• İstanbul 16 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 14 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 20 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 15 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 15 °C

ŞEHRİNDE EL OLMAK

M. Ali ABAKAY

Diyarbakır Kitapları Dizisi 21 örnek yazılarımızdan seçilmiştir.

Şehrinde el olmak ne de zor. Kendi memleketine bu denli yabancılaşır mı, insan? Hayatlara baktığımda kendimi tanıyamamanın ezikliğini, acısını duyuyorum, yaralı yüreğimin ta orta yerinden. 

Yaşamın hayatla ilgisinin bulunmadığına artık ismim gibi emin olduğum şehirde, her şeye yabancı olmanın verdiği acemilikle amaçsız yürüyüşler gerçekleştirmek istemiyorum, geleceğe ve kendimden emin olsam bile şehrinde el olmanın acısını yüreğimde duyarak, benliğimin esaret kabul ettiği durumda sığınacak bir dost arama telaşında ruhum evine akşamleyin iş bulamadığı için çocuklarına, eşine eli boş dönen babanın iç burkutan dramını yaşamaktadır, hemen hemen her gün. Ben ne günah işledim, suçum ne? Bilmekten uzağım, emin ol hemşehrim.

Ne derecede ayrı düştük de tanınmaz olduk, doğduğumuz yere, çocukluğumuzun geçtiği yere, halen yaşamakta olduğumuz yere. Bunu kabullenemiyorum, açıkçası. Ben, kötülük mü yaptım, sevdiğim için şehri? 

Benim istediğim, sadece doğduğum gibi, büyüdüğüm gibi şehrimi her türlü değeriyle yarına taşımaktı. Bundan rahatsızlık duyan kim?

Niçin bu isteğimizi suç kabul edenler, bizi şehirden saymamakta, şehirli olmaktan dışlamakta? Bu yetkiyi kim onlara vermiş ve bunlar kimin adına hareket etmekte?

Doğrudur, bazıları gibi harcayacak paramız-pulumuz çuvallarla yok. İş yerlerimiz olmadı, apartmanlarımız söz konusu değil. Yüzlerce insanı, asgarî ücretle çalıştıracak yatırımlarımız asla olmadı. 

Küçük bir evimiz var, aylık harcamaları baş başa götürmeye çalıştığımız maaşımız söz konusu. Soframızda her gelen misafire ikrâm edecek tabağımız var, kaşığımız var.

Bizim kimse hakkında dedikodumuz mevcut değil, buna izin vermekten uzak geleneğimiz var. Her sabah ezanla birlikte uykulara teslim olmamışlığımız söz konusu. Çocuklarımıza bilerek haram lokma yedirmemişliğimiz devam ediyor. Bayramlara saklamıyoruz, eş-dost sormayı. Her dem kapımız dostlarımıza açık.

Kendimizi taşırız, olduğumuz yerde. Kırılmayı göze alırız, eğilmeyi zilletten sayarız.

Hiç kimsenin malında mülkünde parasında pulunda gözümüz olmadı, olması düşünülemez.

Halen mahalle esnafından alışverişimizi yapar, zenginlerin çarkında bir kuruşumuz öğütülmesin düşüncesiyle holdinglerin alışveriş merkezlerini reddederiz. Siftah yapmayan esnaf arayıp bulmaya çalışırız.

Öyle pahalı giyişlerle sırtına altından palan vurulmuşlara benzeme hastalığımız yok. Biz, elbiseye değil elbisenin içindeki insanın kıymetine göre hareket ederiz.

Şimdi çok söyleyecek sözümüz vardır, aslında. Niçin kendi şehrinde el olduğumuzu anlatabildim mi? 

Niçin bizi hoş görmeyenlerin olduğunu anladın mı?

Onlar, bizi silmek isterken, biz kendimizle didişir, dururuz.

Onlar, elimizde ve avucumuzda ne varsa alıp götürürken biz, hala ticaret sanırız.

Onlar, şehrimizin bağrına dev binalar diker, biz bunların şehrin sinesine saplanan hançer olduğunun farkında değiliz.

Onlar üretir, ürettiklerini bize satar ve kazanırlar. Biz, hangi ürünlerinin kaliteli olduğunu tartışır, dururuz. Üretmeyi düşünmez, reklâmlarıyla tüketime koşullanmış, gideriz.

Biz, kendi memleketimizde el olmanın acısını daha fazla nasıl anlatabiliriz? 

Onlardır, bizi bize kışkırtan ve bizi kavgaya tutuşturan. Yorulduğumuzda dinlenme amaçlı bizi barıştıranlar, yine onlardır. Onlar, arenalarında bizi kapıştırırken alkış tutanlar biz oluruz.

Onları anlatmama gerek var mı? 

Sevgili Dostum, memleketinde el olmasaydık, yazar mıydım bu denli sakıncalı görülebilecek sözleri?

Sevgili Dostum, bir düşün bu saatte neden el oluyoruz, niçin onlar adam muamelesi görüyor?

-Bu binayı kim kaldırdı? Bu tarihi eserdi, ya hu!..

-Hayret, insan buraya hiç yirmi katlı yapı diker mi? SİT Alanı ihlal edilmiş…

-Hayret kardeşim, camii, kilise, medrese, han, hamam  demeden yıkarsınız, utanma yok mu sizde?

Peki açlık çeken kursaklara ne demeli, köşe başlarında? Onları dilenmeye zorlayan şartları anlatmama gerek var mı?

Yerlerde sürünen ahlâk, hiçbir ilke ve kural tanımayan anlayışlar…

Şehrini katleden katillerin yüzlerinden eksik olmayan şehir sevdası ve kahrolan kalemim, dertten ırak olmayan sizler…

Şehrine el olmayan kim? Parmak kaldırın, ey Cemaat!.

Anlaşıldı, halinizden memnun iseniz, kâsem olsun ki yağmur suyunu içmeyeceğim. İşte kellem işte ağaç işte ip!...

 

27.09.2014 

Bu yazı toplam 908 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim