• İstanbul 16 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 23 °C
  • Konya 14 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 29 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 12 °C
  • Bursa 15 °C

Tarkan Zengin'den: Ekmek ve ölüm tercihine sıkışan işçi hayatlar

Tarkan Zengin'den: Ekmek ve ölüm tercihine sıkışan işçi hayatlar
Son dört ayda Soma’da kaybettiğimizin iki katı kadar işçi kardeşimizi kaybettik. Bizler sadece çok sayıda ölümlerin yaşandığı kazalara dikkat kesilirken kısa sürede binlerce işçimizi kurban verdik.
Yaşanan iş kazalarında 2008’de 865, 2009’da 1171, 2010’da 1444, 2011’de 1709, 2012’de 744, 2013’te 1235 ve 2014’ün ilk dokuz ayında 1413 işçi hayatını kaybetti. Soma maden kazasının yaşandığı Mayıs ayında iş kazalarında 417 kişiyi kaybettik. Mayıs ayından itibaren geçen 4 aylık sürede 584 işçi hayatını kaybetti. Bir başka anlatımla son dört ayda Soma acısının iki katı kadar işçi kardeşimizi kaybettik. Bizler sadece çok sayıda ölümlerin yaşandığı kazalara dikkat kesilirken kısa sürede binlerce işçimizi kurban verdik. İyi bir yasa çıkarmamıza rağmen halen bu faciaların yaşanıyor olması bir ahlak ve vicdan çağrısı yapmamızı gerektiriyor. Vicdan ve ahlak yoksa yasaların hiçbir anlamı olmadığını bu olaylar bize gösteriyor. Ekonomik kalkınmayı insani kalkınma politikalarıyla desteklemeyince bu acılar hep yaşanacaktır.
Daha önce yaşadığımız birçok faciada olduğu gibi işçilerin hikayeleri yüreklerimizde derin izler bıraktı. Soma’da kimi kızının çeyiz parasını çıkarmak için kimi ev eşyalarını almak için inmişti madene. Kimi çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamak için kimi borçlarını ödemek için çalışıyordu. İnşaat kazasında kaybettiklerimizin kimi okul harçlığını çıkarmak için kimi düğün masrafları için çalışmaya başlamıştı inşaatta. Ermenek’te maden ocağında çalışanların hikayeleri de canımızı acıttı. Has Şekerler Maden Ocağında mahsur kalan işçilerden Mehmet Bahar’ın eşi Emiş Bahar’ın sözleri acının nedenine de işaret ediyor. Maden ocağı sahibinin aylardır eşinin maaşını ödemediğini anlatan Bahar, “İçeriden sağ çıksalar ne yapacağız? Üç aydır bizi yediler, bitirdiler. Maaşlarını düzgün vermediler. Elimizde yiyecek ekmek koymayıncaya kadar uğraştılar. Şimdi de canlarını aldılar. Sağ çıksalar ne olacak, çıkmasalar ne olacak? Ekmeklerini ellerinden aldılar. Servislerini ellerinden aldılar. Güneyyurdu bitirdikleri gibi her tarafı bitirdiler” dedi. Acılı bir kadının feryadı emek sömürüsünün aynı zamanda bu facialara davetiye çıkardığını göstermektedir. Emek sömürüsünün bazen ölüme bile tercih edilmesi geldiğimiz durumun vahametini göstermektedir. Soma ve inşaat kazasında işçilerin acıklı hikayeleri ölümleriyle daha büyük acıya dönüşmüştü. Ermenek’te ise umutlar çoktan bitti.
İyi sınav veremedik
Soma’da, İnşaatta ve Ermenek’te yaşadığımız acılar gösterdi ki iyi bir sınav veremedik. Meselenin sorumluğunu taşıyan işverenler, medya, sendikalar, Hükümetin ilgili Bakanlıkları ve birimleri ile tüm kesimler aslında sorumluyuz. Soma faciası sırasında yaşanan bazı olaylar ise çok zayıfladığını düşündüğümüz ahlaki davranışların hala sapa sağlam olduğunu gösterdi. Ambulansa taşınırken kömür tozuna bulanmış çizmesini devlet malına zarar vermemek için çıkarmak isteyen işçi ile kardeşinin ölü bedenini taşıdığı battaniyeyi getirip Kızılay’a iade eden ailelerin verdikleri ahlak dersi herkese örnek oldu. Bu ahlak dersinden nasibini almayanlar da vardı. Soma’da, İnşaatta ve Ermenek’te meydana gelen kazalardan sonra işverenler işçileri suçladılar. Basının karşısına çıkarak kimi kaçamayan işçileri suçladı kimi de doğal afet dedi. Bu kazalarla bir iş adamının ‘Türkiye’de makine pahalı, insan ucuz’ sözü yeniden kendini gösterdi. İnsan hayatını korumak için harcayacağı paraları ve çalışanların sömürülen emeklerini gökdelenlere dönüştüren patron ve yöneticilerin basın açıklamalarındaki tavırları, vicdanlarını dönmemek üzere tatile göndermiş kişileri çağrıştırıyordu.
Yasa neden çare olmuyor?
081120141707250812657_2
Kanunlardan korkmayan, yönetmelikleri takmayan, yükümlülüklerinden nasılsa bir şekilde kurtulurum diye düşünenler için söylenecek söz “hiç değilse Allah’tan korkun, resulünden utanın”. Artık ülkemizde bazı konuları etraflıca tartışmalı ve nereye gidiyoruz sorusuna anlamlı cevaplar bulmalıyız. Dün eleştirdiği ne varsa bugün bunları normal görme hastalığından kurtulmalıyız. Yeni bir dünya düzeni kurmak için ciddi alternatifler ortaya koymak iddiasıyla yola çıkmıştık. Alternatif olduğumuzu düşünürken geldiğimiz nokta kötü bildiğimiz düzeni taklit etmek oldu. Eleştirdiğimiz o düzen insana makine ve üretim aracı olarak bakarken biz insanın eşrefi mahlukat olduğuna inanıyorduk. Geldiğimiz nokta insanı üretim araçlarından olan ucuz işgücü olarak gören kapitalist anlayışa teslim olmak mı olmalıydı?
Dicle kenarında kurdun kaptığı bir koyunun hesabının adli ilahide sorulacağına inanan misyonumuza ne oldu? Bir koyunun hesabını vermenin ağırlığını omuzlarında hissedenlere, ölüme bile bile gönderilen emekçilerin hesabını vermenin çok çetin olduğunu hatırlatmak gerekir. Emeği çalınan, ücretleri ödenmeyen, sosyal hakları ellerinden alınan insanların sorumluluğunu nasıl unuturuz? Yoksa bunları konuşmanın zamanı değil diyerek yeni ölümleri bekleyecek miyiz? Ya da kendimize gelmeliyiz uyarısını yapan herkese meczup muamelesi mi yapacağız?
İnsan hayatına istatistik hesapları olarak baktığımız andan itibaren zaten kaybetmiştik imtihanı. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışını tüm dünyaya egemen kılmaya çalışırken, hırslarımız yüzünden bu anlayışı kendi ülkemizde bile hakim kılamadık. Mensup olduğumuz dinin sevgili peygamberi emek-sermaye ilişkisinde kesin bir kural olarak şöyle buyuruyor: “Emriniz altında çalışanlar sizin kardeşlerinizdir. Kimin bir kardeşi onun emri altında çalışıyorsa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin ve onlara gücünün üstünde yük yüklemesin. Yüklediği zaman da o yükün altına kendisi de girsin”. Modern kapitalist dünya ise daha çok kazanmak ve her durumda kar maksimizasyonunu empoze ediyor. İslam yediğinizden yedirin diye emrederken, vermediği yemeğin bile yenilmesine müsaade edilmeyen bir anlayışa savrulan insanlığımız ve yok olan vicdanımız. İslam giydiğinizden giydirin diye emrederken, işçiyi koruyacak teçhizatı bile ona çok gören anlayışa savrulan insanlığımız ve yok olan vicdanımız. Başkalarını yaşatmak için yaşayan erdemliler hareketinden, insanların kanları üzerinden yükselen ve yıkılmak için binalar yapanlar olmamalıydık.
İnsan odaklı kalkınma
Çalışanlarla kazançları paylaşmak ve onlara kardeş olarak bakmak ile onların emeklerini sömürmek arasındaki tercihimiz kimliğimizin önemli belirleyicisi olacaktı. Modern dünya sadece çalışanların emeklerini sömürmeyi bile yeterli görmüyordu. Emeği sömürülenlerin kanları üzerine inşa edilen sermaye birikimini de meşru görüyordu. Çalışanlara aylarca ücretlerini ödemeyerek onları adeta işyerlerinde esarete mahkum eden anlayış ile emeğin alnının teri kurumadan hakkının ödenmesi gerektiğini emreden islam anlayışı arasında fark ortadayken biz hangisini tercih ettik? Maide süresi beşinci ayeti “Bir insanın hayatı, Allah katında bütün insanların hayatı kadar kıymete sahiptir” derken, korumasız biçimde yerin derinliklerine gönderilen canlar için büyük mahkemede söz söylenebilir mi?
Çalışanlar ölümle ekmek arasında bir tercihe neden zorlanırlar. Batı’da vahşi kapitalizmin en acımasız halini bugünün Türkiye’sinde uygulamaya çalışmak bize düşen pay olmamalıydı? Çocuklarının nafakasını helal yoldan temin etmek isteyenleri ölümle yan yana çalışmaya mecbur etmek büyük vebal değil midir? İslam inananların sahip oldukları malların emanetçisi ve dağıtım memuru olduğunu kabul ederken nasıl oldu da mal biriktiren ve mülkün sahibi kendini gören bir savrulma yaşadık. Hep birlikte bir vicdan ve adalet çağrısı yapalım. İslam’ın ortaya koyduğu emek-sermaye ilişkisinin modern dünyanın en önemli ihtiyacı olduğunu tartışalım. İşyerlerinde evladını çalıştıran bir babanın hassasiyetiyle çalışanlarına bakan bir ahlak anlayışını işyerlerinde hakim kılalım. İş kazalarında çözümün sadece teknik ve yasal düzenlemeler olmadığını bu meselenin aynı zamanda bir ahlak ve vicdan meselesi olduğunu unutmayalım.
08.11.2014 Star

 

Bu haber toplam 761 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim