• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

İnsan Hayalle Yaşar: Şehir Araştırmaları Merkezi

M. Ali ABAKAY

Şehir Araştırmaları Merkezi’ni oluştururken, hayal dünyamızda iki-üç sene içinde muvaffak olmamız söz konusuydu.

Nihayetinde bize oldukça önemli görünen, toplumun tarihe, kültüre, sanata halen değer verebilen kesimlerinden destek alacağımıza güvenimiz vardı.

Mevcut şartlarda istenilen eserlerin çoğunu sahaflardan karşılayarak, eksikliğimizi gidereceğimizi sanıyorduk.

Şehir Araştırmaları Merkezi için kaleme alacağımız eserlerin geliri, bu kaynakları temin etmede bize olduğu kadar serbest hareket edeceğimize işaretti.

Her Valiliğe ve Belediyeye istediğimiz o ilin kaynakları gelince, yapacağımız en önemli iş, yayınevlerinden ücreti karşılığında kaynak temini olacaktı.

Kısa zaman içinde toplanacak, bir araya getirilecek 10.000 kitapla Şehir Araştırmaları Merkezi, açılışa hazır hale gelecek ve ülkenin dört yanında sayısı çoğalacaktı, merkezlerin.

Geçmişten günümüze baktığımızda tatlı bu hayalin gerçekleşmesi için bir ömrün adanması gerektiği noktasında bizi eleştirenlere hak verdik, sonunda. Her şey, evde yapılan hesaba-kitaba uymadı.

Kitap fuarlarında eserlerin yayınevi ve reklâm olmadan alıcı bulamadığına tanıklık eden bizler, yereli ele alan kaynak eserler için kamu ve kurum yetkililerine vasıta olmadan eserlerin satın alınmasının mümkün olmadığını gösterdi.

Üzerinden yirmi seneyi geçen bu projemizde sağlanan hatırı sayılır bir rakama ulaşsak bile gönlümüz, bu rakamın çok üstündeydi.

Kaynak eser bağışı yapan yazar, şair ve dost insan sayısı, 82, oldu. Bu dostların çoğuna yazdığımız kitaplarımızı, şehir araştırmalarımızı hediye ettik. Kimisine elimizde fazla olan eserleri hediye olarak sunduk.

Hem Valilik hem Belediye olarak kaynak eser gönderen il sayımız 11 oldu.

Sadece bu rakamın dışında eser gönderen İl Valiliği sayısı 29, Belediye sayısı 12’de kaldı.

Valiliklerin çoğunlukla Kültür ve Turizm Müdürlükleri aracılığıyla gönderdiği eserlerin kaynak olma özelliği bulunmamaktaydı. Çoğu tanıtım kitapçığı, broşür olan bu gönderimlerde belirgin ortak materyal, şehirlerin CD&DVD Belgeselleri olmuştur.

Belediyelerden gelen çoğu materyal, il haritası, gezi rehberi ve ilgili belediye başkanlarının çalışmalarını içine alan broşürler, dergiler oldu.

Büyükşehirlerin belediyelerinden İstanbul eksenli kaynak gönderen sayısı 6 iken, diğer illerin belediyelerinden kaynak eser gönderiminde bulunan 5 oldu.

Bizim kaynak eser beklentisi içinde olduğumuz kimi belediyeler, Kültür A.Ş. kapsamında olduklarını belirterek, eserlerin ücret mukabilinde satışa sunulduğunu, bu sebeple kaynak göndermeyeceklerini açıkladı: İstanbul, İzmir, Kayseri, Erzurum, Antalya, Konya, Diyarbakır.

Bu A.Ş özelliğini görmezden gelen belediyeler, başta Ankara, Bursa, Kahramanmaraş oldu.

Kimi belediyelerin, valiliklerin yaptığı sempozyumların bildiri kitaplarına ulaşılmadı.

Gelen materyallerin çoğunun kargo ücreti, tarafımızdan ödendi. Bazen kargo ücretlerini ödeyemez duruma düştüğümüz de belirtelim.

Kimi zaman çalıştığımız iş yerlerinde, kitaba, şehir konulu eserlere dair ilgimiz şaşırtıcı oldu. Bazen gelen kargolarımızın işyerine varması beraberinde elimize ulaşmadığına, gelen kargonun başkasınca sahiplendiğini, çok sonradan öğrendik. Bazı meraklılar, açtıkları paketleri acemî tarzda kapatıp geri verdi, bazıları aldıklarını merkezin zekâtına saydı.

***

Katıldığımız Uluslararası sempozyumlarda hediye edilen kimi kitaplar, sempozyumlarda harcadığımız masrafın ve zamanın tesellisi konumunda oldu.

Kendi şehrimizde yapılan sempozyumlarda bildiri sonrası, ne arayanımız ne soranımız oldu. Bu merkezi açıkladığımız vakitler, tebessümlerin yüzlerden eksik olmadığını görmedik değil. Bazen tebessüm edenlerin istediği kaynakları, insan olduğumuz için, kendilerinden sakındırmadık.

Bazen katıldığımız sempozyumlarda bildirilerimiz, kitapta yerini bulmadı. Bazen katılmadığımız sempozyumlarda nezaketen makalelerimiz bildiri niyetiyle yer aldı. Bu belki mizahî dünyada başımıza gelen tek durumdur. Katıldığımız sempozyumların kimisinin bildiri kitapları halen bize ulaştırılmadı, yayınlanmasına rağmen.

****

Bazen hayallerde bin metrekarelik alanı düşleyenler tanışmak istedi, bizimle. Yerimizin olmadığını, kaynakların depolarda bekletildiğini, kira ödeyerek zamana ihtiyacımızın olduğunu belirttik, içten içe üzülerek.

Kimi zaman bizden kitap talep edenler oldu, kendilerini kırmadık, Muğla’ya, Erzurum’a, İzmir’e kaynak eser gönderdiğimiz oldu.

Bazen de sorgulandık, acımasızca. Bu kadar kaynak eseri bir araya beş para vermeden getirdiğimiz, duygu istismarcılığıyla itham edildik.  Gelen yazışmalarda, iletilerde ancak STK konumunda kaynak talebi olduğunda cevap vereceklerini söyleyenler oldu. Biz, aslında yönetim kurulu üyesi olduğumuz STK adına talep ederdik, çoğu zaman.

Kimi vakitler, kişi telefonla uzun uzadıya sorgudan sualden geçirdi, bizi. Bir şehirle ilginin, alakanın nedenini öğrenmek istiyordu, meraklı olan.

Yazdığımız siteleri referans göstererek, cevabımızın makaleler olduğunu, yazdığımız dergilerdeki bize ait çalışmaların okunmasını salık verdik.

Velhasıl, çoğu zaman gün ortasında hem doluya tutulduk, hem kara hem borana. Mevsimlerden yaz ve biz, dağ-tepe demeden şehir şehir, ilçe ilçe, köy köy dolaştık, Evliya Çelebî misali.

Bu çalışmalarımızdan dolayı ödül almadık değil, verilen ödülleri gözümüz gibi, saklarız. Onların kâğıt olması, bir çini tabak olması, bir plâket olması önemli değil, önemli olan manevî değeridir.

****   

Şehir Araştırmaları Merkezi, adı altında seksen bir il ve yüz dünya şehrini bir araya getirme düşüncemiz, sahaflara mahkûmiyetimize sebep olmuş ise de bundan fazla sıkıntı duymadık.

Sanal ortamdan sipariş ettiğimiz birçok kaynağa sahip olurken, maddî sıkıntılar baş gösterdi. Sonuçta sanal ortamdan alışverişten çok, sahaflara gidişte kolaylığı bulduk. Sahafların istenilen kaynağı bulundurması sevindirici olmasına rağmen, böylesi bir merkeze kaynak temin alanı olarak düşünülmesi akla yatkın durum görülmedi.

Genelde kütüphanesini elden çıkarmak, fazla kitaplarını satmak isteyenlerle yaptığımız görüşmelerde sunulan tekliflerle varılmak istenen teklif arasında oldukça uçukluk olduğunu gördük.

Nihayetinde her yaz, işimiz İstanbul-Ankara hattında seyr u seferle geçti.

Amaç, Şehir Araştırmaları Merkezi’ni tez elden oluşturmak, açmaya hazır hale getirmek idi.

Sanal ortamda kimi dostlarımız kaynak eser gönderiminde bulundu ise, bu iyi niyetleri, derde derman olmaktan uzak düştü.

Kimi kaynak eserleri elden çıkararak, yeni kaynak eserlere yer açma düşüncemiz gerçekleşmedi.

Bulunduğumuz ilde kaynak eserlere ikinci el gözüyle bakma, onların değeri yanında eski kitap olarak görülmesi, beklentimizi hüsranla sonuçlandırdı.

Mekân açmaya yeterli hale gelinen noktada projelendirilmek istenen merkez için, “Halkın, Milletin ortak malıdır.” Düşüncemiz sebebiyle tekliflere kapalı olduk.

Bir üniversiteyle görüşmemizde merkezin kendi bünyelerinde açılmasını teklif ettik. Kaynak eserler tümüyle hibe edilecek, merkezin başında bulunma şartıyla bir süre sonra merkezden elimizi eteğimizi çekecektik. Bu arada iki çalışanı seçme hakkımızı belirttik, merkezin yapısını, işleyişini, devamını sağlamak için seçtiğimiz kişilere şehirlerle ilgili kaynakları tanıtacak, şehirlerle ilgili bilgi sunmayı düşündük.

Üniversitenin mekân meselesi olmamasına rağmen, teklif buzdolabına bırakıldı, geriye dönüş sağlanmadı.

Sonuçta bu merkezin oluşumunu sağlarken, çalışmaları tümüyle askıya almadık, kendi imkânımızla kaynak eserleri toplama, bir araya getirme bize sıkıntı verse dahi, devamında karar kıldık.

Cumhurbaşkanlığı Makamı’na açık mektubumuzu yayınladık.

Bu merkez anlayışımız, gelir getirmeyen, rant sağlamayan, kültüre ve sanata katkı sunan, millî değerlerimize saygılı, düşünce dünyamızı geliştirici, birliği ve beraberliği sağlayıcı, ülkemizde bugüne kadar düşünülmeyen bir girişim…

Böylesi girişim için holdingler, kuruluşlar yıllarca Araştırma Geliştirme (AR-GE) Çalışmaları yapar, birçok komisyon kurar, gellerle gitlerle, misafir etmelerle, toplantılarla merkezin çok çok üstünde harcama yaparak, amaçlarına ulaşır ve masrafları vergiden düşmek üzere muhasebe servislerine gönderir.

Bizim çalışmalarımız Ali Emirî Efendi’nin memleketinde ve izinde sürdü, klâsik anlayışla devam etti, bu devamlılık sürekliliğini koruyacaktır.

Bu merkezi milletimize, insanımıza hediye etmek idealimiz söz konusu.

Bu merkezi, gelişen teknolojik gelişmelere yenik düşmeden, insanımızı tekrar kitapla, medeniyetimizin değerleriyle buluşturma noktasında önemli görüyoruz.

Medeniyetin yeniden inşâ hareketiyle bağlantılı, gelecekte medeniyetimizin yeniden diriliş merkezi olarak düşünüyoruz.

Basit hesaplarla yola çıkmadık, çıkmaktan uzak düşürdük kimliğimizi.

Bu merkezin yanıltıcı yönü, kitapların birkaç odada istifi olarak düşünülmesidir.

Bu merkez, sadece kitaptan oluşmamaktadır, onlarca yönünden biri kitaptır, şehir kaynaklarıdır.

Merkez kurulduğunda bir pikap’tan size yüz sene önce çıkan plâkları dinleterek musıkînın dünden bu güne gelişini izah ederdik.

Merkez kurulduğunda Anadolu’da çıkan gazetelerin en eskisinden günümüze gazetelerin tanıtımını yapabilirdik.

Merkez kurulduğunda size bizde çıkan ilk dergilerden bu güne dergilerin hakkında bilgi verebilirdik.

Merkez kurulduğunda sımsıcak çayın, kahvenin yudumlandığı ortamda bir şehrin dünden bugüne fotoğraflarını sunarak, dünle bu gün arasındaki farklılığı göz önüne serebilirdik.

Merkez kurulduğunda tarihten konuşabilir, mimarî hakkında sohbetlerde bulunabilir, tiyatro hakkında tartışabilir, şiir hakkında düşüncelerimizi açıklayabilir, roman tenkidinin nasıl olması gerektiği üzerinde tartışabilir, inançlar hakkında kaynaklar yoluyla doğruları belirtebilirdik.

Maalesef bu merkez şimdilik açılmadığı için bu hayallerimizi öteliyoruz, başka bahara.

Bu demek değildir ki açılmayacak!..

Bu ülkede 500 metrelik alan merkez için bulunmayacaksa kendimizi üzmemize gerek yok.

Olmadıysa gider, bir köyde, arazinin ucuz olduğu dağ eteğinde kurarız, merkezi.

Bu mu denilmek istenir, gerçekleşmeyecekse, bize yardım edilmeyecekse…

Biz, merkezi insanımız için, araştırmacımız için, öğrencimiz için, akademisyenimiz için elzem görmekteyiz, kısacası; su, hava, ateş, toprak, güneş kadar oldukça önemli.

Her insan, hayal ettiği kadar yaşar.

Biz, bu hayalle mutluyuz, göz kapatıncaya kadar.

Bu yazı toplam 900 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim