• İstanbul 17 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 11 °C
  • Sakarya 16 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 9 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 16 °C

Şehir Araştırmacısı Sahipsiz ve Yetkililer Duyarsız Kaldıkça!...

M. Ali ABAKAY
Böyle iddialı bir başlık taşıyan yazının muhtevasının dolu olması beklenir, okurun nazarında. Bugüne değin ele aldığımız konu, bir aşağı bir yukarı şehirle başladı, şehir konulu cümlelerle bitti. Yetkililerin ve ilgililerin vurdumduymazlığının sonrasında şehirlerle ilgili araştırmaları bulunan isimlerin yalnızlığı sürmektedir. 
Şehir Araştırmacıları, ülke çapında bu vurdumduymazlığa karşı bir birlik çatısı etrafında kenetlenmez mi? 
Şehirlere vefa göstermeyen anlayışın karşısında bu birliğin yapabileceği ne olabilir? Birlik kurulduğunda neler olacak?
Her yazarın mensubu olduğu, üye olduğu birliği, günümüz şartlarında ideolojik yönleriyle ortada iken, ideolojiden uzak, sadece şehrine sevdalı yazarların, araştırmacıların bir araya geldiği oluşumun vücûda gelmesi, mevcut ortamdaki meselelere bir çözüm getirebilecek mi? 
Her şehre dair kaleme alınan yazıların bir araya getirildiği eserleri yayınlayan belediyelerin ve valiliklerle kaymakamlıkların şehir araştırmacısına verdiği kıymet, bugüne kadar sorgulanmış mı?
Şehir Araştırmacısının ömrünü adadığı şehrine ya da şehirlere dair çalışmalarının karşılığı nedir? 
Ortaya konan hacimli eserlerin gerek metin gerek belge gerekse fotoğraf açısından zenginliğini görmezden gelen anlayışlar, düne ne kadar saygılı davranmakta, bugün yaptıkları ile geleceğe şehri bildiğimiz manada taşıma ruhuna sahip mi?
Şehir Araştırmacısını akademik ünvandan mahrum kılanların, üniversitelerde yaptığı çalışmalar, Şehir Araştırmacısı'nın ortaya koyduğu eserler yanında ne derecede sahiplenebilir?
Şehir Araştırmaları Merkezi'ne sıcak bakmayanların, neler kaybettiğini bilmediğini, başka nasıl izah edebiliriz ki bir şehrin tarihini, kültürünü, edebiyatını, sanatını, dünüyle bugünü harmanlayan değerlerini anlamaktan uzak, fehmetmeye yakın durmayanlar, şehrin dününü bilmezken, bugünden yarına neler taşıyabilir?
O şehirde çıkan gazeteleri, dergileri temin etmekten uzak olanların, şehrin düne ait fotoğraflarına bakarak şehri şekillendirmeye kalkışmaları naeyle izah edilebilir?
O şehir hakkında kaleme alınan eserleri okumayanların, kaleme aldıkları cılız, faydasız ve bilgi yanlışlıklarıyla dolu çalışmalarının şehrin tanıtımına yaptığı tahribatı, nasıl izole edebiliriz ki şehri hakkıyla tanıtalım?
Şehir Araştırmacıları üvey evlad konumuna sokulmayı hak edecek ne yapmıştır? 
Bu kalemlere nasıl bir imkân sağlanmıştır ki kendilerinden neler beklenmektedir? 
Şehre dair prestij kitapları hazırlayanlar, münderacata değil zarfa baktıkları müddetçe mazrufun bir manası olmayacaktır. Birbirini tekrarlayan bilgilere yeni fotoğraflar eklemenin bilgiye getirdiği yenilik var mıdır? 
Yetkililerin prestij amaçlı kitapları, gelen misafirlere alayla valayla lüks ambalajlar içinde takdiminden öte yapılan bir iş var mıdır?
Bir şehrin tanıtımının sadece ortaya çıkan kitapçıklarla olmayacağını bilmeyenlerin, o şehrin manevî havasını solumaktan uzak durmuşluğunu bilmez miyiz? 
Bir şehrin folklorunu halk oyunlarına hapsedenlerin, folklorik değerlere sahip çıktıklarını kabul etmeye yakın değiliz. Folklor, halk oyunlarının kendisi midir? 
Bir şehrin mutfağını bilmekten uzak olanların, geçmişte nelerle beslendiğini bilmeyişini nasıl izah edebiliriz? Yeme ve içme faslının geldiği, beslendiği kaynakları bilmemek, şehri tanımamakla eş değer değil midir?
Giyimi ve kuşamı belirleyen, onları günümüze taşıyan hususları bilmemek, acziyet değil midir? 
Bir şehrin konuştuğu ağzı, masallarda, hikâyelerde, şiirlerde ele almak, ancak şehri bilenlerin işidir. Yapılan derlemelerin kütüphanelerin raflarında cildiyle beraber soluklaşması, unutulması akademisyenlerce nasıl yorumlanır? 
Halkın okumaktan zevk aldığı bu tarz eserleri, çocuklarına, genç kuşağa aktarımının önünde engel olan akademisyenlik ruhu, şehir araştırmacılarının önünde duran en büyük engel değil midir?
Kmi vakıfların ve derneklerin ya da sponsor kuurluşlarının desteklediği nadir eserlerin o şehre kattığı mana, ne yazık ki teknolojik yeniliklerin (!) ortaya konmasıyla nisyana terk edilmiştir. Bu değerli eserleri ortaya koyan şehir araştırmacıları, özel bir gayretle hatırlanabilir olmuştur.
Şehre dair yazılan eserlerin, çıkartılan dergilerin, yayınlanan gazetelerin, bir araya getirilen fotoğrafların kalıcı olması için şehirlerde "Şehir Araştırmaları Merkezi" kuurlmadıkça günden güne kaybolacağı akla getirilmemektedir. 
Şehir Araştırmaları Merkezi, sadece yazılı ve basılı eserleri bir araya getirmemekte, şehre dair dünde kalan birçok kıymetli belgeyi içine almalıdır. 
Şehirde asırlık ömre sahip yaşılarımızdan dinlenecek dün, kayda alınmadığı zaman, neleri yitirdiğimizin farkına ne zaman varacağız?
Şehre dair sokakların, caddelerin hikâyesi nasıl bilinecektir?
Şehrin mimarisinin ne olduğunu kalkıp yabancı araştırmacılara mahkûm kalacak tarzda ele almak, bizim için iftihar vesilesi mi olacak, her dem olduğu gibi.
Bu şehirlere ait seyahatnameleri, kim ortaya çıkaracaktır? 
Seyahatnamelerde kalan bilgilerle nelerr yapılabilir?
Kimi köklü âilelerin ellerinde bulunan hatıra yazmaların, tarihi bilgilerimize getireceği katkı, neden düşünülmez?
Şehre ait kiliminden, heybesine-cicimine, halısına varıncaya kadar el dokuma eserlerinin numunelik olsa bile yitiklere karışmaması, önemli bir iş değil midir?
Şehrin mutfağına ait malzemelerin bir araya getirilmesi, tencere-tabak toparlayıcılığıyla ne alaksı vardır? 
Tahta kaşıkların, kepçelerin, çömçelerin, bakır ve gümüş kapkacağın değeri, met'a ile ölçülebilir mi?
O şehrin musıkî verimlerini, yaşayanları da içine katarak bir araya getirmek, çok zor bir uğraş mıdır?
Çocuklara dünün bilmecelerini, fıkralarını hatırlatmak, harcama getirir mi? 
Karagözü, Meddahı yokluğa icbar etmemiz, kültürden saymamış olmamız, bunu bu hale getirmemiz, affedilir iş midir?
Her şehrin yerel televizyon kanalları vardır ve her şehirde o şehri tanıtacak belgesel programlarını zorunlu kılmak ve bu işte Şehir Araştırmacılarına görev ihdası zor mudur?
O şehri tanıtma amaçlı gündelik hayatta marketlerin, alış veriş merkezlerinin ambalajlarında o şehrin tanıtımını esas alan bilgilere yer vermeyi mecburî kılma, masraf gerektiren bir durum değildir.
Şehrin ibadethanelerinin- havra, kilise, camiî- tarihlerinin bilinmesi, konakların durumu, medreselerin vasıfları, önemsiz mi? 
Harap halde yıkılmaya yüz tutmakla baş başa bırakılmış bir çok yapının tekrar hayatın içine alınması, kimin itirazına yol açar?
Çeşmelerin, köprülerin, hanların, hamamların, kalelerin kaderleri, daima yıkılmak mıdır, yıktırılmak mıdır?
Kullandığımız bu dilin yerine başkalarının gözüyle bakarsak, ortaya çıkacak düşünceler neler olabilir? Size, sukuneti tavsiye ederek, sunalım:
Bir çeşmenin suyu akmıyorsa varlığının ne manası kalmıştır? O çeşmeyi yıkıp, yerine başka bir şey dikin!..
Köprüler yolcusuz kalmış ise, o köprülerin taşlarından faydalanın!...
Hanların işlevsizliği söz konusu iken yıkılmaya bırakın ve yerine rant getiren iş yerleri yapın!..
Hamamların yerine, nasılsa her evde banyo vardır diyerek, onları ortadan kaldırın ve yerlerine plazalar dikin!..
Kaleler için düşünülebilecek bir şey yok,, aslında. Sarp yerlere inşa edilmiş kaleleri onarmayın, yıkıldıklarında taşlarından faydalanabilirsiniz!.. 
İbadethane olduğunu ortaya çıkarttığımız bir yapının turizme kazandırtılmasını (!) engellemek için, senelerdir verdiğimiz uğraş, harcanan çaba, ancak ortaya koyduğumuz belgelerle, kaynaklarla mana kazandı. Bu yapının aslî görevine dönüştürülmesi için katlandığımız sıkıntı, bizim haklılığımıza yorumlandığında, şehirdeki bu yapının yüz senedir nedne sahiplenmediği hususunu akla getirdi. Bu ibadethanenin şehrin en merkezi yerinde oluşu, mekânın kurullar ve oluşturulan komisyon kararıyla turizme kazandırılmasına zemin hazırlıyorsa, bu şehrin sahibi olarak Şehir Araştırmacısı'ndan başka kim görülebilir? Müftüsünden Kültür Müdürü'ne, Müzecisinden Yazarına, Arkeologuna kadar, kimse bu mekânın ibadethane olduğunu bilmiyorsa, bu yapının aslî vasıflarından uzak bırakılması, kimilerinin iştahını kabartıyorsa, şehri araştırmacısının yorgun omuzlarına yüklenen bu sorumluluk, her zaman kolay kolay ifa edilmemektedir. Bazen tehditleri de sineye çekmesine razı olmalıdır, Şehir Araştırmacısı.
Sadece İbadethane değil, nümûne olarak sunulan. Şehir içinde olan diğer yapılar da vardır, kimisi evlad u ı'yali kalmamış vakıf malı olan mekânlar kimisi kurul raporlarıyla elden çıkartılan. 
Aslında bu makaleyi oldukça uzatabiliriz de meramımızı dile getirdiğimizi sanıyoruz, bunca açıklama eğer ilgili olanları ve yetkili olanları derin uykularından uyandırtmış ise...
Şehir Araştırmacıılığına neden ehemmiyet verdiğimizi başkalarına anlatabilmenin başka bir yolu var mıdır? Herşeyi turiste endeksleyen, kültürü halen batılı gözüyle ele alan bir anlayış, köhne bir anlayıştır. Tiyatroya, baleye, müzikallere ayrılan bütçe gittikçe büyürken, şehir araştırmacılığı resmen tanınmamış ise durup düşünmek gerekir. 
Biz, ahde vefa göstererek, yaşadığımız şehre ülke çapında ilk olacak, tümüyle bağlantısız, seksen bir ili buluşturacak, el sanatlarını içine alan, bahse konu herşeyden bir tutam taşıyan merkezimizi, kalıcı bir mekâna sahip olduğumuz anda hizmete sunacağımızı belirtelim. Ülke çapında Şehir Araştırmacıları Birliği kurulacak ise buna da hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Yine de "Felekler yandı âhımdan muradım şem'î yanmaz mı" diyen Fuzûlî misali, usanmayacağımızı dile getirelim. Bu ülkede he rşehrin bir Şehir Araştırmaları Merkezi'ne ihtiyacı vardır ve her şehir bünyesinde bu merkezi kurmadıkça şehirleri tanıma ve tanıtma eksik kalacaktır. Bu eksikliklerden doğacak vebal, çağrımıza ses vermeyenlerin omzundadır.
Unutmayalım ki bize müzeleri işaret edecek olanlara, Şehir Araştırmaları Merkezi, hayatın içinde olan, sosyal yaşantıyı şekillendiren, dünü bugünle, bu günü yarınla bütünleştiren, yüzyılımızın medeniyetinin yeniden inşâ hareketi olarak gördüğümüz, yeni bir hayata kapı açmanın, bu milletin kendi öz değerleriyle yeniden tanışmasının, genç kuşağa tarihi, kültürü, edebiyatı, sanatı medeniyetimizin bakışıyla aktarmanın kapısıdır.
Bu yazı toplam 1113 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim