• İstanbul 14 °C
  • Ankara 22 °C

Komiserler ve konserler

Ahmet Tâlib ÇELEN

Bir bitmediler!

Bu millet silâhlı saldırganlara karşı yiyeceksiz içeceksiz, çıplak elleriyle bir mücâdele verdi, düşmanı vatandan def etti ve her türlü yokluk içinde iyi kötü bir devlet ve üzerinde tutunabileceğimiz bir toprak parçası kurtardı. Ama bu maddî kurtuluşu mânevî ve kültürel kurtuluşla tamamlayamadı. Maddesi kurtulan vatan üzerinde yabancılar kat’î bir kültürel hâkimiyet kurdu. Bu yüzden Türkiye’nin mânevî kurtuluş mücâdelesi hâlâ hitâma ermiştir diyemeyiz. 

Milletin suçu yok. O derin ferâsetiyle kimin dost kimin düşman olduğunu derhâl fark etti ve her fırsatta bizi kök değerlerimizden tecrît etmek isteyen irâde ve kuvvete tavır koydu, bu irâde ve kuvvetin karşısındakileri destekledi, iktidâra getirdi. Türkiye’de tek parti devrinden sonra kemalist sol, bir parti ve hükûmet olarak iktidâr yüzü görmedi. Millet, îmânına gelen darbelerin kaynağını pek güzel sezdi ve bunlara gerçek seçimlerde hiç yol vermedi. Milletimiz üzerine düşeni yaptı. Kim Allah, din, îmân, millet, ümmet, vatan dediyse onlara gönlünü açtı, böylesi yapıların gönüllü ameleliğini yaparak iktidâra getirmeye çalıştı. İsyân etmedi, gürültü patırtı çıkarmadı ama derinden ve sâkince sabretti, çalıştı. Desteklediklerinden her zaman beklediğini bulamadı elbette. Kimisi sâdece oy için din-îmân dedi, iktidâra gelince yan çizdi. Kimisi de kemalizmin demir çekirdeğine çarparak yapmak istediğini yapamadı. Karşıdaki yapı çok sıkı ve sert bir yapıydı. Yerinden oynatmak imkânsız gibiydi. Yine de ümitsizlik harâmdı ve devâm edilecekti. Edildi… Bu arada her on senede bir darbeyle millete balans ayarı yapıldı. Yapı çok sıkı ve sert idi ama milletten de çekiniyordu. Selçuklu-Osmanlı gibi bir mâzîsi olan bu millet sarp bir milletti. Ne yapacağı belli olmaz, kendi kök değerlerine dönebilir ve ortaya yeni bir Osmanlı çıkarabilirdi. Oysa Batı’ya söz verilmişti, bir daha öyle şeyler yapmayacaktık. İ’lâ-yı kelîmetullâh gibi dâvâlar peşinde koşmayacaktık. Din, îmân dâvâsı gütmeyecektik. Osmanlı coğrafyası ve kültürü ile bağlarımızı tamâmen koparacaktık. Artık hedefimiz merkezi Batı olan çağdaş uygarlık seviyesi olacaktı. Bu yolda mümkünse din de değiştirilecek, hiç olmazsa İslâm’la münâsebet sıfırlanacaktı. İslâm’sızlaşan millet gün gelir istenen istikâmete sokulabilirdi rahatça. İşte bu yüzden milletin her on senede bir gözünün korkutulması, üzerindeki hâkim gücün hatırlatılması gerekiyordu. Ama millet her korku seansından sonra inatla karşı tarafı, yani kendine yakın tarafı destekledi. 

Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-talib-celen/komiserler-ve-konserler-40127.html

Bu yazı toplam 150 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim