“Izdırap insanda kalbin varlığına ilk alâmettir ve onun dost gibi karşılanması kalbin şaheseridir.”
Uğranılan büyük felaketler ve sevdiğim insanların kaybı karşısında bir şey yazamıyorum.
Herhâlde şu sebepten olmalı. Kaybettiğim şey (kişi) bende öylesine büyük bir yer tutuyor ki; bu kaybı söz ile anlatmaya kalkıştığımda sözlerim duyduğum ızdırap yanında çok zayıf, cılız, acımı yansıtmaktan çok uzak görünüyor.
Filistin yıllardır kan ağlıyor, şimdi de Irak, Suriye, Arakan. Her nereye baksan Müslüman kanı akıyor. Izdırap gittikçe katlanıyor. Ya feryat edeceksin ya sükut (bu konularda kırık dökük denemelerimi daha sonra Fırtınayı Kucaklamak adlı kitabımda topladım).
Topçu Hoca şöyle devam ediyor:
“İnsanlığın büyük hareketlerini yansıtan ızdıraptır. Dinler ve sanatlar, tarihin kaydettiği parlak medeniyetler ızdırabın şaheserleridir. Peygamberler ümmetlerinin ızdırabını yüklenerek kurtuluş vadini Allah’tan getiren büyük muzdariplerdir. Büyük sanatkârlar da dünyamızın bahtiyarları değillerdir. Yunus’tan Âkif’e, Fuzulî’den Dostoyevski’ye kadar bu insanüstü kafilenin sahip olduğu büyük ve adeta ilahî imtiyaz, onların büyük ızdıraplarıdır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.