5 Ağustos 2020 tarihinde TYB’nin youtube hesabı üzerinden canlı yayınlanan programda konuşan Dr. Nazım Maviş yeni yayınlanan “İslâmcılığın Değişen Dili: 1990’lı Yıllar ve Siyaset” isimli kitabıyla ilgili bilgiler verdi.
“1990'lı yıllarda İslâmcı söylemde yaşanan değişimi tartışmak biraz da kendimizi tartışmak, kendi hikâyemizi tartışmak anlamına geliyor” diye konuşan Maviş, 2017 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Siyaset Bilimi doktora çalışması olarak savunduğu “Türkiye’de İslamcılığın Değişen Siyasal Dili: 1990’lı Yıllarda İslamcı Dergiler” başlıklı tezinden hareketle kitabı yazdığını ifade etti.
Dr. Nazım Maviş, “Bu doktora tezinde kendi içinden geldiğimiz serüvene dayalı bir çalışma yapmak öznellikten kurulamamak gibi bir riski var. Biz bu riski olabildiğince doktora çalışmasının disiplini içerisinde sağlamaya çalıştık. Çünkü insan kendi hikâyesini yazarken dolayısıyla kendi penceresinden bakarak yazar, genelde bir bilimsel çalışmanın aynı zamanda öznel bir çalışma olması gerekiyor. O bilimsel disiplin içerisinde bu çalışmayı yapmaya gayret ettik. Tabi ki, İslâmcılık kavramı tartışmalı bir kavram, İslâmcı olarak tanımlanan kesimler de bu programı tartışmalı olarak alıyorlar. Dışarıdan, Müslümanlara İslamcı olarak isim koymaya gayret eden kesimlerde bu kavramı tartışmalı bir kavram olarak alıyorlar. İslâm’ın kendine inanlara ve tabi olanlara verdiği isim var, Müslüman ismi dolayısıyla İslâm ve İslâm’ın koyduğu Müslüman ismi varken birde kendisini Müslüman olarak tanımlayan insanların bir kesimini İslamcı olarak tanımlamak problemli bir alan gibi görünüyor.” diye konuştu.
Müslümanların kendileri ile ilgili başka kavramı içselleştirmeyi bir problem olarak görmediler diye konuşan Dr. Nazım Maviş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Peki, neden Kur’an İslam’a inananları Müslüman diye tanımlarken ya da İslam’a inanlara terminolojide ki karşılığı Müslüman olarak tanımlanırken İslamcılık gibi kavramla da bazı Müslümanları tanıma ihtiyacı ya da zarureti doğdu. Buna bakmak lazım, o zaman kavramsal çerçeveyi iyi bir şekilde netleştirebiliriz. Anlaşılan ortada bir sorun var, yani İslam’a inananların bir kısmı kendilerinin İslam’a inanan genel kitlenin içerisinde bazı nitelikleriyle bazı özellikleriyle ayrıştırma ihtiyacı duyuyorlar ki onları dışarıdan tanımlamaya çalışanlar veya kendilerini bir şekilde tanımlamaya çalışanlar biliyorlar ki Müslümanlıklarının yanı sıra bir de İslâmcı gibi bir sıfat kullanma ihtiyacı duyuyorlar. Bu problem aslında İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı sömürgeleştirme işgal ve emperyalizmin sonucu olarak bu sömürgeleştirmeye işgale ve emperyaliste direnişte bir duruş farklılığını ortaya koymaktan farklı olarak bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı.”
İslamcılık kavramı ile ilgili ittifak edilmiş bir tanımlama yapmanın olay olmadığını, birçok fikir adamı birçok aydının İslamcılık ile ilgili bir tanımlama çabası içerisinde girdiğini belirten Maviş, bu konuda İsmail Kara’nın çok yoğun çalışmalarının olduğunu da belirtti.
Dr. Nazım Maviş, İslamcılık ile ilgili tanımların hepsinin ortak noktası olarak da şunları belirtti: “Bir hayat nizami sosyal ve siyasal amaçları olan, iktidarı hedefleyen amaçlarını gerçekleştirmek için İslam’ı bütün yönleriyle hayata hâkim kılmak için mücadele eden kitleleri tanımlamak için bir çerçeve çizilebilir. Bütün tanımlar dikkatlice incelendiğinde, İsmail Kara’nın yaptığı tanımlama öne çıkıyor; İslam’ı bir bütün olarak hayata hâkim kılmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.