• İstanbul 16 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 14 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 20 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 15 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 15 °C

Şehirlerin kimliği ve kitaplar

M. Ali ABAKAY

Sürekli yazmanın insanı değil okuru bıktırdığı ortamda, kişinin okumaya zaman bulamadığı yalanına sığınması kadar, çağımızın absurd bir yalanı olmamıştır, yazarın okur-kitap ilişkisine bakması açısından.”Absurd” kelimesine Fransız kalanların Fransa’ya meftun sanat anlayışlarını sorgulamaktan uzağım. Çünkü amacımız Fransızları eleştirmek değil, şehirler için çalışmalarda bulunanlara Fransız kalanların dikkatini şehirlerin kimliği ve kitaplar üzerine çekmektir.

Bazen sanal ortama baktığımızda oldukça ısrar edenlere karşı söylenen “Yaw he he!..” demek isteyenleri  gördükçe , şehirlerin kimliğine dikkat çekmek hususunda teşvik edilmesi gereken yazarların, araştırmacıların hevesini köreltmek, şevkini kırmak ve yazdıklarının okunmaması için elinden geleni yapmaktadır, şehre sevdalı olanların kimisi ve kendisini şehir sevdalısı ilan eden kimiler.

-Sen doğduğun şehir hakkında kaç kitap okudun?

-Ağabeyim, ben buralıyım. Ayıp oluyor. Ben şehri bilirim, hem benden fazla bilen yoktur, aynı zamanda.

-Tahtalı Çeşme’yi bilir misin?

-Ma Tahtalı Köy dediğin mezarlıktır, şimdi bu soru mu?

-Anladım, Ulu Camii için ne bilirsiniz?

-Abe, orası kilisedir.

İnsanımız, oldukça el değiştiren topraklarda farklı egemenliklerin geride bıraktıkları eserlerin, izlerin elbette farkındadır. Fakat doğru teşhis doğru adres denince, asla istenileni bilmemektedir.

-Ali Emirî Efendi kimdir?

-Abe, Cahit Sıtkı’yı biliyem, evine turist götürdüm. İki katlı hoş bir evdir.

Ve başlar, Yaş Otuz Beş Şiiri’ni kenarından, orasından, burasından tırtıklayarak okumaya.

-Dante kimdir?

-Abe, biliyem de tam araştırmadım. Cahit Sıtkı’nın okul arkadaşı olmalıdır.

Oturur ve tarihin, kültürün, sanatın dönemden döneme aktarıcısı konumunda olanlara bakarsınız:

-Yahu yazık ve günah değil midir, bu şehre?

Bu şehri anlatan kitaplarda 33 medeniyet görmüş ibaresi geçiyorsa ve dahi bunu resmî-yerel idareciler, üstüne üstüne basarak ifade ediyorsa, turist gezdiren vatandaşın yanlışları, devrilen çamların yanında cüce kalır:

-Siz, şehrimizde nelerin olmasını istersiniz?

-Abe,iş yok güç yok. Bakma seni sevdim de senin anlattığın bana tuhaf geliyor. Hiç duymadım, söylediklerini… Biz, bu şehirde 33 medeniyetin olduğunu biliyoruz.

-Medeniyet nedir?

-Abe o da soru mu? Bizim kalenin üzerinde kitabesi olan bir çok devlet vardır, camii yapan var medrese yapan var, hanla hamam yapan var. Bunların hepsi o devletin medeniyetinin eseridir.

Anlaşılan medeniyeti tanımlamaktan, manasını bilmeyen,anlamından habersiz genç, yaşadığı şehrin kendince bildiği sokaklarında, mahalle aralarında kıyıdan köşeden okuduklarıyla geçinmeye çalışır, durur:

-Abe, benim param olsa kitap basardım, şehri iyi tanıtır hem de para kazanırdım.

Tebrik ediyorum, çaresiz biçimde.

Sormadan edemiyor:

-Abe siz ne iş yaparsınız?

Anlatıyorum, kısa kısa. Gözleri doluyor, açıkçası:

-Abe, kitap yazdın mı hiç?

Çantamdan çıkardığım onlarca yazdığım kitaplardan seçerek veriyorum, kendisine:

-Gezdirdiğin turistlere bunları ver, parası senin olsun. Yalnız istediğim, bunları oku, şehri bundan sonra öğrendiğin yeni bilgilerle anlat ki yanlış yapmayasın…

Genç, gözleri ışıl ışıl parlarken, önümüzdeki sokağın köşesinde yer alan çay ocağına baktık ki geldik:

-Abe, çay içelim?

Şehrimde kimi zaman soru cümleleri istek-emir kipiyle ifade edilir:

-Yanına küncili takala iyi gider. Yersin?

Oturduk, çay evinde. Genç, kendinden emin ve çay istiyor. Çay, bir türlü gelmiyor.

-Yaw çay istedik!..

Daima uğramasam da arada bir hal hatır sorduğum Ocakçı Remzi, gülümsüyor, gence:

-Yaw he he!..

Demek, daha demi kırılmamış, çayın. Beklemeli, kömür ateşinde. Biraz bekledik, geldi oturdu, yanımıza:

-Hocam, kitaplar çıktı?

“Çıktı” diyorum, “Kitaplar. Hem de on iki tene…”

“Adede” “ Tane “ yerine “Tene” diyen Remzi’ye, “İki tene çay “ diyorum. Biraz sonra fark ediyor, genç:

-Abe, Remzi Emmiyi tanıyorsun?

“Tanıyorum” dedim.

Meraklı birisi genç:

-Abe, seni el biliydim, buralısın?

“He babam!..” diyorum, gence, “Ma niye begenmedin?”

“Yok” diyor, genç, “Hema bahktım kanım keynadi…”

Artık, yerele kayan muhabbet sonrası, kendisine doğduğu, büyüdüğü ilçenin adını, o ilçede olanı ve biteni anlatıyorum:

-Abe, nerden bildin, ben şaşırdım.

***

Şehirlerin kimliğini bilmemek, oldukça sıkıntı verir, insana. Sonradan şehre yakıştırılan kimlikler de tutarlı olmaktan uzak.

Spor Camiası’nda- özellikle futbol alanında- şehirler, tuhaf nitelendirmelerle anılıyor. Bazı nitelendirmeler, yerli yerinde görünür. Denizli için “Horoz” denilir, bunu anlıyoruz da Bursa için “Timsah” akla ziyandır.

*** 

 

Şehirlerin kimliğini araştıralı ve kimi şehirleri doğduğum şehir misali bilmemin üzerinden yıllar geçti. İnsan, kendi doğduğu şehrinde, yaşadığı şehrinde tanınması oldukça zor.

Adapazarı ile ilgili önemli çalışmalar yapan, bu  şehrin dışında Mardin’i, Edirne’yi iyi bilen Yazar arkadaşımız Fahri Tuna’yı soruyorum, birkaç Sakaryalı’ya:

-O manavdır, tanımayız.

-Bir kitabı vardı, okumuştum.

-Ya herkes kitap yazar.

Diyarbakır’da gence kendimi tanıtıyorum:

-Ya Hocam, senin isimini duymuştum… Dur kim demişti, bana.

Gülüyorum, kahkahayı patlatırcasına:

-Yaw he he!..

Genç şaşırıyor, babasını tanıdığımı öğrenince:

-Ma, ben senin kitabın babamda gördüm.

***

Şehrine kendini adayan yazarlara ve şairlere, araştırmacılara mesafeli bakanlar…

Şehrini hem yazardan hem şairden öğreneceksin ve hem değer vermeyeceksin…

Şehrini öne çıkaran insanlar, farklı bir şehirden gelince saygı göstereceksin…

Şehrinin bağrından çıkan değerlere uzak kalacaksın…

Bu açıklamalardan sonra ne demeli?

-Yaw he he!..

Bu yazı toplam 639 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim