Bu konuların başında da elbette helikopter kazasının gerçekten de bir "kaza" olup olmadığı geliyor. Bu konu üzerine çok daha uzun bir süre tartışma yapılacağı belli.
Zira herhangi bir liderin helikopterinin veya uçağının düşmesi her daim sabotaj şüphesini beraberinde getirir. Yakın tarih de buna dair çok fazla şaibeli "kaza" ile doludur. Üstelik söz konusu İran olduğu zaman bu şaibenin oluşması daha da normal oluyor.
Dahası Reisi'nin geldiği yerin uzun süre gerilimin bizzat İran tarafından yükseltildiği ve hatta bir süre önce İran'ın savaşla bile tehdit ettiği Azerbaycan olması soru işaretlerinin sayısını çoğaltıyor.
Bu noktada şunu da unutmamak gerekiyor; helikopterin sabotaj neticesinde düştüğü anlaşılsa bile İran bunu açıklamayabilir. Zira hem dünya kamuoyunda kendi topraklarında kendi Cumhurbaşkanını bile koruyamayan, zayıf bir devlet görüntüsü vermek istemeyebilir hem de böyle bir sabotajın bir dış ülke istihbaratı tarafından (mesela İsrail) gerçekleştirildiği ortaya çıkarsa buna karşılık vermek için savaşa girmek durumunda kalacağını bilir ve bunun için ne askerî ne politik ne ekonomik ne de bilhassa iç kamuoyu desteği bakımından kendisini yeterli hissetmeyebilir.
Özellikle tam bu noktada İran'ın dış cephesinden ziyade iç cephesinin daha kırılgan olduğunu esas olarak ele almak gerekiyor.
Devamı: https://www.aksam.com.tr/yazarlar/oguzhan-bilgin/iran-rejimi-ayakta-kalabilecek-mi/haber-1477028
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.