• İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Şehir Araştırmacısında Sabrın İbresi Sona Vurmamalı!..

M. Ali ABAKAY

Şehir Araştırmacısı, çizdiği çerçevede kendisine yerel manada belli bir mekânı araştırma çalışması yapar.

Önce görüneni, baktığını, duyduğunu sentezler. Daha öncesi mekâna dair kaleme alınan eserlerden temin ettiklerinden kendisine yararlı bilgileri, ikinci aşamadaki çalışmalarına yansıtır. İmkân ölçüsünde fotoğraflar, gördüklerini.

Kitaplaşma esnasında çalışmalarını gözden geçirir, birkaç kişiye ulaştırabilirse eksikliklerini tamamlamaya çalışır.

Şayet çalışmasına katkıda bulunan olursa, bir-iki sayfasını o kuruluşa ayırma işlemini gerçekleştirir.

Kitap, bir yayınevi desteğiyle çıkmadığı vakit, araştırmacının imkânını seferber etmesiyle yayınlanırsa, tükenmesi on yılı aşar, çoğu istenilen yere ulaşmaz.

Kitabın çıkmasıyla eleştiriler pusuda beklemeye tahammül edemezcesine başlar.

Şehir Araştırmacısı, akademisyen gözüyle yerden yere çarpılır.

Şehir Araştırmacısı, yeterli çalışmaları yapmadan işe koyulmakla suçlanır.

Şehir Araştırmacısının yabancı kaynakları kullanmadığı ve bu sebeple eserin dikkâte alınmayacağı vurgulanır.

Şehir Araştırmacısının metoda sahip olmadığı vurgulanır.

Şehir Araştırmacısının bu işi eline-yüzüne bulaştırdığı belirtilerek, yazar kınanır.

Şehir Araştırmacısının eserini kailteli kâğıda bastığı söylenir, fotoğrafların renksiz olduğu belirtilir, eserin ciltli olmadığı belirtilir.

Birçok Allahın kulu, bu eserin ne sıkıntılarla ortaya çıktığından bahsetmez.

Birçok Allahın kulu, bu eseri ortaya çıkaran araştırmacının destek görmediğini söylemez.

Birçok Allahın Kulu, bu eserdeki bilinmeyen birçok hususun altını çizmez de imla hatalarını, noktalama yanlışlıklarını bulmada mahîr davranır, cümle bozukluklarını ayyuka çıkarır.

Takdir edilmesi gereken yazar, eserini ortaya koyarken, araştırmalarını okura yansıtmak istemiştir.

Mevcut kitaplardan daha kalitelisini elbette yayınlamak istemiştir.

Bir destek, sponsor bulmadığı için araştırmalarını kendi gücüyle yayınlamıştır.

Onun eserini redakte edecek yardımcısı yoktur, sayfa düzenini kendisi oluşturmuş, eserin kapağını  kendisi tasarlamıştır.

Yol masrafını kendisi ödemiş, konaklamayı kendisi karşılamış, fotoğraflarını kendisi çekmiştir.

Masa başında aylarca düşünmemiş, virgülle noktayla uğraşacak zamandan yoksun, içinden gelen samimiyetle sade bir çalışma ortaya koymuştur.

Devletin üniversitesinde ayda binlerce lirayı geçen maaşla çalışanın aldığı maaşla on senede bir üretebildiği eseri, kendisi beş-altı ay içinde ortaya çıkarmıştır.

Bunun için projeler geliştirmemiş, yerli-yabancı desteğinden mahrum biçimde çaba harcamıştır.

Ortaya koyduğu bilgilerle belgeler, oldukça önemli iken, yıllar sonra farkına varılacak ve akademik eserlerde kaynak olarak kullanılacaktır. Lakin bu eserlerin ortaya koyucuları, bu çalışmaları zamanında incelemediği için, değerin farkında değildir.

Şehir Araştırmacısı, belki ilgilendiği alanın uzmanı değildir. Belki bu konuda eğitim almamıştır. Eserinde metot, eleştirilebilir.

Görüştüğü kişilerin ses kaydını, kamera çekimini yapmamıştır.

Görüştüğü kişilerin yaşını, adresini, eğitim durumunu sormamıştır.

Çektiği fotoğraf karesinde konuştuğu kişiyle bir aradadır. Özel Fotoğrafçı’yı yanında bulunduramadığı için kare düzensiz olabilmiştir.

Araştırmayı ortaya koyan kişi, kullandığı kelimelerin çoğunu tekrarlayabilir. Ondan sempozyum bildirisi hazırlamamız beklenemez, brifing sunması istenemez.

Araştırmayı yapan kişi, elinin altında ancak ulaşabildiği kadar kaynak sahibi olmuştur. Burdur’da iken Ağrı’da konusuyla ilgili yayınlanmış makaleye ya da sunumu yapılan bildiriye ulaşamamış olabilir. Altmış-yetmiş sene önce İstanbul’da yayınlanan bir dergideki makaleden haberdar olmayabilir. Aynısı Diyarbakır’da olan araştırmacı için de aynıdır, Artvin’de olan için de değişmez.

Şehir Araştırmacısı, eseriyle okuyana, araştırana, incelemecilere, şehrine sahip çıkmak ve tanımak isteyene mesajını verir.

Bir halk şairinin şiirine bakılarak, kendisini eleştiren akademisyen gördünüz mü? Şairin söylediği şiire dair eksikliklerini ifade edebilir mi, okuyan? Şiiri beğenilmiyorsa, kitabını almazsınız.

Bir ressamın çizdiğiyle kendisince eleştiri getiren varsa ressamına müracaat eder, hayatta ise.

Bir lokantaya yemek için giden ancak istediği yemeği sipariş edebilir, istemediğini önünde bulamaz.

Bir şehre gitmek isteyeni başka bir şehre götüremeyiz. A İlçesi’nde inmek isteyeni D İlçesi’nde indirmek düşünülemez.

Bir Şehir Araştırmacısı’nın ortaya çıkardığı, kendisine özgü eseri ancak hakkıyla çalışma yapan insan, eleştirebilir. Eserin kapağıyla, kâğıdının gramajıyla, siyah-beyaz fotoğraflarıyla uğraşılacağına eserin içindeki bilgi, esas tartışma alanı olmalıdır.

Kişi, eleştirdiği eser hakkında bilgi sahibi olmalıdır ya da o esere muadil çalışmalara imza atmış olmalıdır.

Şehir konulu çalışmaların oldukça az yayınlandığı ortamda birbirini eleştirmekten eser ortaya çıkaramama hastalığına tutulmuş kişi ya da kişilerin, hesap verecekleri bir Şehir Yazarları Birliği olmadıkça, bu konuda aynı sıkıntılar devam edecektir.

“Şehir Araştırmacısı” olarak sıkıntıların içinden gelen biriyiz. Bazen çıktığımız yoldan geri dönüşün karşılığını cebimizde görmedik.

Dijital fotoğrafçılık olmadığı dönemde kare çekerken 36 pozu tasarruflu kullanmaya dikkât eder, filmin banyosundan kartına kadar her türlü masrafı hesaplamak zorundaydık.

Fotokopi makinesinin olmadığı, fotokopi çekemediğimiz zamanlarda notları, kaynaklardan günlerce elle yazardık. Şimdiki gibi teknolojik gelişme yoktu.

Konumuzla ilgili kaynaklara ulaşmak için çektiğimiz zorluklar bitmez-tükenmez sıkıntılardı. Ankara’ya, İstanbul’a gitme, ilgilendiğimiz konularla eser temin etme, hayalimizi süslerdi.

Çoğunlukla alan çalışmalarında öğle yemeğini yememek, bizim için kârdı. Sırt çantamızda bulundurduğumuz nimetlere şükrederdik, halen böyleyiz. Saatleri bulan çalışmalarımız içinde bir bardak sıcak çayın hasretini çektik, yorgunluğu üzerimizden atabilmek için.

Tutulan özel aracın gidemediği yere saatleri bulan ayakla gitme, ertesi gün çalışmalara gitmeme anlamına geliyordu.

Otuz-kırk sene önceki şartları bilmeyenler, kalkıp eleştiri adına içindeki kinlerini kusmamalı; biz çalışırken yüz sene önce eser ortaya çıkaranları daima minnetle andık, o dönemin sıkıntıları içinde ulaşamadıkları eserlerin, gidemedikleri yerlerin sorgulamasını düşünmedik.  

Biz, Şehir Araştırmalarımızı, kütüphane raflarından kitaplar indirerek yapmadık, Şehir Araştırmacısı olarak. Üç eseri bir araya getirerek dördüncü eseri oluşturmadık.

On sempozyuma katılarak, beş-altı bildiriyi karşılaştırarak bilimsel eser yaftasıyla hakemli dergilerde makale neşrine nail olmak istemeyenlerdeniz.

Akademisyenlik zırhına bürünen Donkişotlar, yel değirmeni görünce bize saldırmasınlar, kimi yerel gazetelerin kıytırık köşelerinde arz-ı endam eden ucuz kahramanlıkların arslan kalemleri, bizi eleştireceğine, iki-üç kitap okuyup bilgi sahibi olsun. Şehir Araştırmacılığı, dünden alınan mirasın bugün zenginleştirilerek yarına emanetinden başka bir şey değildir.

Nihayetinde biz, bu işlerden menfaat elde etmeyi hayal etmedik, geçimimiz bu işlerle olmuyor, güzel-hayırlı işler yaparak, dünya değiştirdiğimizde rahmetle anılmak isteriz.

Şehri kurtarmak isteyen şövalye ruhu yok bizde, bu dağları biz oluşturduk mantığından uzağız, ennemizi ayağımızın altına almışız, kendimizden bahsederken bile, hep “Biz” manasında kullanırız, kalem münakaşalarında bile.

Kimse Şehir Araştırmacıları’nı-Yazarları’nı hedef tahtasına koyup, kendisini atış talîminde “acemî er” konumunda düşünmeye, zînhâr!.. Onbaşı olamayacakların generallik terfisi beklemesi misali, birkaç kitap okumakla “Şehir Araştırmacısı” olunmaz, isterseniz on kitap yazmış olun, kaîde değişmez, işin sonunda.

Olsa olsa kendinizi tatmindir, kaba dille kitap yazmanız, ebabilden başka kuş tanımam inadınız, ısrarınız; para verip sahnede kendisini alkışlatan kimi sesi dinlenmeyen, miadı dolmuş isimler gibi.  

Merkebe atın çiftesi zor olur, küçük olanlar bunu bilir. Serçe Kuşu, küçücük narin cüssesiyle kalkıp kendisini kartal sürüsü içinde hayal etmesin.  

Kimi ulusal gazetelerin gurmelerinin, gezi yazarlarının şehirleri tanıtan çalışmalarını içine alan hafta sonları eklerinde karaladıkları ve bol fotoğraflarla sayfalara yazdıkları hacimsiz yazıları, şehirlerin çoğunu tanıtmaktan uzak, o yerlere tur seferleri düzenleyen şirket ilanlarıyla çoğunlukla paralel hazırlanan plânlı zekâ oyunlarından ibarettir.

Televizyonlarda boy gösteren kimilerinin kameralara yansıyan yüzleriyle dillerinden cehâletin eksik olmadığı gezginlerin, tarihçilerin sırıtkan yanlışlıkları-yalanları, biz Şehir Araştırmacıları’nın gözünden kaçmış değildir.

Bu hususları yazarken, onlara cevabımızın olduğunu belirtelim, öncelikle.

Sözün özü, Şehir Araştırmacısı olanların da sabrı vardır, nihayetinde.

Onları temsil edecek bir birlik olmalı ki istenen zamanda, isteyene aynı zaman içinde cevap verilebilsin.

Bakalım Şehir Yazarları Birliği, ne zaman faal olacak, bu alandaki boşluk ciddî manada doldurulacak mı?

Her şeyin hayırlısı olsun, geç olsun, iyi ola!..           

Bu yazı toplam 779 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim