Dönüşü olmayan yolda gelen her türlü kahra sabretmeyi meslek edinen Eyyubça, senin çektiğin sıkıntılara muhattab olduğumuz benliğimiz demde ateşe atılmakla tehdid edilmekte, kırdıklarının takipçisi olanlar, kırılanların çağdaş dünyada kendi idolleri olması sebebiyle geçmişten günümüze gelen mirasa sahip çıktıklarını gösterir olurken ben topla sivrisineği nereden bulayım, Ya İbrahim?
Üç güvercinin meselini bilmekteyim, kalbim mutma’indir, bilesin.
Gökte olan yıldızları bıraktım, ayın ışığından vazgeçtim, güneşin aydınlığının da ruhumdaki karanlığa ışık olmadığını bildim.
Gökten gelen koçun, edilen yemin karşısında seni güç durumdan kurtarmak için gönderildiğini bilmekteyim.
Keskin bıçağı bilemenin sebebi, acı çektirmemek olduğunu biliyorum.
İsmail’in boynunu sorgusuz sualsiz uzatması karşısında, teslim oluşuna hayranım.
Ya İbrahim, Rabbimin seçkin kulu, kutlu elçisi, yaşadığımız dönemde kendi nefsine esir olanların ahvali ile yaşadığın dönemdeki insanlar arasında bir fark yok… O dönemdeki insanların tavırları ile günümüz insanlarının tavırları aynı derecede. Hala eski ataların geleneği devam ediyor.
Ya İbrahim, Nemrudun adı Firavun olur, Dakyanos olur, hiç fark etmez. Nil’de Musa’yı zor durumda bırakmak isteyen Firavunun acı sonu, kucağında beslediği, çocuğu gibi büyüttüğünün elinden oldu. Ashab-ı Kehf’e her türlü zulmü yapan Dakyanos, sonunda saltanatını hem kaybetti hem zelîl biçimde dünya değiştirdi. Günümüz ekâbirleri de aynı sonla imtihan edildiklerini bilmiyorlar mı? Onlar nasıl bir sarsılışla devrileceklerini, tarihte olandan bitenden ibret alarak düşünmez mi?
Ya İbrahim, senin yaşadığın coğrafyada olanı-biteni anlatmaya çalıştım, kendim ve günümüz insanı için. Gel kalbimizdeki putları, kutlu aydınlatmanla bir daha devir, çağlardan çağlara miras kalan çağrınla, mesajınla.
Ya İbrahim, Harran’dan Mekke’ye uzanan yolculuğunda ne meşakkatler çektiğini biliriz. Bu yaşta çocuk sahibi olunmayacağını söyleyen sen, neslinin nasıl devam ettiğini bilirsin.
Kurduğun sofraya misafir gelmedikçe lokmaya elinin uzanmadığını biliriz.
Ya İbrahim, seni “Halilu’llah” yapan bağlılığın dilden dile gelerek, gönülden gönüle aktarılarak unutulmaz oldu.
Ya İbrahim, daha başka neler anlatayım, senin dilinden, ahvalinden, konuşmalarından?
Ya İbrahim, Hacer ile Sara… Mukadder olanın gerçekleşmesi için meydana gelen kıskançlığın şerre değil hayra işaret olduğunu biliriz.
Küçük elleriyle kumlu toprağı eşeleyen çocuk ve çekilen susuzluğun devası Zemzem…
Ya İbrahim, bir gün Zemzem’i kaynağında içme şerefine nail olursam, senin evladının kabrini ziyaret etme kısmetimde olursa, dünya gözüyle senin yaşadıklarını bir daha hissedeceğim.
14.04.2014
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.