimini taşıyan bir sitem uygulanmıştır.
Bu handa dikkati çeken bir özellik de iki katın revaklarında yer alan sütunların birbiri üzerine oturmasına rağmen, ikinci katta avluya doğru taşan konsolların bulunuşudur. Bu gün yer yer çökmüş olmasına rağmen, bu taşkın kısımların önlerinde demir parmaklıkların olduğu, bunların bağlantı yerlerinde taş ayakların bulunduğu anlaşılmaktadır. Böylece sütunların önünden yapıyı dolanmak mümkün olmaktaydı. Revakların gerisinde yer alan odalar, revaklara düz taştan hatıllı bir kapı ve pencereyle açılmaktadır. Ayrıca dışarıdan süslü biçimler gösteren birer pencereleri vardır. Bunların üst örtüleri, anaforlarla. hafifletilmiş pandantifli kubbedir. Bu tür anfora kullanılması, Anadolu’da eski bir gelenektir,  çeşitli çağlardan kalan yapılarda karşımıza çıkmaktadır.
Hasan Paşa Hanı, bu gün kuzey ve batı cepheleri dışında, çarşı ve diğer yapılarla kaplıdır.. Bu yüzden bütün kimliğiyle ortaya çıkmamaktadır. Batı cephesinde Deliller Hanı gibi Mardin Kapısı yönüne dükkânlarla uzamakta, bitişiğindeki çarşıya girişi bulunmaktadır. Batı Kapısı dışında, diğer yazıtlı kapısı çarşı içinde kalmaktadır. Buradaki kapılar özellikle doğu kapısı, siyah-beyaz taş süslemesinin dışında iri mukarnaslı bordürleri, geometrik bezemeli rozetler altında mukarnaslı yan nişleri, üstleri süslü ince köşe sütuncuklarıyla, Osmanlı anıtsal kapılarının XVI. yüzyıldaki ilginç örneklerinden biridir.
Deliller Hanı’ndan sonra, aradan geçen süre içinde Osmanlı Mimarîsinin ulaştığı düzeyi bütün açıklığıyla   yansıtan bu yapı, aynı zamanda ham mimarîsi içinde önemli bir örnektir. Cephelerde hareketli görünüşler içerde de kendini göstermektedir. Şadırvanı, sütunlara dayanan revaklarıyla dış iç bütünlüğüne ulaşılmaya çalışılmaktadır.
Bugün dış a bakan pencerelerin çirkin balkonlar haline getirilmesi, içerde yapının kimliğini yok edecesine yerleşilmiş olması, yer yer bozulmalara sebebp olmuş, ikinci katın revakları da yıkılmaya başlamıştır.”  (16)
Yazarın gözlemleri 1970’te basımı yer alan kitapta yer almaktadır. incelediğimiz üzere Mayıs 2013’te de gözlemler değişmemiştir. Turistik bir dinlenme alanına çevrilen Hasan Paşa Hanı’nın yakın zamandaki restorasyonu’nda dışa açılan ikinci kat balkon tablalarının çirkinliği, fotoğraflarda da görüldüğü gibi hemen seçilmektedir.
Hanın ilk kitabesi güney kapısı üzerinde  yer almaktadır. Günümüz Türkçesi’ne çevirisini veriyoruz:
Şehinşah-ı serîr-i saltanat Sultan Murad ol kim
Adaletle yedi iklimi tuttu serteser adı
Zamanında o şah-i nîkfercâmın Hasan Paşa
Buyurdu bu makam-ı dilküşanın oldu bünyadı
Dedim bu âfitâb-ı izz-i devlet burcuna tarih
İlâhî kıl mübarek bu ribat-ı şâdâbadi (Hicri 982)
İkinci kitâbe, doğu kapısı üzerinde yer alır. Kitabede Kelime-i Tevhid’in ilk bölümü yer almaktadır: “Allahtan başka Rab olmadığına şehâdet ederim”
Günümüz Türkçesiyle çevirisi: “Eşhedü en lâ ilâhe illâllâh hürmetine bu kapı daima sevinçle açık olsun”
Son kitâbe, hanın çarşı kapısı üzerinde yer almaktadır:” Sadrazam Mehmed Paşa oğlu Hasan Paşa bu binayı büyüklerin teşrifine tahsis etmek üzere Sultan Selim oğlu Sultan Murad’ın saltanatı günlerinde (Sene: 982) yaptırdı. Allah mülkünü ebedî kılsın.” (17)
Hasan Paşa Hanı’nın Ulu Camii ile bağlantısı olduğu hususunda bazı iddialar bulunmaktadır. Zaman içinde Gazi Caddesinin asfaltla yükseltilmesi Han’a girişi dışarıdan merdivenli hale getirmiştir. Aynı husus Deliller Hanı, Ulu Camii, Dağ Kapı Burcu için de geçerlidir.
Sonuç: Bir dönem ekonomisi, hanların etrafında evrilip çevrilen, el sanatı üürnlerinin çevre illere ve ülkelere ihraç edildiği, birçok ülkeden gelen ticarî malzemenin el değiştirdiği hanlar, günümüzde eski işlevinden oldukça uzaktır. Fakat, bu hanların ayakta kalanlarını korumak,hanları işlev sahibi kılmak için yatırımların yapılmasını zorunludur. Şehrin sosyla hayatının eksik olamdığı, turizme elverişli hanların işlerlik kazanması, şehrin gelişimini sağlamada ivme görevi görmekte, istihdamın artmasına sebep olmakta, bunun beraberinde hanların korunmasına zemin hazırlamaktadır. Diğer örneklerde yer yer tarihî eser olan hanların aslının dışına çıkan onarımlara dikkat çekmek ve onarılan hanlarınaslına uygun onarımını bekliyoruz. Özellikle Çiftae Han'ın önümüzdeki üç-dört sene içinde yıkımla harabiyetini görmek istemiyorsak, acilen onarıma başlanması gerekmektedir. Şehir merkezinde bulunan kimi hanların onarımı beraberinde oldukça harap olan ve çoğu özel mülkiyet içinde bulunan ilçelerdeki hanların da restorasyonu ihmal edilmemelidir.
Dipnotları
1-Hanlar Köşkler Evler S 12  Komisyon Diyarbakır Valiliği Kültür Turizm Proje Birimi Tarihsiz
2- Yılmazçelik Yrd. Doç. Dr. İbrahim XIX. Yüzyılın İlk Yarıısnda Diyarbakır (1790-1840)  sayfa 95 TTK
3-Yılmazçelik age sayfa 92
4- Hanlar Köşkler Evler sayfa 11
5- Hanlar Köşkler Evler S 12
6-Hanlar Köşkler Evler S 10
7-ERDOĞMUŞ Özlem Diyarbakır’da Ticaret Yapıları Diyarbakır Kültür Envanteri Merkez- 1 Sayfa 252  Komisyon 2012 ; Müze Şehir Diyarbakır YKY sayfa 256-257
8-Hanlar Köşkler Evler S 10
9-ERDOĞMUŞ Özlem Diyarbakır’da Ticaret Yapıları Diyarbakır Kültür Envanteri Merkez- 1 Sayfa 252  Komisyon 2012 , Müze Şehir Diyarbakır YKY sayfa 253 vd.
10-Hanlar Köşkler Evler S 4 ;Müze Şehir Diyarbakır  YKY sayfa 254
11-Yılmazçelik Yrd. Doç. Dr.brahim age sayfa: 91 TTK
12-Hanlar Köşkler Evler S 8
13-ERDOĞMUŞ Özlem Diyarbakır’da Ticaret Yapıları Diyarbakır Kültür Envanteri Merkez- 1 Sayfa 252-253
14-ERDOĞMUŞ Özlem Diyarbakır’da Ticaret Yapıları Diyarbakır Kültür Envanteri Merkez- 1 Sayfa 252-253  Komisyon 2012 ; Müze Şehir Diyarbakır  sayfa  YKY 255-256
15--Hanlar Köşkler Evler S 6-7 Müze Şehir Diyarbakır YKY sayfa 256
16- SÖZEN Metin Diyarbakır’da Türk Mimarisi s 197-198 İstanbul 1970 )
17-:BEYSANOĞLU Şevket Anıtları ve Kitabeleriyle Diyarbakır Tarihi 2. Cilt s 598 Ankara 1990
Bu yazı toplam 4590 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim