• İstanbul 20 °C
  • Ankara 24 °C

Doç. Dr. Fatih Özkafa: Hat Sanatında Mehmed Âkif Ersoy ve Şiirleri

Doç. Dr. Fatih Özkafa: Hat Sanatında Mehmed Âkif Ersoy ve Şiirleri
Millî Şair’in, bir hat eseri olarak bugüne kadar en çok yazılmış şiiri, araştırdığımız kadarıyla İstiklâl Marşı’dır.

Büyük sanatkârların kıymeti zaman geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Ufuk sahibi nice zevat ile hüner ehli nice eşhasın, yaşadıkları devirde tam manasıyla idrak edilemedikleri, hatta hor görüldükleri tarihi bir vâkıadır. Bu durum, bahis konusu kişiler için bir nakısa olarak kabul edilmeyip cemiyetlerde alelâde görülegelen kadirnâşinaslıklardan addedilmelidir. Bu me- yanda, Ferid Kam’ın Süleyman Nazif için söylediği şu dörtlüğü hatırlatmak icap etse gerektir:

Sağlığında nice ehl-i hünerin

Bir tutam tuz bile yoktur aşına

Öldürüp onu evvel açlıktan

Sonra bir türbe yaparlar başına

Mehmed Âkif Ersoy gibi şair, mütefekkir, erbab-ı ilim, ehl-i siyaset vs. pek çok vasfı kendisin­de cem’etmiş bir şahsiyetin çok yönlü kimliği, onun her geçen devirde yeni bir zaviyeden tahkikine ve yepyeni değerlendirmeler yapılmasına imkân vermektedir. İstiklâl Marşı’nın şa­iri olması, Safahat gibi muhalled bir eser bırakması bile Âkif’in Türk Milleti nezdindeki müs­tesna mevkii için kâfidir. Aynı zamanda idealist bir aksiyon ve mücadele adamı olan Âkif’in muhayyilesinden çıkıp en samimi hislerle kaleme alınan berceste mısralar zihinlerdeki taze­liğini daima muhafaza etmiş; buna ilâveten hattatlara da yepyeni eserler için ilham kaynağı olmuştur. Bugüne kadar diğer şairlere nispetle fazla denebilecek miktarda; ancak kendisinin bütün şiirleri hesaba katıldığında pek az bir kısmının hat eseri olarak vücut bulduğunu gör­mekteyiz. Bununla birlikte, hattatların gün geçtikçe bu hazineden daha çok istifade edecek­lerini tahmin ediyoruz.

  1. .Hat Sanatında İstiklâl Marşı

Millî Şair’in, bir hat eseri olarak bugüne kadar en çok yazılmış şiiri, araştırdığımız kadarıyla İstiklâl Marşı’dır. Celî ta’lik, hatt-ı icaze, celî divanî ve rık’a hatlarıyla yazılmış birçok çeşidine rastladığımız İstiklâl Marşı örnekleri, muhtelif hattatlar tarafından farklı şekillerde istiflen- miştir. Bu eserlerden bazılarında İstiklâl Marşı’nın tamamı; yani 10 kıt’ası da yazılmışken ba­zılarında sadece ilk iki kıt’ası yazılmış; bazı eserlerde ise İstiklâl Marşı’ndan müstakil olarak bir mısra istiflenmiştir.

Celî talik hattıyla 1432 (2011) tarihinde Hattat Tahsin Kurt tarafından yazılan ve Marş’ın bü­tün kıt’alarının yer aldığı tezhipli levha, 2011 yılının Mehmed Âkif Yılı ilân edilmesi münasebetiyle Klasik Türk Sanatları Vakfı tarafından organize edilip Türkiye Büyük Millet Meclisi ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayelerinde gerçekleştirilen Mehmed Âkif Proje­si kapsamında ortaya çıkarılmış ve TBMM Şeref Salonu’nda sergilenmiştir.

Bahsi geçen proje kapsamında konuyla alâkalı başka pek çok eser de vücuda getirilmiş ve bunların tamamı aynı salonda sergilenerek bir katalog halinde de yayımlanmıştır. (Mehmet Âkif, Klasik Türk Sanatları Sergisi Kataloğu, 2011) Tahsin Kurt hattıyla yazılmış olan ta’lik İstiklâl Marşı ise büyük ebadlı olarak ayrıca bastırılıp koleksiyonculara ve sanatseverlere takdim edilmiştir. Bu eserin orijinal ebadı 119x68 cm olup birden fazla sanatkâr tarafından ortaya çıkartılmıştır. Çünkü ta’liknüvis bir hattat tarafından yazılan hattın tezyinatında hem tezhip hem ebru hem de kat’ı sanatlarını bir arada görmek mümkündür. Bu cihetiyle de ese­rin kayda değer ve istisnai bir hususiyet taşıdığı söylenebilir.

Metin kısmındaki kaleme nispetle yaklaşık üç misli daha kalın bir kalem ile yazılmış olan başlık kısmında yine celî ta’lik hattıyla “İstiklâl Marşı” yazılı olup bu yazının iki yanında kalan koltuk boşluklarına Mahmut Peşteli tarafından yapılmış birer küçük laleli ebru yapıştırılmış­tır. Bu ebrulardaki kırmızı lalelerin başları birbirlerine müteveccih olduğu için bu kısımda da simetrik bir görüntü meydana gelmiştir. Altın ile çekilmiş cetvel ve yine altın ile yapılmış zencerekten sonra stilize çiçeklerin, rumilerin de yer aldığı bir tarama haklar ve onların da arasına yerleştirilen ve kat’ı tekniğiyle yapılmış çiçeklerden oluşan bir tezyinat ile yazının etrafı süslenmiştir. Tezhip kısımları Emel Türkmen, kat’ı kısımları ise Safiye Morçay tarafından yapılmıştır.

Dikey olan eserin yazı kısmında iki sütun halinde beşer dikdörtgen paftadan oluşan ve her bir paftada bir kıt’anın yer aldığı toplam 10 pafta mevcuttur. Bu paftalar altın cetvel ile ayrıl­mıştır. Son kıt’a hariç her kıt’ada dörder mısra yani dörder satır bulunup son kıt’ada beş mısra yani beş satır yazı vardır. Genel olarak her satırda iki keşideye yer verilmiş; ancak bazılarında bir veya üç keşide kullanılmıştır. Klasik olarak ta’lik levhalarda keşide, belli birtakım dengeler gözetilerek genelde her satırda kullanılır. Ta’lik yazının estetik hususiyetlerinden biri de bu- dur. Bu yazıda görmeye alışık olduğumuz ve inceden kalına doğru akıp gelen o zarif uzun çizgiler yazıya ayrı bir âhenk, seyyaliyyet ve letafet katmaktadır. Ancak bunların dengeli kul­lanılması son derece zaruridir. Bu eserdeki keşideler genellikle dengeli kullanılmakla birlikte, bütün satırların aynı uzunlukta olmasına gayret edilmesinden dolayı bazı satırlarda birden veya ikiden fazla keşideye ihtiyaç duyulmuştur. Metnin kafiyeli bir şiir olmasından dolayı her kıt’anın kendi içinde, satırın son harfleri iki mısra hariç daima aynı olmuştur. Bu da sesteki benzerliğin görüntüye de yansımasını sağlamıştır.

İstiklâl Marşı’nın tamamının yazıldığı bir diğer hat eseri ise Hattat Fatih Özkafa tarafından icaze hattıyla yazılmış olup Müzehhip Ersan Perçem tarafından tezhiplenmiştir. (Resim 2) Bu levhayı diğer İstiklâl Marşı muhteviyatlı hat eserlerinden ayıran vasıflarından biri koyu zemin üzerine altın ile yazılmış olması, bir diğeri ise daha evvel aynı metinde örneğine rastlanma­mış olan icaze hattıyla yazılmış olmasıdır. Araları mesafeli iki sütun halinde tasarlanıp her bir sütuna yine beşer kıt’anın yerleştirildiği ve bütün mısraların aynı uzunlukta olduğu bu levha ilk bakışta bir kitabın sağlı sollu iki sahifesi gibi algılanmaktadır. Sütunlar arasındaki boşluklar ile sütunların dışında kalan boşluklara birer cetvel çekilerek bu kısımlara rumiler- den oluşan bir desen tasarımı yapılmıştır. Eserin orijinal ebadı 70x50 cm’dir. Bu eser ilk olarak, “Hakikat Adamı Mehmet Âkif’e Armağan” adlı kitapta yayınlanmıştır. (Bayyiğit, 2011: 128­129) Editörlüğünü Prof. Dr. Mehmet Bayyiğit’in ve Prof. Dr. Ahmet Çaycı’nın yaptığı, 2011 yılında yayımlanan mezkûr kitapta, Âkif’in hayatı, sanatı ve şahsiyeti ile alakalı olarak farklı müellifler tarafından kaleme alınmış bölümler yer almaktadır.

Rık’a hattıyla yazılmış olan İstiklâl Marşı örnekleri, diğer hat eserlerine nispetle daha çoktur. Bunun sebeplerinden biri, Osmanlı Türkçesi öğretmeye yönelik kitaplarda (Belviranlı, 2002: 146-149) veya bazı dergilerde, herkes tarafından nerdeyse ezbere bilinen bu gibi meşhur metinlerin sıkça kullanılmasıdır. (Resim 3)

Bütün kıt’aların yazıldığı hat levhalarından ayrı olarak İstiklâl Marşı’ndan sadece bir mısraın seçilip istiflendiği eserler de vardır. Bu nevi tasarımlara örnek olarak Fatih Özkafa tarafından tasarlanmış olan “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl” mısraıdır. (Resim 4) Damla formu içerisine istiflenmiş olan bu celî divani yazının (Bayyiğit, 2011: 90) ortasından geçen keşideli nun harfi altın ile yazılmış ve etrafına siyah mürekkeple ince bir tahrir çekilmiştir. Bütün ya­zıyı sarmalayan bir şekil intinbaı veren ve bazı şaküli harflerin bir üstünden bir altından ge­çirilerek örgü meydana getirmiş olan bu çizgi, daha doğrusu bu harf, tasarımın dikkat çeken unsurlarından sayılabilir. Ancak bu nun harfinin noktasının da altın ile konulması gerekip gerekmediği tartışma konusudur. Çünkü “nokta nun’a ait olduğu için o da altın olmalı” de­nilebileceği gibi, nun harfinin sarmal tesirine noktanın bir hizmetinin olmayacağı ve yalnız kalacağı da iddia edilebilir. İstifin sağ alt köşesindeki “hakk” kelimelerinin üst üste getirilişi, istifin tepe bölgesindeki te ve kaf noktalarının şaküli olarak yerleştirilmesi, sol üst köşeye tekabül eden lâmelif düğümü vs özellikler ise yazının diğer esprilerinden sayılabilir.

Tezhip tercih edilmemiş olan bu yazının tıpkıbasımı, 2011 yılının Mehmed Âkif yılı olması münasebetiyle Türk Telekom A.Ş. tarafından mahdut sayıda çoğaltılarak bazı sanatseverlere takdim edilmiştir. (Resim 5)

İstiklâl Marşı’nın ilk baskılarında kullanılan sülüs ve celî sülüs başlık yazıları da konuyla ilgili diğer örneklerdendir. (Resim 6-7)

  1. .Âsım Kitabından Seçilen Şiirlerin Hat Sanatına Yansıması

Safahat’ın 6. Kitabı olan Âsım kısmından seçilen bazı şiirler Klasik Türk Sanatları Vakfı tara­fından organize edilen Mehmed Âkif Projesi kapsamında klasik sanatlarımızın hat, tezhip, ebru, minyatür gibi başlıca dallarında farklı şekillerle tasarlanarak yeni birer boyut ve mana kazanmıştır. Bunlardan biri, Gürkan Pehlivan tarafından hazırlanmış olan 96x62 cm ebadın­daki sülüs ve celi sülüs levhadır. (Resim 8) Bu levhada şu mısralar yer almaktadır:

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı,hatta boğarım!... -Boğamazsın ki!

-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.

Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;

Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir, aşığım istiklâle;

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...

Şaküli vaziyette ve hilal üstte yıldız altta olacak şekilde asılmış bir Türk Bayrağı şeklinde dü­şünülmüş olan bu eserin zemin rengi bayrak kırmızısı olup yazılar sulu siyah mürekkep ve altın mürekkep ile yazılmıştır. Hilal ve yıldız kısmına tezhip yapılmış; diğer alanlar ise yazıy­la doldurulmuştur. Sülüs ile yazılmış 11 mısra alt alta düz satırlar halinde sıralanmış; ayrıca yanlardaki iki uzun kenara da şakuli birer satır yerleştirilmiştir. Yıldızın altına ise celi sülüs bir istifle “doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle” mısraı altın mürekkeple yazılmış; böylelikle şi­irin berceste mısralarından biri, tasarımda dikkat çekici unsurlardan olarak öne çıkarılmıştır. Bu celi sülüs istifteki küplü ğayn ve ayn harfleri bir başka tasarım esprisi olarak görülebilir.

Eserin genel görünüşünde ilk olarak dikkat çeken özellik, rengiyle, ay ve yıldızı ile bayrak olduğu için millî kıymet cihetinden büyük ehemmiyeti haiz olan böyle bir sembol üzerinde yazının arka planda bırakılması hat sanatı açısından, yazının öne çıkarılması ise millî sembo­lün arka planda kalması bakımından sakınca doğurabilir. Dolayısıyla kutsî unsurlar arasında hiyerarşik bir katmanlaşmaya yol açabilecek tasarımlardan mümkün olduğunca kaçınmak belki en isabetli tercih olacaktır. Sözkonusu eserin bazı detayları için de aynı değerlendir­meyi yapmak mümkündür. Mesela; hilal ve yıldız kısımlarına denk gelen yazılar tamamen gizli kalmış; bu kısımlardaki kelimeler satırda muhayyel bırakılmıştır. Hilalin ve yıldızın içi de tamamen tezhiplendiği için tezhip, yazıyı öne çıkarmak ve tezyin etmek yerine bertaraf etmiştir. Bu durumda yazı müzehhep değil mestûr olmuştur. İzleyicinin ilk bakışta yazıyı gör­mediği bir eseri hat eseri olarak vasıflandıramayız. Bununla birlikte hattatın ve müzehhibin bu eserdeki işçiliklerini hafife almak da elbette doğru olmaz. Netice olarak buradaki tartış­ma, tasarımın estetik çağrışımları üzerine bir tahlil denemesinden ibaret görülmelidir.

Âsım kitabından iki mısraın seçildiği bir başka hat eseri, Hattat Arif Yücel tarafından celî sülüs hattıyla istiflenmiş ve iki satır halinde yazılmıştır. (Resim 9) Tezhipsiz olan eserin ebadı 54x24 cm olup şu mısralar yazılıdır:

Doğrudan doğruya Kur’an’dan almalı ilhamı

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı...

Klasik buğday renginde aharlı kâğıt üzerine siyah mürekkeple yazılmıştır. Bu tasarımın el­bette en dikkat çeken özelliği, satırların ortasında ufkî olarak soldan sağa uzanan “ma’kus ya” harfleridir. Böylesine uzun keşidelerde kalem hakkını muhafaza etmek, kalemin tabii seyrini bozmamak hakikaten zor bir iştir. Bazı harflerin bünyelerinde tafsilat kabilinden bazı ısla­hata başvurmak yazının kıymetini daha arttırabilirdi. Buna ilaveten, ikinci satırın sonundaki “İslam’ı” kelimesinin mim harfi altında kalan boşluk daha büyük olduğu için hattat imzası bu kısma konabilir; imzadan boşalan sahaya da mürsel mim mühmeli yerleştirilebilirdi.

Hattat Mustafa Parıldar tarafından celî ta’lik hattıyla yazılmış olan bir başka hat eserinde (Re­sim 10), Âsım kitabından şu mısralar tercih edilmiştir:

Hâlık’ın nâ-mütenahi adı var, en başı: Hakk, Ne büyük şey kul için hakkın elinden tutmak!

İki satır halindeki yazının etrafına ve satır arasına cetvel çekilip ara suyu yapılmıştır. Bunun dışındaki saha ise tezhipsiz bırakılmış; yeşil tonlu bir dokulu kâğıt ile iktifa edilmiştir. 78x44 cm olan levhada tasarım esprisi olarak en dikkat çekici unsurlar, ta’lik levhaların genelinde olduğu gibi, yazıya damgasını vuran keşideli harflerdir. Bu yazıda da te ve kef harflerine keşide verilmiş; her iki satırda ikişer keşide ile satırlar arası denge sağlanmıştır. Tabii bu keşi­delerin alt alta ve aynı hizada olması yerine biraz kaydırmalı oluşu yine ta’lik hattının estetik inceliklerindendir. Harf bünyelerinin olgunluğu, tashih inceliği ve kelimelerin satıra dizilişin­deki ahenk bakımından gayet sağlam bir zemine oturmuş olan bu levha, yalın duruşuyla da bambaşka bir sadelik ve güzellik nümûnesidir.

Mustafa Parıldar tarafından celî ta’lik hattıyla kaleme alınmış olan bu yazının Emine Yılmaz tarafından akkase ebru tekniğiyle yapılmış örneğinde ise yazı kısmı nispeten küçültülmüş­tür. (Resim 11) 64x39 cm ebadında olan bu eserde ebru, yazıdan daha baskın vaziyette dik­kat çekmektedir.

Hat kısmı Hattat Osman Çiçek tarafından yazılan, minyatür kısmı ise Nuray Kırkgöz tarafın­dan yapılan bir başka eserde (Resim 12) Âsım kitabından şu mısralar rık’a hattıyla yazılmıştır:

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal’â mı göğsündeki kat kat îman?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?

Çünkü te’sis-i İlâhî o metîn istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkîf edemez sun’-i beşer;

Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;

“O benim sun’-i bedî’im, onu çiğnetme” dedi.

Âsım’ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.

Bir mektup şeklinde görünen yazının etrafına Çanakkale Savaşı’nı tasvir eden bir minyatür yapılmıştır. 49x40 cm ebadındaki eserin minyatür kısmında Çanakkale Boğazı, savaş gemile­ri ve ay yıldızlı Türk bayrağıyla birlikte savaşan Türk askerleri görülmektedir. Ayrıca Türk-İslam topraklarını sembolize eden cami, Türk evleri, imaretleri ve ağaçlar da boğazın iki yanında yer almaktadır. Klasik minyatürlerle mukayese edildiğinde bu eserdeki asker figürlerinin her ne kadar ön planda olsalar da biraz büyükçe resmedildiği gözlenmektedir. Anatomik bazı aksaklıklar bir yana, Mehmetçik sayısının çok az oluşu (dört kişi), muharebe hissi vermemek­tedir. Ayrıca bu çalışmada da yazı nispeten ikinci planda kalmış ve minyatür öne çıkmıştır. Gerçi klasik minyatür levhalarında zaten yazı çok küçük ve tasvirle ilgili açıklayıcı bir unsur olarak karşımıza çıkar; fakat klasik eserlerin kompozisyonu daha farklıdır ve yazı olarak daha ziyade ince ta’lik kullanılır.

Şiirin son mısraındaki “çiğnetmedi” kelimesindeki kef harfinde “seren” sehven ihmal edilmiş­tir.

Âsım kitabından mısraların sülüs-nesih satırlar halinde yazıldığı tezhipli bir eserde de klasik kıt’a formu yorumlanmıştır. (Resim 13) Eserde şu mısralar yazılıdır:

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...

Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Hattat Ahmet Koçak tarafından bir satır sülüs bir satır nesih halinde olmak üzere toplam dört satır sülüs toplam dört satır da nesih hattıyla yazılmış olan bu levhada sülüse nispetle üçte bir nispette daha ince bir nesih kalemi kullanılmış; nesih satırların iki yanında kalan boşluklar ise koltuk tezhibiyle doldurulmuştur. 50x37 cm ebadındaki eserin tezhibi ise Zehra Koblay tarafından yapılmıştır. Klasik sülüs-nesih kıt’alarda genellikle bir satır sülüs, üç-beş satır nesih şeklinde kompozisyon yapılırken burada nesih kısımların birer satır olması sebebiyle koltuk sahaları küçülmüş; buna mukabil koltuk adedi artmış ve eserin ebadı da büyümüştür. En alt satırda ise icâze hattıyla hattat imzası yer almıştır. Hem yazı hem tezhip itibarıyla bu eser, klasik Osmanlı üslubunun yaşatıldığı serapâ klasik bir levha olmuştur. Eğer bütün cilveleri ve incelikleriyle klasik sanat yolu tercih ediliyor ve bunda da muvaffak olunuyorsa böyle bir tercihi sıkıcı bir tekrar olarak telakki etmek yerine ancak ve ancak tebrik etmek lazımdır. An­cak ne yazık ki; hakiki estetiğin derûnuna vukufiyeti olmayan ve gelip geçici yeniliklerin baş döndürücü dehlizinde biteviye “farklı” bir şeyler görmek isteyen muasır ve “modernleşmiş” insanlara klasik güzelliğin inceliklerini idrak ettirmek pek güç bir iş olsa gerektir.

Âsım kitabından mısraların seçilip yazıldığı son eserin hat kısmı iki farklı hattat tarafından kaleme alınmıştır. (Resim 14) Sülüslerin İsmail Kanbaz, nesihlerin ise Halil İbrahim Umuç ta­rafından yazıldığı ve aşağıdaki mısraların seçildiği levhanın tezhibi Asuman Coşkun tarafın­dan yapılmıştır:

Âsım’ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...

Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...

Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.

Ebadı 77x62 cm olan bu eserin en göze çarpan özelliği klasik hilyelerin orta kısmını andırıyor olmasıdır. Zaten tezhipli alan da hilal formundadır. Merkezdeki dairevi alanda nesih satırlar, bu dairenin etrafını dolaşan kuşakta da sülüs hattıyla yazılmış mısralar yer almaktadır. Genel kompozisyon itibarıyla bu eser de klasik formda bir çalışmadır. Tezhipli hilalin etrafına beyaz bir hale yapılarak tezhip ve yazı sahasının koyu zeminde kaybolmaması, daha çok dikkat çekmesi sağlanmış; ayrıca bu hale ile esere manevi bir derinlik verilmiştir. Sülüs kuşak ile nesih daire arasını ayıran cetvel ve ara suyunun kalınca bırakılması ise nesih yazının gölgede kalmasına ve biraz da boğulmasına yol açmıştır.

3. Mehmed Âkif İle İlgili Diğer Hat Eserleri

Güzel bir sülüs hattıyla istiflenmiş olan 1330 (h) tarihli “Sebîlü’r-Reşad” yazısı, adı geçen mec­muanın logosu olarak Âkif’le ilgili kayda değer bir örnektir. (Resim 15) Benzer formatta bir başka mecmua logosu ise 1326 (h) tarihli olup yine sülüs hattıyla istiflenmiş olan “Sırat-ı Müstakîm” yazısıdır. (Resim 16)

Hattat Fuat Başar tarafından tuğra formunda tasarlanıp yazılmış olan bir başka eserde ise ibare olarak “Mehmed Âkif Ersoy” yazılıdır. (Resim 17) Tuğranın sağ üst kısmına şairin unvanı olarak “Millî Şair” ibaresi yerleştirilmiştir. Şairin ismi tuğranın kürsî kısmına yazılmış; soyadın- daki ra ve vav harflerinden ise beyze şekilleri oluşturulmuştur. Genellikle tuğralar sülüs-tevkî karışımı üsluplaşmış bir hat ile çekildiğinden burada da aynı özellik sözkonusudur. Klasik renkte âhârlı kâğıda klasik siyah mürekkeple çekilmiş olan tuğranın etrafında herhangi bir tezhip yer almamaktadır.

Mehmed Âkif’in mührü ve imzası incelenecek olursa; mühürde ta’lik hattı ile sade, istifsiz bir Mehmed Âkif yazısı hâkkedilmiştir. Âkif, imzasında ise üsluplaştırılmış bir rık’a hattıyla “Mehmed Âkif” ibaresini kullanmıştır. (Resim 18-19)

Son olarak Hattat Ali Toy tarafından ma’kılî hat ile gayet sade ve şık bir şekilde tasarlanmış olan Mehmed Âkif yazısı, bayrak kırmızısı zemin üzerine beyaz olacak şekilde, “Mehmet Âkif, Klasik Türk Sanatları Sergisi” kataloğunun kapağına basılmıştır. (Resim 20)

Sonuç

Mehmed Âkif Ersoy’un şiirleri hat sanatında da yankısını bulmuş ve farklı yazı çeşitleriyle birçok hattat tarafından muhtelif hat eseri verilmiştir. Tabiatıyla hat sanatında en çok örneği olan Âkif şiiri İstiklâl Marşı olmuştur. Bunun dışında Safahat’ın muhtelif kitaplarından da bir hayli şiir hat sanatına kazandırılmıştır. Bu tebliğde ağırlıklı olarak Âsım kitabından seçilmiş mısralardan teşekkül eden hat eserlerine yer verilmiştir.

Sözkonusu hat eserlerinde celî sülüs, sülüs, celî divanî, icaze, celî ta’lik ve rık’a yazı çeşitlerine rastlanmıştır. Bazı eserlerde tezhip veya minyatür de yer almışken bazılarında sadece hat mevcuttur. Yazı malzemesi olarak genellikle klasik renkte kâğıtlar ve siyah mürekkep tercih edilmişken bazı eserlerde zemin renginin farklı olduğu bazı yazılarda da altın mürekkebin kullanıldığı gözlenmiştir. Eserler hattı, tezhibi veya minyatürüyle birlikte birer bütün halinde incelendiğinde çoğunlukla klasik tasarımın hâkim olduğu ancak bazı eserlerde klasiğin yeni bir yorumla ele alındığı görülmüştür. Yazı-tezyinat âhengi genellikle sağlanmıştır. Bununla birlikte bazı eserlerde minyatürün veya zemin renginin daha baskın olduğu göze çarpmak­tadır.

Safahat’tan seçilmiş şiirlerden veya mısralardan teşekkül eden başka hat eserleri de vardır. Ancak o eserlerin kritiği de bir başka çalışmanın konusu olabilir. Millî şairimizin müstesna

 

Asım ve Gençlik

Bilgi Şöleni

mısralarının yine millî ve dinî bir sanat olan hat sanatında yeni bir estetik kimliğe kavuşması kültürümüzün ve sanatımızın derinliğinin göstergesidir. Tarihimiz bu nev’i zarafet nümune- leri ile doludur. Güzellik sadece ilk vücut bulduğu sanat sahasıyla mahdut kalmamış; şairlerin yazdığı şiirler bestekârların sayesinde birer musıkî eseri, hattatlar ve müzehhipler sayesinde de birer hat ve tezhip eseri haline dönüşebilmiştir. Bu tarz zenginliklerin tanıtılması ve teşvik edilmesi, daha nice güzel eserlerin ortaya çıkmasına imkân bahşedecektir.

Kaynaklar

Bayyiğit, Mehmet ve Ahmet Çaycı (ed.), Hakikat Adamı Mehmet Âkif’e Armağan, Konya, 2011.

Belviranlı, Ali Kemâl, Osmanlıca Metinler Rehberi, Marifet Yay. İstanbul, 2002.

Çelik, Semih, Dilden Dile İstiklâl Marşı, Küçükçekmece Belediyesi Yay., İstanbul, ts.

“İstiklâl Marşı”nın neşredilmiş olan besteleri.

Mehmet Âkif, Klasik Türk Sanatları Sergisi Kataloğu, KTSV Yay., İstanbul, 2011.

Sebîlü’r-reşad mecmuaları.

Sırat-ı Müstakîm mecmuaları

Hat Sanatında Mehmed Âkif Ersoy ve Şiirleri

Özet

Mehmed Âkif Ersoy’un mısraları, edebî zenginliğine ilâveten ictimaî tarihimiz ve düşünce hayatımız bakı­mından da büyük önem arz etmektedir. Çünkü millî şairin hissiyatı, sadece şiir estetiğiyle ilgilenenleri değil, toplumun pek çok kesimini alâkadar edecek bir kudrete sahip olmuştur. Onun tesiri altında kalarak şiirlerini bambaşka bir estetik hüviyete kavuşturan hattatlar da bu çerçevede zikredilmelidir. Zira Âkif’in unutulmaz mısralarından bir kısmı, usta hattatlar eliyle mahirane şekillerde tasarlanarak birer hat eseri vasfını da kazan­mıştır. Malûm olduğu üzere; âyet-i kerime, hadis-i şerif ve kelam-ı kibar olarak bilinen ibarelerden sonra beyit­ler ve berceste mısralar hat sanatında yaygın olarak kullanılmıştır. Mehmed Âkif gibi önemli bir şaire ait olan şiirlerin de başka bir sanata, hat sanatına konu olması gayet tabiîdir.

Bu tebliğde, genel olarak Âkif’e ait şiirler ile özelde Âsım kitabından seçilmiş mısralardan teşekkül eden hat eserleri incelenecek ve estetik bir tahlile tabi tutulacaktır. Bu kapsamda, bilhassa “Mehmed Âkif Ersoy Yılı” olarak kabul edilen 2011 senesinde tamamlanmış bazı projeler dahilinde ülkemizin tanınmış hattatları ta­rafından yazılan, sergilenen ve yayınlanan Âkif şiirleri tanıtılacak ve bu eserler hat sanatının estetik temelleri bakımından değerlendirilecektir. Ayrıca Mehmed Âkif adına tasarlanmış tuğra, kartvizit gibi hat eserleri ile İstiklâl Marşı’nın tamamının, İstiklâl Marşı’ndan seçilmiş mısraların veya Safahat’tan bazı mısraların tasarlandı­ğı hat levhalarına temas edilecektir.

Anahtar kavramlar: Mehmed Âkif, şiir, mısra, hat sanatı, estetik.

 

Mehmed Âkif, Âsım ve Gençlik, 2015

Kitabın tamamı: https://kitap.tyb.org.tr/kitap/asim.pdf 

Bu haber toplam 748 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim