Şehir Araştırmaları Merkezi düşüncesini ülke gündemine taşıyan ve bu hususu yer yer kabul ettiren biri olarak, şehrimizde halen ete-kemiğe bürünmeyen merkez, maddî imkânların yetersizliği sebebiyle olması gereken ivmenin hızlandırılmaması sebebiyle malzemesi tamamlanmış olmasına rağmen açılmış değil.
Bu şehrin sevileni çok, sevdalısı sınırsız ve şehir bir canlı hafızası konumunda merkeze sahip olmaktan uzak… Söz geldiğinde dünyanın en çok şair-yazar-fikir adamı yetiştiren sayılı şehirleri arasında olduğunu söylediğimiz şehrin, olmazsa olmazı haline gelen eksikliği belirttiğimiz vakit, istenilene ulaşma önünde oldukça engeller vardır.
Kendimizi bazen asprini bulan mucide benzetiyoruz. Asprini bulan mucidin çektiği sıkıntıların ne olduğunu biliyoruz. Bizim asprin icadı gibi bir mucitlik iddiamız yok, aslında. Çektiğimiz sıkıntılar ortadır. Şehir Araştırmaları Merkezinin her ilde yaygınlaşmasını istemekteyiz, işin özü olarak. Bu merkez, ileride her şehirde kurulacaktır, bundan eminiz. Biz, sağlıklı halimizle bunu dünya gözüyle örmek istiyoruz, tek istediğimiz, bu aslında.
Ne yazık ki her geçen zaman şehirlerin aleyhinde işliyor, yer üstü birçok tarihi eser, kültürel varlık kaybolmakla baş başa ve yazılı eserler-yazma eserler gittikçe yitiklere karışıyor, folklorik zenginlikler kaybolmakla baş başa, kültürel değerlerin dezenformasyonla sulandırılması artıyor, ortaya kendi tarihini, kültürünü, geçmişini bilmekten uzak kuşaklarda hafıza kaybı hızlanıyor.
Bizim şehir araştırmaları hususunda çabamız, sadece şehirlerin dünüyle bu günü arasında köprü kurmaktır, geleceğe şehirler hakkında tarihi, kültürel zenginliği taşımaktır. Bu aşamada dünyalık bir şeyler beklemekten uzak biri olarak, kaygımız sadece ve sadece bugüne kadar ihmal edilmiş olan bu önemli mevzuu, ülke gündemine getirmektir.
Şehir Araştırmaları Merkezi, alışagelmiş kütüphane değildir, sürekli kendisini yenileyen, içinde etkinliklerle dokumantasyon arasında ilişkiler kurarak, tarihi-kültürel değerleri genç kuşağa, orta kuşağın sahibi olduğu tecrübeyle aktaran, akademisyenden öğrenciye, vatandaşa uzayan çizgide bilgiyle donanımı sağlayan, konferans, panel olmak üzere gerektiğinde sempozyumlara varan doğrultuda çalışmaları artıran, kitaplar yayınlayan, süreli yayınlar çıkaran, teknolojik gelişmelere açık, şehrin dünyaya açılan penceresi olma metodunu esas tutar.
Ülkemizde AR-GE için milyonlar harcanmasına gerek yoktur. İşin yirmi yıla varan tecrübesiyle ve yüzü aşkın konu hakkında makale kaleme alan biri olarak, sürekli bu önemli konu üzerinde durmakta ısrar ediyoruz. Bu ısrarımıza ses verecek olanları bekliyoruz. Seksen bir ilde seksen bir merkez için devletin bütçesinden çıkacak bir meblağ söz konusu değildir. Vakıflara ait bir çok atıl halde duran mekân vardır. Amacı dışında kullanılan yapıların işlev kazanması, amacına göre hizmet etmesi, bilginin, ilmin ve medeniyetin nevş u nemâ edeceği bu merkezlerin insan hayatının her alanına seslenmesi söz konusudur.
Günümüzde şehirler hakkında kaleme alınan birçok kitap görmekteyiz ki harcanan meblağlara acıyoruz, şehirlerin yalan-yanlış bilgilerle tanıtımına karşı akademisyen merkezleri olan üniversitelerden ses-seda yok. Şehirleri araştıran kalemler, muzdarib halde. Ortaya çıkan eserler desteklenmediği için çalışmalar belli bir noktaya kadar gelmekte. Ömrü boyunca onlarca eser kaleme alan kimi yazarlar, ilgi-alaka olmadığı için verimli olamıyor. Çıkarılan birkaç kitap, yayınlanmamış eserlerin zamanla kaybolmasına neden oluyor.
Bu ay şehrimizle ilgili on iki kitabı birden yayınlama çalışmamız, nihayetlenecek, bir yayın evinin bile bir senede çıkaramadığı on iki kitabı tek başımıza çıkarmamız, işe ne denli samimiyetle yaklaştığımızın ifadesi.
Biz, başkası gibi bunca zaman ayırdığımız kitaplar yerine, harcadığımız emek yerine başka işlerle uğraşabilirdik. Kendi rahatımıza bakabilirdik. Demek, bu düşünceyi bize iletenler, bizim kendileri gibi davranmamızı istiyor. Hayır, taşın altına elimizi bırakırken kendi rahatımızı düşünmüyoruz. Kendi rahatımızı düşünseydik, binlerce lira tutan, iki senelik bir memur maaşını tek bir kalemde ödemezdik. Harç-borç altına girmezdik. Kitap okunmuyor yalanının arkasına sığınarak, bunu kalkan haline getirerek şehri sevdiğini iddia edenlere , “Bu şehir için ne yaptınız?” sorusunu yöneltsek, ne cevap alabiliriz?
Bilmiyorum, meseleyi yeni bir makalede tekrar ele almamız, meramımızı anlatmamıza yetti mi? Ben, bu ortamda cevaben, “Hayır!.. “ demek zorundayım. Anlaşılıncaya kadar yazmaya devam etme arzusundayız. Okuduklarımıza tahammül eden dostlara selam olsun!...
17.10.2014
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.