Kitap fuarları üzerine birkaç söz

M. Ali ABAKAY

Yazarların okurlarıyla yüz yüze-rûberû görüşmesi, okurun kitaplarını okuduğu yazarla tanışması, o anda merak ettiği sorularına cevap bulması, bilmediklerini öğrenmesi, heyecanla beklediği yazar ya da yazarlarla bir arada bulunması, yazarından imzalı kitaplar alması, özellikle fotoğraf çekme isteği, herkesin bildiği şekliyle kitap fuarlarında söz konusudur.

Yazarın okuruyla buluşması, oldukça önemlidir. Yıllara yayılan tecrübenin bir kitabın beyaz sayfalarına nakış işler gibi düşmesi, yazarın emek verdiği eserinin okunması içindir.

Ülkemizde yazarların eserlerini okura iletmesinin iki yolu vardır. İlki kendi eserlerini kendisinin hazırlayıp yayınlaması ve bu çerçevede okur ile buluşması.

Bu yolda yazarın dar bir alanda kendi eserlerini, çevresinden başlayarak kısıtlı bir okur çevresinde okuyanlarına ulaştırılması. Dağıtım ağının vermiş olduğu kolaylıklardan yoksun şekilde yerelle sınırlı kalıp, elindeki kitabını ya da kitaplarını yıllara yayarak, sabırla tüketmeye çalışması.

Yazarın yapacağı ilk iş, yerel yönetimlerden ve resmî kurumlarla sivil toplum kuruluşlarından toplu alımlar yapılmasına çalışmasıdır ki bunun için aracıların olması gerekir.

Dirsek temasını sağlayarak, elindeki eserleri tabiri caizse iyi pazarlaması şarttır. Bu eserlerin aranan özelliği o çevreyi, ilçeyi, ili tanıtacak kadar eserin kaliteli olması, aranan şarttır. Roman, şiir, öykü tarzındaki eserlerin alınma şansı, hiç denecek kadar yoktur. Ancak, tanınmış ve referansı olmak kaydıyla yazar, eserini-eserlerini okurla buluşturabilir.

Belli sayıdaki kitapçılarda eserlerini bulundurması, imza günlerini düzenlemesi, belli okullarda vereceği tanıtım çalışmalarında kitabını-kitaplarını okurlara ulaştırması, oldukça güçtür.  

İkinci yol da farklı iki şekilde gerçekleşir: Yayınevinin kitabı basması ve dağıtımını sağlaması ile yazarın kitabını yazar vasıtasıyla yayınlayıp, yazarın belli sayıda eserini alarak, yazarı tanıtması.

Yayınevi, bastığı esere telif hakkı ödememişse, eser yazarın ilk eserleriyse yazarın hedeflediği tanınmaktır. Belli sayıda verilen kitapla yazarlık-şairlik mecrasına adım atan kalem erbabı, daha çok eser vermeye çalışarak, seçkin kalemler arasında yer alma serüvenine katılır.

Yayınevi, masrafını yazardan almışsa, logosunu kullanma hakkını kullanarak, yazarın tanınmasına kapı aralar. Yazar-kalem erbabı, yine yalnızdır, bu koşuda ve rakiplerinin birkaç adım gerisinde koşuya katılan atlet misali, geride kalmaya mahkûmdur.

Fuarlar, kendi eserlerini yayınlayan, okurla buluşturan yazarlar için ideal bir ortamdır. Bunun için mevcut derneklerle vakıflar, fuarlara katılacaksa onların şemsiyesi altında eserlerini okurla buluşturması söz konusudur.

Fuarlarda okurun reklâm bombardumanına kendisini kaptırarak, sadece tanınmış, popularitesi yüksek, ödül almış olması veya yayınevi yazarları arasında olan kalemlere yönelmesi, yerelde eser üreten yazarları görmezlikten gelmesi tehlikesi yok değildir. Okur, alacağı eseri-eserleri, takip ettiği gazeteden, dergiden veya sosyal paylaşım sitelerinden öğrenip, fuara katılır.

 

Fuar düzenleyicilerinin özellikle yerel yazarlara kıyıda köşede kalan, yol düşmeyen stant ikramında bulunma lütfu söz konusu olduğunda sabahtan akşama kadar, imza için okur bekleme işkencesine dönüşen zaman süreci başlar. Fuar düzenleyicileri için ulusal basında çıkacak haberlerdir. Yayınevleriyle dirsek temasını sağlama endişesi, yerel yazarların fuarlarda dışlanması manasına gelir.

Yerel yazarların stant sahibi kılınması, adeta bir lütuftur, bazılarının gözünde.  Yerel yazarı ya da yazarları, şehrin tarihine, kültürüne, edebiyatına, sanatına ihtiyaç bulunduğu anda çağıran, onlara ihtiyaç duyulduğu zaman kendilerini rahatsız eden yetkililer, fuarlarda yerelde yazanları, kendi eserlerini yayınlayanları düşünme ufkunun açısından çıkartır.

Bir yanda uzayan imza kuyrukları ve öbür yanda sessizce bekleyen yerel yazarlar-şairler.

Yerel yazarlar-şairler, fuarda en iyi standa alınması gerekirken her şey yabancıyı memnun etmek üzerine kurulunca, sitemler insanın dile getiremeyeceği hale dönüşür. Şehrine, çevresine dair, ünlü kalemlerin çok çok üstünde kıymete sahip olmasına rağmen eserler, boynu bükük beklemek zorundadır, yazarıyla-yazarlarıyla beraber.

Yerelde eser üretenler, hele mesai müdavimi ise, bir yerde çalışıyorlarsa, memur ise, işçi ise fuarlarda etkinlikleri varla yok arasında gidip gelir.  Med-cezir halinde gidip gelmeler olunca fuara katılmanın manası kalmaz.

Fuar, bulunduğu şehrin dışında ise çalışanın hafta sonu dışında fuara katılma imkânı olmaz. İş, izin ve rapora bağlı olarak, yazarın-şairin okurla buluşmasını sınırlı kılar.

Yerelde fuarlara davet edilenler, elbette misafirdir. Yerelde fuara katılanlar, ev sahibidir. Misafir memnuniyeti esas olduğuna göre, yerelde fuara katılımcılar için ulaşım-yemek-yatma problemi söz konusu değildir. Misafir, her şekilde ağırlanır. En güzel otelde kalır, uçakla getirilir, yemek problemi olmaz, panellere katılma hakkına sahiptir, konuşmalar yapma tabiî hakları arasındadır. Yazdıkları eserlerden hatırı sayılır derecede alımlar yapılır, imza günlerine ekâbir takımı katılmazsa olmaz. Fotoğraflar çekilirken tebessüm dolu karelerle karşılaşmak için fotoğrafçılar, deklanşöre üst üste basar.

Meramı dile getirmek için kulağı tersten tutmaya gerek var mı?

Yerel yazarlar-şairler, acınası durumdayken eser üretirken, plazalarda-sırça köşklerde-ofislerde sekreter marifetiyle, düzeltmenler-editörler yoluyla en çok satan kitapları kaleme alanlarla baş edilir mi? Fuarları düzenleyenler, yerel yazarları-şairleri ne yapsın? Onları fuarlara kabul etmek ihsan değil mi?

İşte kültür dünyamızda başka bir konu… Bankaların kurduğu, gazete patronlarının, holdinglerin sahibi oldukları yayınevleri… Bu yayınevlerinin kapitalist sistem çarkında eserleri yayınlanan ve kapitalizme karşı çıktığını bas bas bağırıp, şekilden şekle giren kalemşörleri.

Yoksa bu zevatın ses çıkarmaması için, eserleri özellikle mi yayınlanıyor?

Bildiğimiz var, teyide ihtiyaç duymakta bize söyleneneler.

Birbirine ödül verenler, az okurlu dergilerinde, on-yirmiyi geçmeyen okurun katıldığı etkinliklerde ne anlatır, dururlar?

“Fuar” derken, “Yerel Yazar-Şair” derken, sizi yormayalım. Sahi bu ödüllü yazarlarla şairler, doğunun-güneydoğunun hangi ilinde, ilçesinde, köyünde, mezrasında bir ay yaşamaya gönlünü razı eder?

İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirde yaşayacaksın ve kalkıp oralardan buraya uzanıp kitaplar kaleme alacaksın. Okur, gözü yaşlı kırık kalbiyle yazdıklarınızı okuyacak?

Kitap fuarları, kimi düzenleyicilerine hayırlı ve de uğurlu olsun!...  

Bu yazı toplam 964 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim