• İstanbul 18 °C
  • Ankara 28 °C

Evde Diril!

Ahmet Tâlib ÇELEN

Korona musîbeti bütün dünyânın hayat tarzını değiştirdi. Gözle görülemeyen bir virüs doları, euroyu, petrolü, altını, turizmi, eğlenceyi… velhasıl modern dünyânın bütün tutkularını silindir gibi ezdi geçti.

Şimdi bütün dünyâ aynı hayat tarzına mahkûm bir şekilde bu felâketin bir an evvel geçip gitmesini bekliyor.

Bütün ülkeler vatandaşlarına aynı çağrıyı yapıyor: “Evde kal!” Böylece insanların temasları en aza indirilecek ve virüsün bulaşma ihtimâli mümkün olduğunca azaltılacak.

Allah’ın hikmeti işte, doğulu, batılı, kuzeyli, güneyli… hepsi aynı şekilde yaşıyor şimdi: Evde kalarak…

Fakat seçilen sloganların insanları nasıl bir pasifliğe ve karamsarlığa ittiğini fark etmemek mümkün değil. Buluna buluna şunlar mı bulunacaktı: Evde kal, hayat eve sığar, evde hayat var…” Evi bir hapishâne, hatta ölümü beklediğimiz bir bakım odası gibi hissettirmiyor mu? Gerçi sağlık bakanımız kitap okuma tavsiye etti ama Müslüman bir yazar olan Mustafa Kutlu’yu* da tavsiyesinin içine katınca İslâm’a değer veren herkese düşman mâlum çevrelerin çıkardığı gürültü bakanın tavsiyesini buharlaştırdı. Geriye yine “Evde kal!” sloganından başka bir şey kalmadı.

Oysa ev, sadece “kalınan” bir mekân değildir. İlim adamlarının birçoğu insanlığın ufkunu açmış kitaplarını evde yazmıştır. Birçok ressam en güzel resimlerini evinde çizmiş, bestekârlar eserlerini evlerinde bestelemiş, şâirler nice şiirlerinin ilk ilhâmını evlerinde yakalamış, romancılar, hikâyeciler uzun geceler boyu kahramanlarıyla evlerinde cebelleşmişlerdir. Ev miskin miskin vakit geçirilen bir yer değil bir üretim merkezidir değerlendirebilene.

Hayatlarında hiç denememiş hanımlarımız evlerinde ekmek pişiriyorlar şimdi meselâ. Çocuklarına, torunlarına kazak-patik örüyorlar, maske dikiyorlar, annelerinden öğrendikleri yemekleri yapıyorlar. Meğer ne kaabiliyetleri varmış da farkında değillermiş.

Konuşuyoruz yahu! Birbirimizi keşfediyoruz. Kırk yıldan beri birbirimize anlatmadığımız hâtıralar geliyor aklımıza. Bugüne kadar niye anlatmamışım diye hayret ediyoruz şimdi. Evimiz daha bir mânevîleşiyor, daha bir yuva oluyor.

Daha önce üşendiğimiz ibâdetleri hatırlıyoruz. Daha çok Kur’an, siyer, sahâbe hayâtı okuyoruz. “Ben bu âyeti daha evvel de okumuştum ama bu inceliğini hiç fark etmemişim.” diyoruz. Hz. Peygamber’in ve sahâbenin hayatları sanki her zamankinden daha canlı, daha ibretli gibi geliyor. Evimiz rûhânîleşiyor âdetâ. Eşimize, çocuklarımıza da ulaştırmaya çalışıyoruz his ve düşüncelerimizi.

Bugünlerimizi evlerimizde “Ben nerede yanlış yaptım?” diyerek, Allah’ın bu koronavirüse hangi mesajları yüklediğini tefekkür ederek ve ibretler alarak geçirelim. Böylece evimizi günü gelince kanatlanıp uçacağımız ipek kozamız hâline getirelim.

O zaman şu sloganlara bir el atmak lâzım. Tamam, “Evde kal!” da devam etsin ama artık “Evde çalış, evde üret, evde düşün, evde oku, evde yaz, evde sohbet et, evde gül, evde mutlu ol, evde paylaş, evde derinleş, evde ibadet et, evde diril…” gibi sloganları da milletimizin kulağına katalım. Katalım ki bu felâket günleri bizim için yeni bir silkiniş ve doğuşun başlangıcı olsun.

Bakınız bir anda esâret duygularından kurtuldunuz, içiniz püfür püfür oldu değil mi?

İnanın korona ancak böyle bir rûh hâliyle yenilebilir.

*Hiç kimse “Biz Müslüman değil miyiz? Müslüman kelimesi, bir yazarın ayırıcı vasfı nasıl olur?” demesin. Herkes ne demek istediğimizi anlamıştır aslında. Kutlu’ya İslâmcı desem belki kendisi kabul etmez, “dindar yazar” sıfatı da maksadı tam ifâde etmez. Burada Müslüman kelimesi “dînî değerlerine husûsî bir ehemmiyet veren, bunları hayat ölçüsü kabûl eden” demektir.

Bu yazı toplam 607 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim