• İstanbul 16 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 14 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 20 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 15 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 15 °C

Şehirde Tarihî ve Kültürel Değerlerle Yaşama Dair Notlar

M. Ali ABAKAY

Bir şehri değerli kılan tarihî ve kültürel değerlerine saygıdır, bu değerlerin dünden bugüne olduğu gibi taşınması beraberinde gündelik yaşama  yansımasında hayat bulmasıdır. 

Tarihî ve kültürel değerlerin korunmasında ve yaşatılmasında toplum içinde oluşturulması gereken bilinç ekseriyetle canlı değildir. Bu hususta devlet, ilk baş vuru kaynağı olarak bilinir. Son dönemde yerel yönetimler de bu etkinliğin parçası konumunda görünmektedir.

Şehirlerde kurulu bulunan kültür ve turizm müdürlükleri, müze müdürlükleri, çevre ile ilgili diğer resmî kurumlar, üniversitelerin ilgili bölüm başkanları ile akademisyenler, bu tarihî ve kültürel değerlerin korunmasında, yaşatılmasında çok başlılık sebebiyle yetki karmaşası içinde görünmektedir. 

Bir şehirde A Yapısının tarihî eser olup olmadığını araştırmakla yükümlü kurul, aldığı kararında yapının tarihî eser olmadığını bildirir. Komisyona itiraz eden yerel araştırmacılar, A Yapısının kitabesini, çok geçmişte kalan kaynakları ve o dönemi yaşayan kişileri belgelerle destekleyip, kararın iptalini sağlar.

Komisyon, diğer yapılar üzerinde de yanlış kararlar verir. Bu kararlar düzeltilir. Uygulamada üç alınan karar, iptal edilince diğer tarihî ve kültürel eserlerin, değerlerin hakkında araştırmalarda bulunanlara gözdağı verilmek istenir. İçinde profesörlerin, uzmanların yer aldığı raporların geçerliliğini kaybetmesi ne denli acıdır!.. Bizzat yaşadığımız üç olayda, bu raporların iptalini bilen biri olarak, şehir hakkında bilgi sahibi olmayanlardan böyle akademik komisyonlar kurulduğunda ortaya çıkan sonuçlar, akademisyenliğin ve uzmanlığın ülkemizdeki durumu hakkında insanı bilgilendirir.

Uzman olan, akademisyen olan için verilmiş karardan dönme, o komisyon üyelerine oldukça itibar kazandırmaz, bilakis bu durumlarda yanlış karar verenlerin ve bilimsellikten uzaklaşanların bir daha bu tür komisyonlarda bilirkişi dahi kabul edilmemelerini gerektirir. Başka bir ülkede olunsaydı, bu imza sahibi olanların imza yetkileri de ellerinden alınırdı, kuşkusuz. Bizde yazdığı rapora itiraz edildiği zaman, komisyonların kendi kararlarını savunmamaları, gösterilen kaynaklara ve bilgilere karşı suskun durmaları, şehir hakkında yeterince bilgi sahibi olmadıklarına dair önemli bir noktadır. O halde şehrin kaderinde bu tarz yetkin olan, raporları senet hükmünde görülen bu tarz komisyonlarda görev almış, almakta olan isimlerin bilimle bağdaşmayan, bilimsellikten uzak raporlarını görmezlikten gelme, nasıl bir dik duruş, alnı açıklık ve toplum içinde itibarlı olma halidir?

Kimi kararların sadece sözde kaldığı ortamlarda ileri sürülen düşüncelerin geçerli hükme sahip olmayışı, SİT alanı olan bir çok yerin bir saat içinde kullanım şekli gerçekleşebiliyorsa birbirine tezad olan bu kararları alan komisyonların bazen aynı komisyon olma gibi garip durumları söz konusudur. Belediyenin yeşil alan dediği mekâna daha önce tarihî alan diyen de belediyedir. Bu kimi resmî kurumlar için de geçerlidir. Bazen yerel ve resmî yetkililerin uzlaşmadığı durumlarda, yapılması gerekenler geciktiği zaman olan, tarihî ve kültürel eserlere oluyor ve bu eserlerin harabiyeti artınca, ba'de harabu’l-Basra’dan sonra hamasî nutuklarla yetinilmektedir.

Şehir, dünden bu güne gelen değerlerini koruyamamışsa, korumamanın ya da koruyamamanın sebeplerinin iyi araştırılması, analiz edilmesi şarttır. Bizde arkeoloji, daha çok Bizans ve öncesine endekslenmektedir. Fakültelerde istisnasız denilebilir ki son bin yılın arkeoloji bulguları önemli sayılmama derecesindedir. İnanç ve medeniyet farklılaşmasının sebebi olan ve böyle gösterilmeyen tutumun özünde yer alan bu anlayış, daima kendisini gizlemektedir.

Şehrin turizm için mi yoksa tarihî ve kültürel değerlerinin korunması için mi önemi vardır? Bizde şehrin turizme hitap etme yönü yüzyıla yakındır göz önünde bulundurulmaktadır. Bu yaklaşım, şehrin tarihî ve kültürel değerlerinin korunmasının önünde engeldir. İşin maddî yönü düşünülerek takip edilen bu yol, zamanla genel kural halini almıştır. İnsanına saygıyı, tarihine, kültürüne saygıyı öteleyen ve sadece turizm için kimi tarihî ve kültürel eserleri koruma anlayışı, oldukça vahîm sonuçlar doğurmaktadır.       

Şehir, tanınmadan nasıl tanıtılır? Şehrini tanımayanın, dar bir çerçeve içinde sınırlı bilgilerle ortaya çıkışı, iddialı açıklamalar sonuçta bizi yanlış değerlendirmelere ve önü alınamaz yanlışlıklara götürmektedir. Günümüzde kitaplarda gördüğümüz yanlış bilgilerin sebebinin altında yatan en önemli neden budur. Sanal ortamda gittikçe artan bilgi kirliliğinin kimi sanal ortamdan beslenerek kitap hazırlayıcılarına gezi kitapları hazırlattığının şahidi olarak, bu olumsuzlukların gittikçe arttığını belirtmekten kendimizi alamıyoruz.

Şehrin tanıtılmasından önce hangi yolla tanınmaya çalışılmalıdır?  Şehri şehir yapan elemanların, unsurların gittikçe yok edildiğini, hiçliğe karıştığını biliyoruz. Şehirden mimarîyi gelenekten kopartan anlayışa tanıklık eden bizler, modernitenin pençesinde olan şehirlerin gittikçe beton yığınına dönüştüğünü, bunun zamanla insanı geçmişinden ve değerlerinden koparttığını, yeni yerleşim alanlarının tarihî ve kültürel zenginliğin üstüne inşâ edilmesiyle geçmişle olan irtibatı koparttığını bilmekteyiz. Günümüz devlet anlayışında yeni yerleşim alanları, şehrin tarihî ve kültürel zenginliğinin olduğu mekânların dışında iken, bizde şehrin bu yönünü gölgeleyen devasa yapıların öncelikle İstanbul’da yükseldiğine herkes tanıklık eder. Bu Konya’da böyledir, Diyarbakır’da aynen vak’î durumlar oldukça çokluktadır.

Resmî anlamda yetkililerin şehre dair yaptıkları çalışmalar, görev yerlerinin değişmesiyle devam ediyor mu? Kimi şehirlerde resmî manada görevli kişilerin çalışmaları, tarihî ve kültürel değerlerin korunmasında etkilidir. Lakin kısa denilebilecek iki-üç yıllık görev süresi içinde yapılan yapılmış ise, yarım kalan çalışmaların tamamlanması bazen söz konusu olmamaktadır. Yerel yönetimlerin kimi çalışmaları bir yanda bu eserleri korurken kimi zaman bu eserlerin ortadan kaldırılmasına varan  durumlara sebebiyet vermektedir.  

Makalemize okuru kimi sorularla baş başa bırakarak son vermek istiyoruz. Daha önce asker mektuplarının son cümlesi “Kestane kebap acele cevap” şeklinde biterdi, çoğunlukla. Biz, okurun ve konuyla ilgilenen isimlere sorularımızı soralım. Biliyoruz ki cevaplar gelmeyecek. Fakat biz, sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz, bunca açıklama beraberinde. Ne dersiniz?

Bir şehri tanıtmada ölçü ne olmalıdır? Şehri akademisyenlere mi yoksa yerel araştırmacılara mı bırakmalı?

Şehir şehir yapan değerleri akademisyenler bilmiyorsa sonuç ne olur?

Yerel araştırmacıların desteklenmemesi, önlerine engellerin çıkarılması ne derecede haklılık taşır?

Şehir araştırmalarıyla uğraşanların eksiklikleri nereden kaynaklanır?

Bir şehir sadece festivallerde, fuarlarda monoton şekilde tanıtılmaya çalışılıyorsa, bu durgun durumun absurd hal alması, o şehre hizmet edenleri nasıl etkiler?

Şehirlerin tanınmasında ve tanıtılmasında resmî tutum, şehri hakkıyla tanınır kılar mı?

İl Yıllıklarının ve prestij kitapların basımı ve son dönemde artan görsel malzemelerin yaygınlığı, şehirlerin tanıtımında ne derecede etkilidir?

Şehirlerin tanınmasında baş vurulan yayıncılık çalışmaları nasıl desteklenmelidir? Her şey resmî ölçülerde olacaksa yerel araştırmacıların eli-kolu bağlanmaz mı?    

Bizim bu açılardan Şehir Araştırmaları Merkezi’ne ne denli ihtiyaç duyduğumuzu belirtmeye gerek var mıdır? Her ilde böyle bir merkez olsaydı, yaşamımızda daha olumlu izler olmaz mıydı?

01.08.2014 

Bu yazı toplam 665 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim