Şehirler konusunda son dönemde yazılan eserlere bakıldığında çoğu kitabın gezilen ve görülen şehirlerle ilgili turistik boyutuna endekslenmektedir.
Her şeyin turist için düşünüldüğü ve plânlandığı ortamda gelenin göz zevkinin okşanmasından başka bir mana taşımayan yapıların roluvelerinin ve restorasyonlarının aslîyetine çoğunlukla sadık kalınmadığı, “Ne kadar turist gelirse o kadar para bırakır.” Düşüncesiyle hareket edildiği çoğumuzun ittifakla kabul ettiği husustur.
Yaşantımızda fazlalık olarak görülen birçok yapının modernleşme sevdasına kurban edildiği ülkemizde, ne hikmetse bugüne gelen kimi merkezi yapıların ticarete, yapılış gayesinin dışına taşınarak kullanımı, en çok Vakıf ve Millî Emlak uhdesinde yaygınlaşmıştır.
Aile vakfı olan kimi yerlerin zamanla bu furyaya dahil olduğunu gördüğümüz kültürel miraslardan olan yapıların gereği gibi kullanılmaması, eğlence-müzik-turistik tesislere dönüşümü söz konusudur.
Gaziantep’de ve Mardin’de gördüğümüz bu durum, Şanlıurfa’da ve Diyarbakır’da farklılık arz etmemektedir. Nerede bir yapı varsa öncelikle bu yapının ticarî olarak kullanımı ön plânda tutulmakta ve onarımı için yazışmaların bile seneler sürdüğü ortamda çok kısa bir sürede işletme belgesi ile diğer evraklar hazırlanmaktadır.
Birer âile işletmeciliğine verilen ve adeta istihdamla işsizliğin önüne geçilecek görünümde bu mekânlar, aslî hüviyetinden gittikçe uzaklaşırken, ortada görünen manzara, tarihe, kültüre ve sanata mal olmuş mekânların çaresizlik içinde ahvali, bizde şehirlerin kimliğini koruyamama sefaletinde zirveye oturma yarışında ilk sıraya oynamamıza zemin hazırlamaktadır.
Vakıf anlayışının ortadan kaldırıldığı, birçoğunun satıldığı ülkemizde bir çok yapının da modern mimarî esasına göre düzenlenmesi sonrası elde kalabilen eserleri sadece turizme kazandırma amaçlı çalışmalar, tarihe, kültürel mirasa saygısızlıktır.
Bu eserler, bizim olduğu için korunmalı ve sonrası nesle miras kalmalı.
Medreselerin resim sergi salonlarına dönüştürüldüğü bir ortamı düşünün…
Hanların caffeye dönüşümünü düşünün…
Konakların, köşklerin konuyla ilgili olmayan kurumlara kuruluşlara verildiğini düşünün…
Biz, düne saygı göstermesek, yarının emanetçisi olan genç kuşak, bıraktıklarımızı saygıyla karşılamayacak ve mirasın kırıntısının kırıntısı, gelecek nesle kalmayacak…
“Turist döviz getirir, turizm bacasız sanayidir.” Anlayışı hüküm sürdükçe, sadece yapılanlar, göstermelik olmaktan öte olmayacak, gözden ırak miras göz göre göre harap olacak, yitikler kervanına karışacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.