Ramazan Tamer Büyükküpçü
Pınar Yayınları, İstanbul 2008
1970’lerde dinî tefekkürün sırf siyasî ve ideolojik çerçevlerde kavranması, bir hayli olumsuz sonuçlar verdi. Siyasî radikalizm dinî bir renge bürünerek neredeyse bütün dinî düşünceyi temsil etti. Son yıllarda, dinin hayatla ilişkisi yeniden gündeme geldi. 28 Şubat sonrası dini hayattan tamamen silmek amaçlı laiklik empozesinin bu konular üzerinde düşünmeyi zorlamış olduğu söylenebilir.
Dinin kendini hayat tarzı olarak ifadesi “medeniyet” olarak adlandırılabilir. Denilebilir ki, dinî temeli olmayan hiç bir medeniyet yoktur.
Bugün Türkiye’de hayat tarzları mücadelesi iyice görünürleşmiştir. Büyükküpçü’nün kitabı da bur çerçevede değerlendirilmesi gereken eserlerden. Yazar, “Tüm hayat tarzları (sistemler), bireylerin ve toplumların kendi çizdikleri sınırlar ve hedefler çerçevesinde değişimin yakalanmasını isterler. İslâm, sadece birey ve toplumun değil, yaratılmış olan her bir varlığın Allah’ın rızasına uygun bir tarzda kulluğunu ifade edebilmesi için teklifler sunmuştur.
“İslâmi hayat tarzı, tüm yaratılmışların kendi yaratılış gerçeklerine ve amaçlarına uygun olarak bir hayat yaşamalarını hedeflereyerk diğer tüm sistemleri aşan bir özelliğe sahiptir” diyor, eserin sunuş kısmında. Elbette, eser hayat tarzı üzerine bir “ilmihal” değil, yaşanılanlar üzerine düşünülerek oluşturulmuş bir ahlâk kitabıdır.































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.