• İstanbul 14 °C
  • Ankara 16 °C

Neden bu duruma düştük?

Ahmet Tâlib ÇELEN

İnsan değişti mi dünyâ değişir. İyi yönde de kötü yönde de. Nice medeniyetleri zirveye çıkaran da sonra onu aşağıların aşağısına düşüren de insan unsûrudur.

Vefâtının (31 Aralık 1988 gecesi) sene-i devriyesinde Seyyid Ahmet Arvasî Hoca’mızdan mevzû ile alâkalı bir yazı paylaşarak -bir haftalık gecikmeyle de olsa- hatırlamaya vesîle kılmak isterim. Allah rahmet eylesin. 

NEDEN BU DURUMA DÜŞTÜK?

İbn-i Haldun, belki de haklı olarak, bir medeniyetin en yüksek seviyesine vardığı dönemleri, aynı zamanda, o medeniyetin çökme noktasına yaklaşması biçiminde değerlendirir. 

Gerçekten de İslâm medeniyeti, 7. Asırdan başlayarak, büyük hızla, 16. asrın sonlarına kadar zirveye doğru tırmanmaya başladı. Araplar, bu medeniyeti, 10. asra kadar kendileri temsil ettiler, daha sonra kendileri 11. asırdan itibaren bu temsil hakkını Doğu’da Türklere, Batı’da Berberilere bırakmak zorunda kaldılar. Böylece Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanoğulları fetih ordularını Doğu’dan Batı’ya doğru koştururlarken, Berberiler Batı Avrupa’dan -İspanya’dan- Doğu’ya doğru bir yay çizmek istiyorlardı. 

Doğu’da Bizans çökertilmiş, bütün Doğu-Avrupa Müslüman Türk’ün eline geçmiş ve artık Viyana kapıları zorlanmaya başlamıştı. Batı’da bir İslâm Endülüs medeniyeti kurulmuş ve Avrupa iki yanından kıskaca alınmış bulunmakta idi. Asya’yı, Avrupa’yı ve Afrika’yı birbirine bağlayan bütün kara ve deniz yolları, Müslümanların eline geçmişti. Hıristiyan dünyası, çok yönlü bir baskı altında olduğunu hissediyordu. Üstelik, bütün çırpınmalarına rağmen, bunu yok edemiyordu.

Bu durum, Avrupalı için, ilk görünüşte, bir felaket gibi görünse bile, gerçekte bir “uyanışın” ve “dirilişin” bir başlangıcı olacaktı. Avrupalı kavimler, İslâm orduları karşısında ve İslâm medeniyeti karşısında güçsüzlüğünü anlamış, kendini tenkid etmeye başlamış, eksiklerini, kusurlarını yakalamış, yeni kültür ve medeniyet değerleri ile temas kurmuş, ilimde, tefekkürde, teknikte ve sanatta yeni tecrübeler kazanmış ve bunların ışığında Rönesans’ın ve Reform’un yollarını bulmuş; pusulaların yardımı ile okyanuslara açılabilmiş, Müslümanlarca kapatılan yollardan geçemediği için, başka yollardan Hindistan’a gitmenin yollarını aramış, yeni dinin ve yeni nizamın ışığında kiliseye kafa tutmaya başlamış, tecrübe ve müşahedeyi Müslümanlardan öğrenmiş, kısaca, kendi kendini yenilemeyi başarmıştı. 

Bu yazı toplam 109 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim