• İstanbul 16 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 14 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 20 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 15 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 15 °C

DİYARBAKIR ŞEHİR ARAŞTIRMACILARI BİR ELİN KAÇ PARMAĞI?

M. Ali ABAKAY

Her insan, kendi dengiyle bilinir. Bu sebeple” Her kuş kendi sürüsüyle uçar.” veciz sözü, birliktelik belirten durumlarda kullanılır.  Geçmişte bir iş ile uğraşanların oluşturduğu loncalar vardı, Âhî teşekkülleri söz konusu idi. Günümüzde esnafa dair işler-işlemler, odalara dönüştü, resmîyette. Yazarların, şairlerin, araştırmacıların, yayıncıların birlikteliği ya birlikler ya da sendikalar şeklinde belirginleşti. 

Şehir Araştırmacılarının bir araya geldiği, meselelerini ele aldığı, birlikteliklerinin söz konusu olduğu birlik ya da kuruluşa rastlamadım, uzun zamandır. Ya böyle bir birlik vardır, habersizim ya da teşekkülü henüz söz konusu değildir.

Bulunduğumuz Diyarbakır’da birkaç yazar-şair birliği ile dernek söz konusudur. Çoğu resmîyette kalan bu oluşumların, arada bir birlikteliği toplantılarla olur. Ne yazık ki şehir araştırmacı sayısının azlığı, böyle bir birliğin oluşumunun önünde engeldir. Şehir Araştırmaları Merkezi oluşumunu hızlandırdığımız ve dernek aşamasında olduğu dönemde, şehir araştırmacılarını bir araya getirme düşüncesi ortaya çıktı. Fikir güzel, olması gereken bir teşekkül. Gelin görün ki kaç şehir araştırmacısı vardır ki bir araya gelsin, şehrin dünden bu gününe ayna tutsun ve yarına güzel bakılmasına sebep olsun? İşte şehir araştırmacısı, bir elin parmaklarının sayısını geçmiyor, ne yazık ki!.. Resmîyette, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda “Şehir Araştırmacısı” unvanı söz konusu değil. Üniversitelerde “Şehir Araştırmacısı” adıyla bir unvan yok. Türkiye’de bizim giriştiğimiz Şehir Araştırmaları Merkezi dışında bir uğraş, akıllara ziyan.

Ayda bir şehirlerle ilgili kaynak kitap alımında bir çok eserle karşılaşıyoruz. Daha çok şehirleri genelde ele alan “Gezi Rehberi” adı altında eserlerden başka, bir şehri tüm yönleriyle ele alan müstakil eserler de yok değil. Bir çok yazarın ekmek kapısı olarak gördüğü ve o şehre merak edenlerin satın almak zorunda kaldığı gezi rehberleri, tatil beldelerinde, turistlerin yoğun olduğu şehirlerde olmazsa olmazlardandır. Diyarbakır ile ilgili dört başı mamur bir gezi rehberine henüz sahip olmuş değiliz.

Şehir Araştırmacısı’nın şehri tanıtan ve şehrin önemli ana hatlarına vakıf şekilde ele aldığı Gezi Rehberi’nde her şeyden çok şehri tanımak ve gezmek isteyenin ihtiyacına cevap verecek bilgiler, fotoğraflarla bir arada olmalı ve şehrin beş-on haritasını bölümler halinde bulundurmalıdır.

Diyarbakır ile ilgili bu tür gezi rehber kitaplarını, kolaylıkla bulmak mümkün değildir. Valilik veya Belediye, bu ihtiyacı kısmen karşılasa bile kişi, her an her zaman bu tür yayınlara ulaşabilmelidir. Bunun için de gezi rehberlerinde çeşitlilik olmalıdır ki bu da şehir araştırmacılarına düşen görevdir.

Diyarbakır’da Diyarbakır ile ilgili yazılan kitaplardaki onca fahiş hatalar bulunurken, şehir dışından şehri yazanların Dicle Nehri’ni “Fırat Nehri”, Esfel Bahçeleri’ni, “Yayla” olarak takdim etmeleri, gezi rehber kitaplarının ancak yetkin kalemlerle sponsor desteğiyle yüzbinden aşağı basılmamasını gerektiriyor. Şehir hakkında yalan-yanlış bilgilerle donanmış olan belleklerin temizlenmesi, doğru bilgilerle donatılması zaman alır. Yanlış bir anlaşılmaya meydan vermeme adına, kimi konularda uzlaşmadığımız hususlar varken, kalkıp kimilerinin kendisini şehir hakkında başvurulacak ilk adam, otorite sanması rahatsızlıkları vardır.

Şehir Araştırmaları Merkezi ile bu tür rahatsızlıklara şifa bulacak çalışmalarımız vardır. Her gelenin kendisini allame-i cihan sayıp, kendisinden başkasını bilgisiz addederek, fütursuzca  davranışlar içine girip, yabancı dilleri bilmeden, ihtisastan uzak, şehri tanımadan elifi mertek bilmesi, bu şehrin tanıtımının önünde en büyük engellerden bir tanesidir.

Şehir Araştırmaları Merkezi kurulduğunda hiçbir düşünce etkisi altında kalmaksızın, doğru olan ne ise o ortaya konacak, kaynaklarla bu doğrular desteklenecek, ideolojik saplantılardan uzak, objektif, bilgiyle belgeyle donanmış merkezde sadece şehrimize değil, ülkemize değil, dünyanın dört bir yanına şehrin tanıtımı esas alınacaktır.

Kendi dünyalarında kendilerinden başkasının yaşamasına, nefes almasına tahammülü olmayanların ebabilden başka kuş tanımaması, kartalların yalnızlığa itilmek istenmesine zemin hazırlar. Şehrimizde kendisinden bilgili olana tahammülsüzlük, zamanla bilgili insanın alanıyla ilgili piyasadan silinmesini zorunlu kılar. En büyük hasedin, çekememezliğin olduğu bu alanda hele bir de donanımınız tam ise, istenmeyen adam ilan edilirsiniz. Bir tarafa meyilli olmanız lazım, siyasete yakın durmanız icap eder. Her mideye ayrı şerbet sunmanız gerekir. İlkeli, doğru ve kararlı iseniz, sizin kabul görmeniz çok zor olur, olması imkânsızdır.

Siz, bu şehirde onlarca şehir araştırmacısı aramayın. Bu şehirde ihtiyaç yok, şehir araştırmacısına. Bu şehir daha emekleme dönemindedir, her alanda. Turizmde söz sahibi değildir. Kültürel alanda birliktelik sağlanmamış. Şehir adına katılımın sağlandığı fuarlarda, şenliklerde şehir adına fazlaca bir tanıtımın olmadığı, her sene aynı monotonluğun hüküm sürdüğü, katılımcıların genelde farklı olmadığı, mevcut birkaç kitap, broşür ve ikramlarla şehrin tanıtımının sağlandığı bilinmektedir. Şehrin turistik olarak alt yapısı kurulmadığı ve bu kültür ile desteklenmediği için otelcilerin şehrin tanıtımını merkezde birkaç nokta ile sağladığı, otellerinde turiste her türlü imkânı seferber ettiği bilinse de her otelde o şehri çok iyi bilen bir gezi rehberinin olması hep öteleniyor, gibi.

Şehir Araştırmaları Merkezi şimdilik kurulmadığı için şehre dair hazırladığımız şehir rehberi, ancak merkez kurulduktan sonra yayınlanacaktır. Şehri konu alan otuzu aşkın çalışmamız, merkezle beraber gün ışığına zaman içinde erişecektir. Keşke diğer şehirlerde olduğu gibi, Şehir Gezi Rehberlik Kursları açılsaydı da şehri doğru-dürüst tanıtsaydık… İşte merkez olarak ilk ele alacağımız konulardan biri budur.

İç Kale’de İstanbul ve civar illerden gelen misafirleri ağırlamaktayız, Eğil Gezisi sonrası. Sonradan öğrendiğim kadarıyla bir dostumuz, bulunduğu mevkiî itibariyle ziyaret edildi, bir milletvekili tarafından. Bize düşen bulunduğumuz mekânı tanıtmak.

Ulu Camii hakkında konuşuyoruz. Milletvekili, “Ulu Camii daha önce kiliseydi.” Dedikten sonra, söylenecek sözün kalmadığını belirttim, misafirlere. Onun daha öncesini sorgulatmasını istirham ettim:” Ulu Camii mekânı, bahse konu olan kiliseden önce neydi? Hükümdar, nerede kalıyordu? Ulu Camii mekânı ile Ashab-ı Kehf arasında bir ilişki kurabiliyor musunuz?”

Değerli okur, bu tür çarpıklıklar, bilgi yanlışlıkları her şehir için aynıdır. Biz, sadece yaşadığımız şehirden misaller verdik.  

İşte Şehir Araştırmaları Merkezi ile oldukça zor, herkesin sırtlamayacağı, omuzlaması ağır ve zahmet gerektiren bir serüvene çıktık. Şimdi şehirde şehir araştırmacısı bir elin kaç parmağını bulur, dersiniz? Gelecek yazılarımızda bu konuyu irdelemeye devam edeceğiz.

 

06.08.2014 

Bu yazı toplam 746 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim