• İstanbul 17 °C
  • Ankara 20 °C

Ramazanda STK bereketi ve yıldızlı otellerin rehaveti

M. Ali ABAKAY

Ramazan’ın işaretidir, kişinin oruçlu olması, inanan açısından. Ramazan’ı kabullenenin oruçlu olma hali, onu diğer zamanlardan farklı kılar, ister istemez. Bir ayı bulan Ramazan içinde kişinin farklılığını ortaya koyan oruçlu olma hali, şahsı diğerlerinden farklı konuma getirir, ister istemez. İçmeyecek, yemeyecek ve gündüz süresince hayatına devam edecek, işinde-gücünde olma hali sürecek.

Son dönemlerde çadırlarda iftar saati ve sahur saati, ihtiyaca binaen hoş karşılanan bir durum olarak görüldü. İftar çadırlarında yoksulun aş yüzü görmesine itirazı olmaz, kimsenin. Çoğu belediyelerin ön ayak olduğu ve hayırseverlerin desteklediği iftar çadırlarında yetkililerin ve etkili görünmek isteyenlerin arz-ı endamı, bu iftarların sürekli olması açısından bir zorunluluk halini aldı.

Madem, faydası zararından daha çok, devamlılığında mahsur görülmeyen iftar çadırları, ülkemizde gelenek haline geldi, uzun zamandır. İstemeyenin dahi iftar çadırında görünmesi söz konusu oldu, istemeyenin dahi iftar çadırına desteği söz konusudur. Bazı kimselerin bunu kabullenmemesi ortada iken, çoğunluğun istekliliği azınlıkta kalanların sesinin kısıklığına zemin hazırladı.

Oruçlu olma halinden uzak olanların içinde olan kimi iş âleminin kendi yalılarında Ramazan İftarı vermesinin zorunluluk olarak düşünülmesi, Ramazan için iş gereğidir, aslında.

Bizim bu zorunlu iftar anlarında orucun, ibadetin konuşulmasını düşünmemiz diye derdimiz yok. İş görüşmelerinin daha çok tebessümler eşliğinde yapıldığı “Dostlar mecliste görsün!..” mantığının canlandırıldığı ortamda çoğunlukla oruç, arka plânda figüre dönüşür. Elbette bu kendi görüşümüz, katılan olur ya da olmaz.

Sivil Toplum Kuruluşlarının gün geçtikçe varlıklarını meşru hale getirdiği iftar programlarının lüks otellerin yemek salonlarında söz konusu edildiğini görmezlikten gelmemiz mümkün değildir. İş âleminin desteklediği bu lüks restaurantlarda arz-ı endam hali, STK’ları cûşa getirmişe benziyor. STK’lar “Biz de varız!.” Diyerek, bu toplantıları ibadet şuuru (!) ile gerçekleştirmekte ve çoğunlukla üyeleriyle davetlileri, zengin mönüleri bulunan otellerde misafir etmektedir.

Yıllardır uzak durmaya çalıştığımız ve istesek dahi gitmeyi reddettiğimiz bu iftar akşamlarında yoksulun-yoksunun isminin geçmediği, varlığına rastlanmadığı, esamisinin geçmediğini bilmeyenimiz yok, aslında.

Bir mıknatıs misali insanı kendisine çeken bu organizasyonlarda kalabalıklığın sebebini merak edenimiz,  sosyal paylaşım sitelerine, gazetelerin cemiyet haberlerine bakarak neyin ne için olduğunu öğrenebilir. Katılımcıların bazılarıyla çekilen boy boy fotoğraflarında güç gösterisinin esas amaç olduğunu kim reddedebilir? Kimlerin fotoğraf çektiğini, kimlerin bu karelerde yer aldığını söylemeye gerek duymuyoruz.

Bir sofra… Evde olan ne varsa sofraya konulduğu, besmele ile okunan ezanla alındığı sofralar… Gönlü zengin insanın, birkaç kaptan oluşan sofrada kaşık sesleri…  Belki bir tencereye uyumlu dalan kaşıklar… Sudan ya da ayrandan mürekkep içecek… Dünden kalan ekmeğin bile israf edilmediği sofra. Sayılı olarak sofrada bir tabakta hurma veya evin kadınının maharetli elinden çıkan un helvası ya da başka bir tatlı. On-on beş dakika beraber, on yedi saatlik açlığın teskin edildiği sofra. Komşuya gönderilen tabağın boş dönmediği bu sofralarda gönül zenginliğinin süsü olan şükrün ifadesi.

Karşılaştırılması, mukayese hali okura kalmış iki manzara. Hangisine Peygamber, konuk olur, misafir gelirdi? Bu sorudan sonra yazıyı uzatmaya gerek var mı? 

Bu yazının bundan sonra açılımı Ramazan’a gölge düşürmesin!.. Gerçekten durup düşünmek gerekir? Hatamız varsa özrümüzü beyan ederiz, Sevgili Okur!..  

Bu yazı toplam 431 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim