• İstanbul 20 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 20 °C
  • Konya 23 °C
  • Sakarya 22 °C
  • Şanlıurfa 29 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 26 °C
  • Bolu 20 °C
  • Bursa 22 °C

Kitap Fuarları Gazete Ekleri ve Söylenemeyen

M. Ali ABAKAY

Alıcısını bulmak üzere odaklanan kimi nesnelerin, ürünlerin, araçların belli bir noktada belirlenen süre içinde teşhiri, tüketilmesi, satılması olmak üzere yapılan işlemlerinin tümüne günümüzde “Fuar” denilmektedir.

Fuarların arz–talep doğrultusunda yapıldığı bilinen husustur.

Günümüzde mücevherattan tutun giyime, içecekten inşaata varan ilgili-ilgisiz olduğumuz fuarlar, yılın ihtiyaç hissedilen zamanlarında açılmakta ve meraklısına sunulmaktadır. İç piyasada oluşan bu fuarlar, genelde dış piyasaya da açılımlar sergiler.

Fuarların sinema, müzik gibi tarzda olanlarına festival adı verilir. Kimi zaman şehirlerin tanıtımının yapıldığı fuarlara “Tanıtım Günleri denilir. Tekstil ürünlerinin, makinelerinin, inşaat malzemeleriyle konutların satışa sunulduğu bu tarz günler yok değil.

Fuar çeşitliliğinin oldukça fazlalaştığı günümüzde, bizim ilgi alanımız kitap ekseninde odaklandığımız sanat-edebiyat-kültür-tarih olmak üzere çizdiğimiz çerçeve oluşturmaktadır. Elbette diğer fuarlar da ilgilisine-alakalısına cazip gelir, ilginçliklerle dikkat çeker.

Yayıncılık alanında kemikleşmiş yapıya sahip yayınevlerinin katıldığı fuarlar, bazen yerel yönetimlerin desteğiyle can bulur, okurla kitap buluşmaları sağlanır. Kimi yerel yönetimler, fuara katılacak yayınevlerini kendileri belirler. Bazen tepki çeken bu anlayış, tepki gösterenlerin safında yer almayanların da tepkisini çeker. A…. Yerel Yönetimi’nin uyguladığı metoda karşı çıkan B…. Yerel Yönetimi, aynı tutarsızlığı farklı biçimde sergiler.

Bizim yayıncılık alanında herkese katılım hakkının sağlanması söz konusu değildir. Her ne kadar demokrasi diyorsak da kimse, istemediklerini düzenlediği fuarda görmek istemez. İşte bunun adına da çağdaş fuar anlayışı diyoruz.

Yapılan sempozyumlara, yurt içi ve yurt dışı etkinliklerine bakıldığında öncelikle ayrımlaşmanın dikkat çektiğini görüyoruz. Aynı konularda çalışanların konu müştereklerinde uzlaşamama tavrının altında yatan sebeplerin başında fikir uyuşmazlığı gelmektedir. Bu uyuşmazlığın  derinliklerinde tarih üzerinden hesaplaşma, inanç üzerinden sorgulama, siyaset açısından çarpışma teamülü görülür.

İstanbul’da düzenlenen kitap fuarıyla ilgili takip edebildiğimiz kadarıyla yedi yüz elli-750- yayıncının iştiraki söz konusudur. On binlerce kitabın, yüzlerce derginin, onlarca yerel yönetimin, birçok gazetenin standının yer aldığı fuar hakkında gazetelerin verdiği çok sayfalı kitap eklerinden birkaçını aldığım gazete satıcısı, bu gazeteleri ne yapacağımı sorunca, almak istediği cevap herhalde kışla birlikte evdeki hazırlıklarda kullanmakla ilgiliydi:

-Ağabey, hayrola ekleri bol olan gazeteleri ne yapacaksın?

Kendisine İstanbul Kitap Fuarı’nı bu eklerle takip ettiğimi söyleyemezdim, kuşkusuz:

-Hafta sonu, can sıkıntısı. Bulmaca ekleri var, magazin ekleri var. Dışarı çıkmayacağım için alıyorum. Zaman öldürmek, yani.

Gazete satıcısı da haklı. Aldığım beş gazete de birbirinin tam tersi çizgide. Hiçbir şekilde uzlaşmayan, anlaşmaları mümkün olmayan, birbirinden uzak bu gazeteleri ben de satmış olsaydım, müşterimin gazeteleri toplu alışında bu soruyu sorardım:

Ağabey, hayrola ekleri bol olan gazeteleri ne yapacaksın?

Katıldığımız bir fuara, bulunduğum şehrin yerel birkaç gazetesini renk-çeşitlilik açısından, memleketine hasret çeken hemşehrilerime vermek için birkaç yerel gazeteye gitmiştim:

-Bu gazeteleri, ben standımda ücretsiz vereceğim. Her gazetenizden gitmeden önce 50’er adet verseniz, iyi olur. Hem de ben size fuarla ilgili izlenimlerimi günlük olarak yazar, gazetenizin yer aldığı standın fotoğraflarını gönderir, gazetenizin şehrimizle ilgili fuarı takip ettiğini okurlarınız okur.

Fuara katılmak için hazırlığımızı yaptığımız son gün üç gazete sorumlusu, onar-beşer gazete göndermiş, sağ olsunlar. Muhakkak benim yükümün ağır olmaması için az göndermişler. Gelen gazetelerin çoğu eski gazete. O dönem yazdığım gazeteden yirmi-otuz arası gönderilmiş.

Bu hafta sonu aldığım beş gazetenin kitap eki, oldukça hacimli. Bol sayfalı ve her yayınevinin reklâmının tam sayfa olduğunu söyleyeyim. Kimi 44 kimi 80 kimi 100 sayfa üzeri. Hepsinde fuara katılan yayınevlerinin kitaplarıyla dolu. Kimi parlatılmak istenen yazarların (!) söyleşileriyle kaplı.

Anlaşılan bu fuara katılmayanın kendisini okur sayması söz konusu değilmiş. Bu fuara katılmayanların kitap sevgisi yok imiş. Bu fuara katılmayan yazarlar, yazar değilmiş; şairler şair sayılmazmış.

TV ekranlarında yer alan görüntülere bakıyorum, her şey iyi gidiyormuş. Yayınevlerinin arasında bankaların yayınevleri de var, belediyelerin AŞ’leri de. Bankalar herhalde müşterilerinden az kazandıkları için kitap satar olmuş, belediyeler işlerini dört dörtlük yaptıklarından dolayı bir de kültürel hizmete adamışlar, kendilerini.

Gazetelerin ekten ziyade üç aylık dergi hacmine ulaşan Kitap ekleri duruyor, masamda. Muhakkak, bu gazetelerin İstanbul baskısında her gün verdikleri ekler vardır, taşra baskısında yer almayan. Biz, bu ekleri bilmekten uzağız, sevgili okur.

Bir kitap fuarına katılma isteğimiz, uygun görülmemişti, geçtiğimiz ay. Bu fuara yüzlerce kitap yayınlayan yayınevleri davet ediliyormuş, bu sebeple bizim gibi otuz-kırk kitabını kendi imkânıyla yayınlayan yazarlar-şairler davet dışı bırakılmış.

Bir yayınevi reklâmına baktığımda, yeni basımdan çıkmış on kitapla ilgili bilgiye rastladım. Gerçekten bir yayınevi, aynı anda on kitabı yayınlanmış ve bu büyük bir kültürel hizmetmiş, devasa cesaretmiş. Bir yayınevinin ulusal-uluslararası bir fuara on yeni kitabıyla katılması, çok anlamlı imiş.

Bendeniz de tek bir seferde bir düzine kitabı yayınlamıştım, geçtiğimiz yıl kasımın sonunda. Şimdi de ikinci düzinenin 2016 dönemine ait olanlarla meşgulüm. İlk denememizdeki acemilikler-hatalar olmadan, profesyonelce en iyi yayınevlerinin formatında. İyi bir kâğıd kalitesi ve kimi sayfaları renkli fotoğraflarla süslü, kapakları tümüyle değişik, albenili, akılda kalacak isimlerle.

Bir tavuğun yumurtlamasında çıkardığı gürültü ile filin sessizce doğurması arasındaki farkı bilmekten uzak olanlar oldukça bu tarz açıklamalar olacaktır. Bir yayınevinin bir ayda beş-altı kitap yayınlaması müthiş bir olaymış. Kendi başına bir yazarın düzine kitap yayınlaması, sıradan bir durum.

Fuarlarda bile reklâm ön sırada. Bu gün kitap okurla buluşmuyor, reklâmla satışlar ön plânda. Bizim anlayışımız eskidi. Biz, okurun kitabı arayıp bulmasını bekliyoruz. Anladık ki uzayan imza kuyrukları, bu sihirli reklâmdan kaynaklanıyor, dergilerle gazetelerdeki pohpohlamalar sihir etkisi oluşturuyor, ödülcükler şairin ve yazarın kitap satışlarını tetikliyor. Bizim gibi yerelde ses, söz ve etki sahibi olanlar, ancak öldükten sonra şanslı ise bir gazetenin tek sütununda birkaç cümleyle hatırlanır, ahde vefa kalmışsa.   

Artık her şehirde yayınevi olmayan, kitaplarını kendi yayınlayan, kâr amacı gütmeyen, çıkardığı kitaplarla yenilerini basacak kadar kazanan yazarlarla şairler için fuarlar düzenlenmeli. Belki bu ifade, sert-dokunaklı-bencil karşılanabilir. Evet, kitap fuarlarının en hayırlısı, bu tarz fuarlardır.

Okur, beyni algılarla işgal altında olan okur, yaldızlı-cafcaflı sözlerle büyülenen okur, böylelikle gerçek yazarlarla şairlerle tanışma yolunu bulabilir.

Taşrada yazan yüzlerce yazarın şairin yeni eserleriyle tanışabilir. Her ilde düzenlenmesi güç sayılırsa bu bölge bölge düşünülebilir. Bir yılda yirmi şehirde kendi kitaplarıyla var olduğunu gösteren kalemlerin değeri bilinir. Eminim ki bu yeni fuar anlayışı, ses getirir. Ol zaman Hanya ile Konya arasındaki fark bilinir.

Öncelikle bu tarz aykırı fuarlar düzenlenecek ki gazete kitap eklerinde sayfa sayfa reklâmı yapılan kalemlerle kendi başına eser yayınlayanların arasındaki uçurum kapatılsın. Yok, yayınevlerinde ısrar ederse fuar düzenleyicileri, biz de katılmamayı prensip hale getirir, kendi varlığımızla elimizden geldiğince ayakta durmaya çalışırız. Yılda değil on iki, beş yılda bir kitap yayınlar, yine varlığımızı koruruz. Çok ünlü olanların sahaflarda kilolarla satılan eserleri arasında yer almayacak çalışmalarımız, kadrini-kıymetini bilen okurların kitaplıklarında yerini bulur. Zaten değil midir ki bağımsız yazar-şair, en çok bin adet kitap basar. Biz de sayısını beş yüz adede düşürür, kitaplarımızı ayağa-işportaya düşürmeyiz. 

Bu yazı toplam 806 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim