Ey Can, seninle görüşmeyeli hayli zaman oldu, aylar geçeli habersizim senden ve seni bana hatırlatan o kadar durum oldu ki yazmadan edemedim, bugünlerde.
Ey Can, ahvalinden habersizim, demiştim, selamını aldım ve üç günlük dünyada alacak nefesimiz var ki yaşamaktayız, yaşamaya devam ediyoruz, rüya misali dünya ömrünü.
Ey Can, yaşamın güzelliklerini saklayıp bize düşenin sadece acı, keder, üzüntü, gam olduğuna bizi inandırmak isteyenlere karşı olan öfkemin soğumasına razı değildir, gönlüm. Her şeyin mükemmeline sadece ve sadece kendisini layık görenlerin ihtiraslarına yenik düşen vicdanları o denli katılaşmış ve sertleşmiş ki akanın kan olduğunun, yitirilenin can olduğunun farkında değil, çoğunlukla. Akan su değil ve son nefesini veren insandır, nihayetinde.
Ey Can, yaşanan dünyada insanlığın çektiği acıların son bulması için mevcut reçeteyi gizleye gizleye, mızrakları çuvallara sığmayanlar, uydurdukları yalana kendileri bile inanır oldu, etraflarında kümelenen kapı kullarının dünden razılığıyla.
Ey Can, coğrafyamda, coğrafyalarımda kan istemiyorum. Dayatılan “Kan istemesen, denileni yapmalısın!..” zorlamasına “Evet kan istemiyorum, müsebbiplerini lanetliyorum.” Cevabını duydukça şeklen insan, ruhen insanlıktan çıkmış, dışta farklı özde aynı zihniyetin temsilcilerinin oluşturduğu global sömürü sistemlerinin kendilerini medenî gösterme hilesine iman edenleri bir türlü kabullenemiyorum.
Ey Can, kardeştik, aynı ağacın gövdede buluşan dallarıydık, gür ve gümrah şekilde asırlardan çağımıza ulaşan, “Haksızlığa göz yuman insanlıktan çıkmıştır, zulme razı olan da zalimdir.” Kutlu Çağrısı altında bütünleşmeliydik, hangi inanca sahip olsak, hangi coğrafyada yaşasak ve dünyanın neresinde bulunursak bulunalım…
Ey Can, ismimiz zulme uğramışken zalime, adımız mazlum iken gaddara çıktı, gazetelerinde, dergilerinde ve televizyonlarında. Biz ezilenken ezene, onlar zalimken maskeler takıp mazlum rolünü oynamakta ve kırılası alkış tutan elleri harekete sevk eden beyinsizler, zulmedenin yanında oldukça bizim sıkıntılarımız daha artmaktadır, yeryüzünde.
Yalan söyleyenin bizden olmadığını bilirler, yalan söylemeye devam ederler.
Hırsızlık yapanın bizden olmadığını bilirler, hırsızlıkları teşvik etmek için prim dağıtırlar.
Aldatmanın insanlık suçu olduğuna taraf olan bizim, hep aldatılan olarak durum ortadayken hilebaz olarak takdim edilmemiz ne manaya gelir?
Bizi açlıkla terbiye etmek isteyen edep ve haya yoksunu anlayış, kendi insanına, kendisine iman etmiş bulunanlara bile zulmü reva görürken, bizim her şükrümüz kalplerine inen hançer misali acıdır, onlar için.
Ey Can, bunca insanı öldüren, yaralayan, esarete alan, yerinden ve yurdundan ayıran ateşli silahları yapıp satan kim?
Ey Can, yeryüzünde adalet adına ortaya çıkıp, adaletsizliğiyle her yeri tarumar eden kim?
Ey Can, açlık kokan nefeslere diz çöktürmeyince onları toplu ölümlerle ortadan kaldıran kim?
Ey Can, yeryüzünü kendilerine cennet, yaşayan diğer coğrafyalarda olanlara cehennem bilenler, ölümden sonraki hayatta sorgulanacaktır, elbette.
Ey Can, bu nasıl bir mabut anlayışıdır ki bunca zulmü sevgi adına işleyen bu kan görmeden nefes alamayanlar, kendilerini kan isteyen mabutlarına adamaktadır? Bu nasıl bir sevgi dini ki sadece ve sadece ölenler, başkaları oluyor ve onlar, rahatça yatmaktadır, akşamları?
Ey Can, kendi yaptıklarının karşılığını almadıkça benim yüreğim kanayacaktır, öldükten sonra. Yazdıklarım istediğim tecelli olmayıncaya kadar vasiyetim olarak durmalı, sandığımda.
Ey Can, yeryüzünde haksızlık ortadan kalkmadıkça ve yeryüzünde hakkaniyet tesis edilmedikçe kanayacaktır, Hakkın tecelli etmesi için yürekler.
Ey Can, üzme beni kanar yüreğim!..
Ey Can, sen son nefesini verirken çağrını yinele ve akan kanınla katledildiğini yaz, yanı başına ve insanlığı ortadan kaldırmaya ahdetmiş bu çağın zalimlerinin kahredilmesi için, eksik etme duanı.
Ey Can, yüreğim kanar; derinden derine.
Ey Can, göz ırmaklarım kurudu, uzun zamandır.
Ey Can, mazlumdan yana olan kalemim, zulme biat etmeyi, esfel-î safilîne yol bilir.
Ey Can, yeryüzünde adalet tesis edilmeyinceye dek, haram olan gülmeye, tebessüm etmeyi ekledim, büyükler kabul görmese de.
Ey Can, uzat ellerini kaldır beni düştüğüm yerden ya da tut ellerimi atayım üzerimden ölü toprağı.
Ey Can, sabrı meslek bilen Eyyubça tavrım, bazen Eba Zer’e dönüşür bazen Halid bin Velid olur kimi zaman Selahaddin’e… Eminim ki dünya, yeni bir Selahaddin bekliyor!.. Bundandır, artan bunca zulüm ve şiddet!..
Ey Can, üzme beni kanamaktadır, yüreğim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.